‘Bugünden dünü okuyunca’
Bir TV programında galiba Mustafa Akyol söylemişti; Aydın Engin’de bu tespiti duyunca “kıskandım” demişti; “Bugünden dünü okumak.”
Piyasada “itirafçı” olarak tanımlanan kişilerin anlattıklarını değerlendirmek için kullandığı bir cümleydi bu.
Ben de izliyorum öylesi programları.
Birbirlerini ve kendilerini tekrar etmeleri bir kenara, öyle şeyler anlatıyorlar ki şaşırmamak elde değil.
Soru şu: Doğruyu mu anlatıyorlar, yalan mı söylüyorlar, iftira mı atıyorlar?
Her birinin anlattığı her bir hadise, hatta bunu anlatırken konuştuğu her bir cümle için ayrı ayrı değerlendirmede bulunmak lazım.
Genelleme yaparak, toptancı ve heptenci bir anlayışla doğru ya da yalan söylüyorlar veya iftira atıyorlar diyemem.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; anlattığı hadiselerle, 7 Şubat, Balyoz, Ergenekon, 17/25 ve 15 Temmuz’dan sonrası için yaptıkları yorumlarla “bugünden dünü okuyorlar.”
Alabildiğine objektif bir değerlendirme ile özetlemeye çalıştığım bu manzara bana neyi gösteriyor biliyor musunuz?
Ahiretin çok şenlikli olacağını!
Malum, bu benim aynı muhtevaya vurgu yapan bir yazımın başlığı idi.
İsteyenler yeniden okuyabilir.
Ben başa döneyim.
İki şey söz konusu.
Bir; yaşadıkları hadiseler.
İki; bu hadiseler ekseninde yaptıkları yorumlar.
Anlattıkları hadiseler doğru mu?
Nereden bilebiliriz ki?
Bazıları bir topluluk içinde cereyan etmiş.
İsimler şahit olarak ileri sürülüyor.
Bazıları delilli, ispatlı.
Belgeler gösteriliyor.
Bazıları ikili konuşmalar.
Üçüncüleri Allah.
Bazıları ithamlarla dolu.
Benim niyet okuması dediğim şey.
Sonra da bunlar üzerinde hükümler bina ediliyor.
Şahsi kanaatim bunların doğruluğunun veya yanlışlığının dünyada bütün netliği ile açığa çıkmayacağı.
Onun için bir kez daha diyorum, ahiret şenlikli olacak.
Benim Allah’a arzım; söz konusu TV programlarını yeniden izleyip, anlattıkları hadiseleri tek tek dinlemek ve biter bitmez de, “Bakalım işin aslı nasılmış; girsin VTR” anonsu ile o hadiseyi Kiramen katibin’in kaydettiği kayıtlardan orijinal haliyle izlemek.
Hani şimdi yapıyorlar ya; aynen öyle.
İki; yorumlar.
Burada da dinimizin genel kriterleri devreye girecek.
Niyet okuması mesela.
Peygamberimizin (sas) Hz. Üsame’ye dediği gibi Allah bu türlü yorumlar için belki de, “Kalbini yarıp da mı baktın?” diye soracak.
Sui zann mesela.
Belki Allah, “Ben size Kur’an’da birbirinize sui zann’da bulunmayın. Bu da ne?” diye soracak.
Veya lakap takmak, hakaret etmek, beddua etmek gibi onlarca, yüzlerce şey.
Bana sorabilirsiniz; senin kendine has hiç düşüncen yok mu?
Var; olmaz mı?
Hadiselerle alakalı olarak şahidi olmadığım hiç bir hadise üzerinde konuşmam, konuşamam; yazmam, yazamam.
Bugün dünya yarın ahiret.
Allah’a hesap vereceğiz hepimiz.
Ama şahidi olduğum hadiseler de var.
Bunlardan bazılarında olduğu gibi doğruyu anlatıyorlar.
Bazılarında mübalağa ediyorlar.
Bazılarında yanlış hatırlamalar söz konusu.
Ama hepsinde de içine girmiş oldukları kulvarın etkisi hakim.
Mustafa Akyol’un tespitiyle “Bugünden dünü okuyorlar” ve herkesi “örgüt” torbası içine dolduruyorlar.
Samimi hislerle dinimize, insanımıza, milletimize, kültürümüze hizmet etmek için maddi-manevi fedakarlık gösteren insanların hepsine “terörist” etiketi yapıştırıyorlar.
16 Temmuz’dan bu yana yapılan kıyım bunun ispatı.
İşten uzaklaştırılanlar, hapishanelere konulanlar, mallarına el konulanlar ve daha neler neler.
Bütün bu ameller benim şenlikli olacak dediğim ahirette büyük hesaplaşmalara konu olacak.
Bundan hiç şüphem yok.
Çünkü tek kelimeyle kul hakkı.
Sonuç; gördüğünüz gibi dengeli bir değerlendirme yapmaya çalıştım.
Aklımı kimsenin cebine koymadığımın göstergesi olsun.