(...)
Erdoğan ‘tek adam' rejiminin taşlarını AK Parti'den başlayarak döşedi. Özgül ağırlık taşıyan ve kurucu baba sıfatıyla partiye eşit oranda katkı yapan isimleri birer birer eledi. Mesela Bülent Arınç; her vesile ile tahkir edilerek hem partidekilere gözdağı verildi hem de Arınç etkisi yok edildi. Abdullah Gül'ün durumu da farklı değil. Bakmayın Katar gazetelerine yaptığı ‘partinin asıl kurucusu benim' açıklamalarına… Partiye dönmesin diye olağanüstü kurultayın tarihi bile değiştirildi. Cumhurbaşkanı koltuğunda otururken dahi en küçük inisiyatif alma girişimlerinde kamuoyu önünde ‘Devlette çift başlılık olmaz' diye hırpalandı. O ve Arınç alttan alıp sineye çektikçe zemin kaybetti. Şimdi isteseler de partide yaprak kımıldatamıyorlar.
Aynı taktik her alanda uygulanıyor. Mahallenin abisi herkesin gözü önünde pataklanarak kalanlar hizaya getiriliyor. Aydın Doğan'ın yaşadığı süreç, Koç Grubu'na karşı sürdürülen kontrollü gerginlik, TÜSİAD ve başkanlarının başına gelenler hep aynı stratejinin gereği. Hizmet Hareketi'ne uygulanan ‘cadı avı' son düzlüğe geldiğimizi gösteriyor. Böylece korku, bütün topluma yayılsın isteniyor. ‘En güçlü bildiğiniz insanlara yaptıklarımız size ders olsun' mesajı veriliyor. İsnatların mantıklı olması da aranmıyor. Kimse Yok mu Derneği'nin yurtdışında kestiği kurbanlara ‘terör' damgası vurulabiliyor. Yine Manisa Emniyet Müdürü Erdal Ceren, henüz iddianameye bile dönüşmeyen savcılık evrakını kesinleşmiş yargı kararı gibi sunuyor. Burs ve kurban bağışlayanları terör örgütü muamelesine tabi tutacağını açıklıyor.
(...)