Yargı ve siyaset dünyasından uluslararası başarılara imza atan okullar ve özel şirketlere polis eşliğinde denetim adı altında yapılan baskınlara tepki geldi.
Okullara ‘zarar verme, suç üretme ve isnat etme’ yoluyla yapılan baskınların ‘örgütlü suç’ kapsamında değerlendirileceği vurgulandı. “Bu talimatı verenler ve uygulayanlar er ya da geç ceza alacak” denildi.
ORGANİZE SUÇ SÖZ KONUSU
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: Hukuk dışına çıkan bunun cezasını öder. Halkın temel haklarını gasp etmek suçtur. Devlet gücüyle özgürlüklere müdahale etmek ahlaksızlıktır. AKP’nin eğitim kurumlarına yaptığı baskınlar paranoyadan ibarettir. İntikam projesine artık son verilmelidir. Yapılan yakışık almıyor. Bunları yapanlar mahkemeler eliyle değerlendirilir. Bunlar suçtur. İleride ortaya dökülür ve tümü yargılanırlar. Herkes işini hukuk kapsamında yapmalıdır. Hukuk içinde kalmak esas olmalıdır. Elbette ortada bir suç var. Bir kişi işlemiyor bu suçları. Mutlaka bir organizasyon şeklinde yapılıyor. Bunun için yapılanlar elbette organize suç kapsamında değerlendirilir. Yürütme, yargının işini yapamaz.
YAPANLAR HÜKÜM GİYER
MHP Manisa Milletvekili Zeynel Balkız: Bu yapılan baskınlar, başarılı okullara yönelik uygulanan baskılar ve sindirme politikası elbette ki suçtur. Hatta niteliği itibarıyla örgütlü suç kapsamına girer. İnsanları jurnallemeye ve fişlemeye yönelik yapılanlar kabul edilemez. Talimatı MEB veriyor. Anayasa Mahkemesi’ni tanımayan MEB, yasakçı zihniyetle hareket ederek şimdi de suç işliyor. Hukuken uygulanamayan yasakları bu baskınlarla uygulamaya çalışıyorlar. Ayrıca bu okullar açısından haksız rekabete yol açacak durum oluşturur. Hükümetin ve bakanlıkların bu uygulamalarından bir milletvekili olarak mağdurum ve bu durumu eleştiriyorum. Bana bu konuda çok sayıda öğrenci velisi şikayette bulundu. Özel hukuk bakımından da özel okullara karşı ticari ve ekonomik zarar vermeye yönelen bir anlayıştır. Devlet bir ayrımcılık yapamaz. Yapanlar suç işler. Bu baskınları yapanlar, talimat verenler görevlerini kötüye kullanma, ticareti engelleme ve haksız rekabet yaratarak insanların malını yok etmeye yönelik hareketlerden hüküm giyer.
Ayrıca bunları siyasi irade pompalandığı için örgütlü bir suç vardır. Bu okullarda suç varsa kapatın. Hiçbir suç ve kusur bulamayanlar baskınlarla bu okulları zor durumda bırakarak kapatmak istiyor. Sahte delil, ihbar yazısı oluşturuyor. Okul baskınlarından artık gına geldi. Artık bu okullar korku imparatorluğunun gölgesi altında bırakılmak isteniyor. Nisan 2015’ten bu yana operasyon yapılıyor. Ortada suç niteliği yok. Buradan bir suç çıkmayacağını herkes biliyor.
DEVLETİN KILICI OKULLARA ÇÖKTÜ
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik: Son yıllarda hukuk tanımayan, keyfi yönetimlerle karşılaşıyoruz. Otoriter ve totaliter zihniyete doğru geldik. Tek kişiye bağlı otorite oluşturuldu. Şirketlere ve kurumlara yapılan baskınlarla serbest ekonomi hiçe sayıldı.
Devletin kılıcı şirketlerin üzerine çöktü. Bu baskılar ve baskınlar eğitim kurumlarına ulaştı. Buralarda öküz altında buzağı arayan bir anlayış söz konusudur. Sahte ihbar mektupları yazılıp bunlar gerçekmiş gibi yansıtılıyor. Bu baskınlarla insanların, öğrencilerin hakları gasp ediliyor. Mağduriyetlere neden oluyor. Bu ülkede asıl düzeni bozan AKP ve Cumhurbaşkanı’nın kendisidir. Bu ülkede bunlardan önce toplumsal barışın ve hoşgörünün sağlanması gerekir. Umarım ki bu hukuksuzluk en kısa sürede son bulacaktır.
ÖRGÜTLÜ SUÇ İŞLEYEREK KENDİ GELECEKLERİNİ HAZIRLIYORLAR
MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık: Bazı gündemlerin kamuoyunda ciddi olarak sorgulanmaya başlandığı dönemlerde bu operasyonların yapılması hükümetin bir alışkanlığı haline geldi. İşte okulların açılmasına bir ay kala eğitim kurumlarına operasyon yapılıyor. Ama yapılanların anayasal suç olduğunu hükümetin bu yetkilileri bilmiyor ya da bilerek örgütlü suç işleme uygulamasıyla kendi geleceklerini hazırlıyorlar diye düşünüyorum. Söz konusu operasyonların olması ihtimali yüksektir. Geçmişte gerçekleşen operasyonlara bakıldığında gündemi değiştirmek, sıkışmış, vatandaşa karşı söyleyecek hiçbir şeyi olmayan iktidarın bu sıkıntılı durumdan kurtulmak üzere yeni sansasyonel bazı operasyonlar yapması kaçınılmaz olabilir.”
HUKUKÇULAR...
EMRİ VEREN VE UYGULAYAN SORUMLUDUR
DGM eski Savcısı Mehmet Mete Göktürk: Kasıtlı olup olmamasına göre yetkilerini kötüye kullanması olur. Okulların baskınlarla ilgili idari yargıya başvurma hakları var. Bugüne kadar yıldırma, caydırma, korkutma amacıyla yapıldığına ilişkin kamuoyunda kanaat var. Uygulamada bunu doğruluyor. Denetlemelerin sadece bu okullara yönelik olduğu ortada. Yalnızca Cemaat’e yakın olduğu belirtilen okullara yönelikse kötü niyet söz konusudur.
BASKINLAR HUKUKSUZ
Hizmet Hareketi denilen grubun bir terör örgütü olduğu konusunda hükümetin iddiası var. Bu iddianın hiçbir dayanağı yok. Okullara yapılan baskınların hukuka uygun olmadığını düşünüyorum. Başka bir kasıt olduğu apaçık. Kişisel sorumluluk söz konusu olur. Kasıtlı bir eyleme karşı idari dava açılması söz konusu olabilir. Maksat unsuru bakımından haksız olduğu tespit edilirse görevi kötüye kullanma olur. 10 yıllık zaman aşımı süresi var. Emir verenler ve kanunsuz emri uygulayanlar açısından sorumluluğu olur.
AKLIM ERMİYOR
Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk: Türkiye’de ne olup bittiğine aklım ermiyor. Hukuk için de mi kalınıyor yargı kararı var mı? Önemli olan hukukun içinde kalmaktır. Yarınına güvenmektir. Siz yarınınıza güvenmiyorsanız ben de güvenmiyorum demektir. Hiç kimse yarınından emin değilse orada hukuk devleti diye bir şey yoktur. Dolayısıyla devlete de güven yiter. Türkiye bu sıkıntıyı şu anda yaşıyor. Çünkü yarınından kimse emin değil. Siyasi iktidarların görevi bu güveni sağlamaktır. Türkiye’de esen hava güzel bir hava değil. Hukuk devletinde sapmalar olduğu kanısı toplumda yaygın. Siyasetçilerin bunu çözmesi lazım.
EĞİTİM HAKKI ENGELLENİYOR
Avukat Mehmet Kasap: İdare takdir hakkını sınırsız şekilde kötüye kullanacak şekilde uygulayamaz. Bunun da bir sınırı var. İdari işlemde kamu yararı olması lazım. Defalarca denetlenen, velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin hiçbir şikayetinin olmadığı kurumlara takdir hakkını kötüye kullanarak ayrımcılık yapıyorsun. Diğer okullarda denetim yapmıyorsun.
Buralarda eğitim yapılamayacak şekilde denetime gelinmesi pedagojik açıdan da doğru değil. Dershane ve okullarda öğrenciler etkilenmesin diye o gün okula çağrılmıyor. Dolayısıyla eğitim hakkı engelleniyor. Hukuka aykırı şekilde Milli Eğitim Bakanlığı'nın yazısı üzerine valilik kararıyla başlatılan denetimlerle ilgili idari yargıda davalar açıldı.
ASIL AMAÇLARI KURUMLARI YIPRATMAK
Avukat Ergin Cinmen: Son dönemde bir yıpratma faaliyeti var. İktidar tarafından Cemaat okullarının imajlarını bozma, ‘suç üretilen yerlerdir’ diye itibarsızlaştırmak isteniyor. Cemaat’e yönelik soruşturmanın amacı kurumlarının yıpratılması faaliyetidir.
Hukuk devletinde kabul edilen yöntemler değil. Hukukun olmadığı, bir kapalı gücün egemen olduğu ülkelerde yaşanacak olaylardır. Kamu görevlileri yetkilerini kötüye kullanıyor. Bu denetimi yapmasının asıl nedeni yıpratmak ve çalışamaz hale getirmekse bu suç teşkil eder. Gereken adli makamlara durumu iletmek lazım. Hem siyasi hem hukuki karşılığı olmalı.
OKULA POLİS BASKINI ÇOCUKLARA ZARAR VERİR
Prof. Dr. Süheyl Donay: Kötü niyetli olmasa iyi niyetli olsa bile polisle okula girmenin öğrencinin psikolojisi üzerinde çok olumsuz etkileri olacaktır. Polis eşliğinde yapılan denetimler kötü mü, iyi mi demek fuzuli bir laf. Çocuklara çok büyük zarar verir. Polis bir şeyden şüphelenip her yere girebilir. Ama okullara yapmamaları lazım. Denetimlere polis de eşlik edecekse önceden haber verilmeli. Çocuklar okulda yokken yapılmalı.
BUGÜN GAZETESİ