Bursa Barosu avukatlarından Erol Çiçek, İç Güvenlik Yasası'nın iptali için Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Çiçek, "Anayasa ve insan hakları sözleşmesi ile güvenceye alınan haklarımız, kamu gücü tarafından doğrudan ihlal edildi." dedi.
Avukat Erol Çiçek, kamuoyunda 'Çek-vur yasası, İç Güvenlik Yasası'nda temel hak ve özgürlükleri ihlal eden ve Anayasa'ya aykırılığı açık olan hükümlerin çok ivedi olarak AYM Genel Kurulu önüne götürülerek; öncelikle yürürlüklerinin durdurulması ve iptal edilmelerini; ayrıca ilgili maddelerin hakkında ihlal kararı verilmesini talep etti. Çiçek, Polis Vazife Ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 04 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Yasa ile kendisinin ve bütün yurttaşların "potansiyel mağdur" statüsüne sokulduğunu öne süren Çiçek, ayrıca Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki güncel, kişisel bazılarının "kamu gücü tarafından doğrudan ihlal edildiğini" savundu. AYM'ye bireysel başvuru dilekçesinde, yasanın, sadece toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan yurttaşları değil, gösteri yürüyüşüne katılmayan, fakat bunların yapıldığı kentlerin meydan ve sokaklarını kullanan diğer yurttaşları da "potansiyel mağdur" konumuna soktuğunu belirtti.
"BAŞVURUYU İNCELEYEN AYM BÖLÜMLERİ DE MAHKEME NİTELİĞİNDE"
Dilekçesinde, konuyla ilgili olarak, AYM, AİHM ve Alman Anayasa Mahkemesi kararlarına değinen Çiçek, başvuruları inceleyen AYM bölümlerinin de organik ve işlev olarak "mahkeme statüsünde" olduğuna işaret ederek, şu görüşleri savundu: "Anayasa'nın 152. Maddesine göre, (Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birisinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır) hükmü gereği; temel hak ve özgürlükleri ihlal eden ve Anayasa'ya aykırılığı açık olan hükümlerin çok ivedi olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu önüne götürülerek; öncelikle yürürlüklerinin durdurulması ve iptal edilmeleri; ayrıca ilgili maddelerin hakkında ihlal kararı verilmesi gerekir."
"YASAMA İŞLEMLERİ ALEYHİNE BİREYSEL BAŞVURU YAPILAMAMASI DA ANAYASA'YA AYKIRI"
Çiçek, yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağını öngören, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin 3. fıkrasının da Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu ve bu fıkranın, davada, yani bireysel başvuruda "uygulanacak norm" olduğundan, "somut norm denetimi" yoluyla Genel Kurul önüne götürülmesini istedi.
10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin başlangıç bölümünde yer alan, "İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır" ifadesine dikkati çeken Çiçek, başvurusunda, Prof. İbrahim Özden Kaboğlu'nun Anayasa'nın doğrudan muhatabı olan iktidarın anayasal hükümleri açıkça ihlâl etmesi, "anayasa darbesi" olarak adlandırılır,çoğunluk partisinin ustalık döneminde sıkça tanık olunduğu üzere... (9 Ekim 2014) ifadelerine de dilekçesinde yer verdi.
CİHAN