Hizmet Hareketine yönelik davalarda en önemli delillerden birisi ByLock...
Haberleşme programı olarak kullanılan ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 2016 yılında Litvanya'dan Türkiye'ye getirdiği ByLock'la ilgili yapılan çalışmalarla bu programın kullanıcılarına ulaşıldı.
Çıkartılan listelerde yer alan isimler hakkında, daha sonra düzenlenen operasyonlarda işlem yapıldı.
Önce imaj sonra mahkeme kararı
Ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın 11 Aralık 2018'de Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderdiği ByLock Kronoloji Raporu'nda yer alan bilgiler, ByLock listelerinin delil olarak kullanılmayacağını itiraf ediyor.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20 Aralık 2018 tarihli kararında görüldüğü üzere, emniyetin Yargıtay'a gönderdiği ByLock Kronoloji raporunda, ByLock verilerinin 29 Kasım 2016'da imajının alındığı, ancak bu imaj alma işlemine yönelik mahkemeye sunulan talebin 2 Aralık 2016'da kabul edildiği belirtiliyor.
Buna göre, ByLock listelerinin imajı, mahkeme kararı olmadan alınmış oluyor.
Ergenekon'la ilişkisi ne?
Peki, ByLock'ta mahkeme kararı olmadan yapılan imaj alma işleminin Ergenekon Davası'yla ne ilgisi var?
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 21 Nisan 2016 tarihli Ergenekon Davası'na yönelik bozma kararında sunduğu gerekçelerden biri de, elektronik verilen imajının alınmasına yönelik...
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin Ergenekon Davası'na yönelik bozma kararında, dijital verilerin hakim kararı olmadan, usulüne uygun kopyalanmaması halinde, "Kanuna aykırı delil" durumuna düşeceği ve herhangi bir hukuki anlam içermeyeceği, şu ifadelerle anlatılıyor:
Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkanının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine hakim tarafından karar verilir.
"..CMK’nın 134. maddesi uyarınca arama kararı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından verilir. Diğer koruma tedbirlerinin aksine, suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde dahi Cumhuriyet Savcısı bu kararı veremez. Cumhuriyet Savcısı tarafından, gecikmesinde sakınca bulunan hal gerekçesiyle verilen arama kararına istinaden yapılan aramada elde edilen dijital delillerle ilgili sonrasında hakim tarafından el koymanın onanması ve CMK 134. madde uyarınca incelenmesi kararı verilse dahi, bu kararlar, savcı emri ile yapılan aramada elde edilen delilleri hukuka uygun hale getirmez. Zira, ceza muhakemesinde, ancak hukuka uygun yollarla elde edilmiş deliller soruşturma ve yargılamaya konu edilebilir, aksi halde, kanunda öngörülen usullerden birine dahi uyulmaması durumunda, elde edilen delil 'kanuna aykırı delil' olacak ve herhangi bir hukuki anlam içermeyecektir.
Ergenekon'daki şüpheleri doğurabilir
Yani, Ergenekon Davası'nda dijital verilerin imajlarının alınmasında uygulanan yöntemler nedeniyle adil yargılanmaya yönelik şüpheler, ByLock'taki usule aykırılık nedeniyle de ortaya çıkabilir.
Süreç nasıl işledi?
ByLock verilerinin imajının alınmasında ise, süreç şöyle işliyor:
- Milli İstihbarat Teşkilatı, ByLock'un Litvanya'da bulunan verilerini ele geçirip, Türkiye'ye getirdi.
- ByLock verilerinin imajı, emniyet personeli tarafından 29 Kasım 2016'da alındı.
- Elde edilen veriler, 2 Aralık 2016'da incelenmeye başlandı.
- ByLock verilerinin yer aldığı hard disklerin imajının alınmasına, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 9 Aralık 2016'da karar verildi.
ByLock verileri gerekçe gösterilerek binlerce kişi tutuklandı
Avukat Levent Mazılıgüney: İleride uluslararası yargı mekanizmalarında gündeme gelebilir
Avukat Levent Mazılıgüney, ByLock'taki durumun, ulusal yargı mekanizmalarında görmezden geliniyor olsa da, ilerleyen aşamalarda uluslararası yargı mekanizmanlarında gündeme geleceğini de ifade ederek, "Delil hukuki olmazsa, o delil üzerinden yapılacak bütün işlemler de geçersiz olacaktır" dedi.
"Bilirkişi, imaj verilerinin bozulmuş olduğunu belirtiyor"
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Litvanya'da ele geçirdiği ByLock verilerinin delil güvenliği konusunda çok dikkatli olunarak yargıda kullanılabileceğini söyleyen Mazılıgüney, "Verilerin orijinalinin bozulmamış olduğunun garanti edilmesi gerekir. Fakat, 29 Kasım 2016'da imaj alınmış. Mahkemenin kabul kararı ise 9 Aralık 2016. Aynı gün bilirkişiye veriliyor. Bilirkişinin Temmuz 2017'deki raporunda imaj verilerinin bozulduğu belirtiliyor" ifadelerini kullandı.
"İlk kullanıcılar ABD'deki sunucuda fakat orası ısrarla kontrol edilmiyor"
"15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden 1 gün sonra hakim ve savcılara yapılan operasyonda, ByLock'un gözaltı ve tutuklama gerekçesi olduğunu da biliyoruz. İlk listeler de 2016 yılının mayıs ayında hazırlanmıştı." diyen Mazılıgüney, "Benim şöyle bir şüphem var" diyerek sözlerine devam etti:
"Gerçek ByLock listeleri gizleniyor mu?' şüphesini arttıran bir durum söz konusu. Orijinal veriler üzerinde çalışılarak, bazı kullanıcılar çıkarılmışsa, veriler sonradan bozulmuş olabilir. Yani, Litvanya'daki sunucudan temin edilen veriler belki sağlamdı ve üzerinde çalışılırken bozuldu. Bu şüpheyi güçlendiren hususlardan biri de, ByLock sunucunun kullandığı IP'lerin kontrolüyle ilgili. Bu IP'ler kontrol ediliyor ve bağlanma talebinde bulunanlara operasyon yapılıyor. Ama Litvanya'dan önce bu sunucu ABD'deydi. Nisan 2014 ve Ağustos 2014 arasında ABD'deki IP belli. ByLock'un ilk kullanıcıları, ABD'deki sunucuda belirli. Ama ısrarla kontrol edilmiyor.
İlk ByLock çalışmalarında bulunan bazı görevliler de ihraç edildi. Bunları alt alta koyduğumuzda, bu veriler Litvanya'da belki de bozuk değildi, üzerinde çalışma yapılarak içindeki bazı isimler çıkarıldı şüphesi kuvvetli hale geliyor.
Avukat Mazılıgüney, Ergenekon Davası'nda dijital verilerin usulüne uygun imajının alınmamasının, Yargıtay'da bozma gerekçesi olduğuna da değinerek, ByLock'taki usule aykırı işlemin ilerleyen süreçlerde hak ihlali sonucuna neden olabileceğini ifade etti.