MİT TIR'ları haberi nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedefi haline gelen Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, tehditlerin yeni olmadığını, yeni olanın mesleki dayanışma olduğunu belirtti. Dündar, "Devletler kendi kirli işlerini örtbas etmek için devlet sırrı kavramını bir kılıf olarak kullanıyorlar." dedi.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve konsey üyeleri, öğle saatlerinde Cumhuriyet gazetesinin Şişli'de bulunan binasına gelerek Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında konuşan Can Dündar, desteği nedeniyle Pınar Türenç'e teşekkür etti. Dündar, "Desteğiniz için sağolasınız, mahkemeye de beklerim. Doktora tezi yazmıştım, basında devlet sırlarıyla ilgili. 1980'lerde yazmıştım. Savaş koşullarında ne devlet sırrıdır? Ne hangisi basın özgürlüğüne girer diye bir şey yazmıştım. Onun için savunmamız hazır yani 300 sayfalık bir tezim var savunma tezi. Tezin özeti şuydu; devlet bu dönemlerde Türkiye'de de, Avrupa'da da, İngiltere idi benim karşılaştırdığım. Devletler kendi kirli işlerini örtbas etmek için devlet sırrı kavramını bir kılıf olarak kullanıyorlar. Yani bunun birçok örneği var. Ve devlet sırrı damgası kimin elindeyse en çok onun kirinin, pasının örtülmesine hizmet ediyor ve basının görevi de kendi işini yapmak o damgayı halk adına silmek. Bu vesileyle bunu yaptığımızı düşünüyorum. Mahkeme güzel olacak diye düşünüyorum. Hakikaten birçok şeyi orada konuşabileceğiz. Belki bu sırlar meselesini orada konuşabileceğiz. Belki o TIR'lar nereye gidiyordu yani hem sırları hem TIR'ları konuşma imkanı bulacağımızı düşünüyorum." dedi.
'BİZİM GAZETEDE 'ALO FATİH' HATTI YOK'
Bugüne kadar bir telefonla susturulabilen bir basın düzeni olduğunu söyleyen Dündar, şöyle konuştu: "Basına bu saldırılar Türkiye'de yeni değil, yeni olan bizim bu dayanışmamız yani buna ihtiyacımız var. Bugüne kadar bir telefonla susturabildiği basın düzeni görüyorduk. Bizim gazetemizde 'Alo Fatih' hattı yok. Onun için de yani açayım da susturayım şeyi olmuyor, tersine arandıkça biz daha üst seviyede tepki veriyoruz. Sizin desteğiniz de bize güç veriyor, daha yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Doğru yolda olduğumuzu görüyoruz ve gazetecilik bayrağının da hala yere düşmediğini görüyoruz. Hem meslektaşlarımızdan hem kamuoyundan aldığımız tepki de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Evet bir bıçağın kemiğe dayanma dönemi var demek ki. O dönem cılız kalan sesler şimdi daha gür çıkıyor. Bunun da birçok nedeni var birçok şeyleri sessiz kaldıkça daha çok üstümüze gelindiğini gördük galiba. Bir araya geldikçe geri püskürtebildiğimizi gördük onun etkisi var. Birde artık dünya duydu. Onunda etkisi var nihayet bütün dünyaya anlattık bu şeyi."
'BUGÜN GENÇ MESLEKTAŞLARIMIZI 'YETERİNCE CESUR MUSUN? DİYEREK İŞE ALIYORUZ'
İletişim fakültelerinin yaşanan bu baskılara sessiz kalmasını eleştiren Dündar, "İletişim fakültelerinin sessizliği beni üzüyor. Ben de iletişim fakültesi mezunuyum. Bunlar akademik konular aslında, araştırma konuları. Hani üniversitelerin teslim alınmışlığını biliyoruz ama bunların okullarda okutulması gereken şeyler. Eskiden genç bir gazeteciyi işe alırken yeterince yetenekli misin? diye soruyorduk, şimdi yeterince cesur musun? diye soruyoruz." ifadelerini kullandı.
TÜRENÇ: BEDEL ÖDENECEKSE HEP BİRLİKTE ÖDEYECEĞİZ
Basın Konseyi olarak her zaman Can Dündar ve Cumhuriyet gazetesinin yanında olacaklarını belirten Pınar Türenç ise, "Bugüne kadar bazı gazeteciler Silivri zindanlarına ve diğer zindanlara konuldular; 5 yıl 6 yıl 7 yıl hatta yazdığı için 8 yıl kalan yazar, çizer, düşünürler oldu. Ne zaman ki bu olaylar giderek tırmanıyor ve vahim noktaya gelir oluyor ben diyorum ki bir Basın Konseyi başkanı olarak şunu söylüyorum; bundan sonra hiçbir gazeteciyi o zindanlara tıktırmayacağız. Bunda kararlıyız. Ve bir set halinde de kenetlenmiş olarak dimdik duruyoruz. Gazetecilik bayrağı hiçbir zaman inmeyecek, indirmeyeceğiz." şeklinde konuştu.
Görüşmenin ardından Basın Konseyi üyeleri ve Can Dündar, gazetenin önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.
CİHAN