Kendi rızasıyla mahkemeye gelen yargıçların 10 ayı aşkın süredir tutuklu olduğunun hatırlatıldığı 4 sayfalık raporda, hakimlere yönelik ‘terör örgütü üyeliği' suçlamasındaki skandala dikkat çekildi. Polislerin silahı, terör örgütüne delil olarak gösterildi. Hakimlerin tutuklanma gerekçesini inceleyen Gerhard Reissner, “İddianamede kanıt bulamadım.” dedi. Ayrıca davaya bakan mahkemenin hükümet tarafından yeni kurulduğu, üyelerinin kısa süre önce atandığı vurgulandı.

Rapor özetle şöyle: “Şu anda sanık olan yargıçların, haklarında tahliye kararı verdiği gazeteci ve polislerin bu tür bir terör örgütü üyesi olmalarından şüphe ediliyor. Ancak iddianamede, bu polislerin iktidar partisinin üyelerine karşı açılmış olan bir soruşturmada yer aldıklarından söz edilmiyor. Türkiye dışındaki medyada bu grubun hiçbir saldırısı haber olarak verilmemişken, neden silahlı terör örgütü olarak nitelendirildikleri yönündeki sorum, bazı üyelerinin polis olduğu ve meslekleri gereği silah taşıdıkları şeklinde cevaplandırılmıştır. Bu örgütün üyesi oldukları düşünülen kişiler hakkında tahliye kararı vermek istemelerinin, bu iki yargıcın da örgüt üyesi olarak etiketlenmelerine sebep olduğunu düşünüyorum. Bu konuda şu ana kadar başka bir iddia da ortaya konulmamıştır. Savcılığın diğer suç isnatlarına ilişkin olarak iddianamede ortaya koyduğu kanıtları bulamadım. Duruşmada bulunmam, sanık yargıçların aileleri tarafından takdir edildi. Kendileriyle konuşma fırsatım oldu. Yargıçlardan birinin uzman hekim olan eşi, sanık yargıcın tutuklanmasında birkaç gün sonra işini kaybetmiş. Duruşmanın yapıldığı gün, her iki sanık yargıcın da HSYK tarafından meslekten edilme kararının yayımlanması hem çok şaşkınlık verici hem de masumiyet karinesine aykırıdır.”

ZAMAN