Yaklaşık 3 yıl önce yazmıştık: “O cemaat”le kavgadan cemaatleri tasfiyeye mi?
Kâzım GÜLEÇYÜZ
AKP ile Gülen cemaati arasındaki gerilimin henüz bu boyutlara ulaşmadığı günlerde Ergün Yıldırım, şöyle bir değerlendirme yapmıştı:
“AK Parti iktidarı döneminde cemaatlerin neredeyse tamamı zımnen ortak bir ittifak oluşturdular. Bütün etkin cemaatler, muhafazakâr siyasetin kanatları altında yer almayı tercih ettiler. AK Parti bir açıdan bütün cemaatlerin ittifakına dayalı bir üst siyasal işlev görüyordu. Elbette Millî Görüş hareketi AK Parti’nin en temel boyutuydu. İslamcılık içinden gelen çeşitli akımlar ve gruplar da muhafazakâr siyasetin yanında zamanla yer almayı benimsediler. AK Parti ve cemaatler arasında güçlü bir işlevsel ve inanç ittifakı oluştu.” (Yeni Şafak, 14.12.13)
Bu yazıdan on gün sonra gelinen noktayı ise yine Yıldırım’ın şöyle yorumladığını gördük:
“Çatışma bir iktidar ve bir cemaat çatışmasını aşmış bulunuyor. Bütün toplumu, bütün grupları, bütün İslamî camiayı sarmış durumda. Yangın, evin yangınıdır. Ateş ve dumanlar her tarafı sarmakta.” (24.12.13)
Yıldırım’ın yazılarının yayınlandığı gazetede çıkan başka bazı yazılar, onun bu tesbitini doğrulayan kaygı verici işaretler taşıyordu.
Meselâ Mustafa Karaşahin imzalı şu satırlar:
“AK Parti şimdi devletten cemaati temizliyor. Müslüman gruplar da sosyal tabandan temizleyecekler. Kısa süre içinde yalnızlaşacak, tecrit edilecek, kimsenin yüzüne bakamaz ve sokağa çıkamaz hale gelecekler.” (23.12.13)
Bu pasajdaki hedef, Gülen cemaati. Aşağıdaki cümleler ise konuyu bu cemaatin ötesine taşıyıp tüm cemaatlere teşmil ediyor:
“Kuruluşundan başlamak üzere şimdiye kadar, sürekli normaliteden sapan bir Türkiye’de, cemaatler söz konusu sapmayı kendi oluşumları ve gelişimlerine kanalize ettiler. Türkiye normalleşmeye başladıkça da, doğal olarak cemaatler güç kaybetmeye başlamıştır. Çünkü varlık nedeni olan hukuksuzluk, baskı yönetimi ve despotizm yavaş yavaş kan kaybettikçe, cemaatler de zayıflamıştır. Şüphesiz bunun zıddını da söylemek gerekir: Türkiye normalleşmeye başladıkça, normal yoldan beslenmeyen bütün yapılanmalar düşüşe geçecektir.” (Aliye Çınar, Yeni Şafak, 19.12.13)
Cemaatlere böyle bakan bir yaklaşımın toplum gerçekleriyle örtüştüğü söylenebilir mi?
Alabildiğine geniş bir tartışma konusu bu. Konuya dair görüşlerimizin detaylarını “Cemaatler” kitabımızın ilk bölümlerine havale ederken, burada kısaca şunu ifade edelim:
Her biri ayrı bir alanda önemli hizmetler veren cemaatler sivil toplumun temel dinamikleri ve sözü edilen normalleşmenin de aslî dayanaklarıdır. Aksi yöndeki iddia ise yanlıştır.
(27.12.13'te burada çıkan bu yazı, Cemaat ve İktidar kitabımızın 87-9. sayfalarında da yer alıyor.)
Yeni Asya’nın 47 yıllık hizmeti sayesinde var olup da ona edepsizce dil uzatan müstear nevzuhurların hezeyanlarına kim itibar eder ki...
28 Şubat BÇG’sinin bile “Risale-i Nur’u kitlelere yaydı” dediği Yeni Asya’nın Nurlara hizmetini inkâr eden fanatiklere Allah insaf versin.