Hasan Cemal'in T24'te yer alan yazısı şöyle:
Sevgili Nazlı, adaletsizlik ve hüzün...
Bana baksana, öylesine adaletsiz bir dünya yaratıyorsun ki...
Sevgili Nazlı;
T24'teki yazını okuyan ortak bir dostumuz bana kısa bir mesaj attı:
Adaletsizlik ve hüzün.
Benim duygu ve düşüncelerimi de özetleyen iki sözcük.
Yazını okurken içime acı çöktü.
Ve o buz gibi kış gününü hatırladım.
Varşova,16 S¸ubat 2018
Kar atıs¸tırıyor.
Müzeden öylesine etkilendim ki, Getto Anıtı’nın çevresinden ayrılamıyorum.
Tarihin o korkunç acılarını düşünürken cep telefonum çalıyor, Dogˆan Akın’dan, Silivri’den haber:
Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan ömür boyu agˆırlas¸tırılmıs¸ hapse mahkûm edildi.
Agˆırlas¸tırılmıs¸ müebbet hapis...
I·dam cezası olsa idam demek...
Tekrar müzeye girip sakin bir kös¸ede, T24’e as¸agˆıdaki yazımı yazıyorum, buz gibi Zubrowka'ları birbiri ardından atarken...
Heyy sen!
Demek, benim sevgili arkadaşlarım Nazlı'yı, Ahmet'i, Mehmet'i mahkûm ettirdin.
Üstelik ağırlaştırılmış ömür boyu hapse…
Demek öyle.
Demek onlar darbeci...
Demek onlar terör iş birlikçisi...
Demek onlar terör sevici...
Nazlı da, Ahmet de, Mehmet de hiçbir zaman darbeci olmadılar.
Darbe iş birlikçisi olmadılar.
Sen darbeci oldun, onlar olmadı.
Nazlı Ilıcak da, Ahmet Altan da, Mehmet Altan da darbelere karşı hep hukukun yanında durdular.
Özgürlük dediler.
Adaleti savundular.
Demokrasiden kopmadılar.
Heyy sen!
Bizler bagˆımsız düs¸ünürüz.
Özgür düs¸ünürüz.
Bizim dünyamız, sözcüklerin özgürce uçus¸tugˆu bir dünyadır.
Ve sen ne yapsan, sözcüklerin özgürce uçus¸malarını engelleyemezsin.
Hapishaneler dolup tas¸sa da, mahkeme kapılarında izdiham yas¸ansa da, sözcükler özgürdür.
Ne yapsan hapsedemezsin onları.
Eles¸tiri hakkını elimizden alamazsın.
Farklı düs¸ünme hakkımızı yok edemezsin.
I·fade özgürlügˆü bizim alın yazımızdır.
Bak, Edward Said ne demis¸ 'Entelektüel' adını tas¸ıyan kitabında:
“Entelektüelin tek dayanagˆı, tavizsiz düs¸ünce ve ifade özgürlügˆüdür. Bu özgürlügˆün savunma hattını gevs¸etmek veya dayandıgˆı temellerden herhangi birinin kurcalanmasına göz yummak, entelektüelin is¸ine ihanet etmesi demektir.”
Bizim ihanetle is¸imiz yok.
Hiç olmadı.
Heyy sen!
Ne yapsan nafile.
Sevgili Nazlı’dan darbeci çıkaramazsın.
Nazlı’dan darbeci olmaz.
Çünkü Nazlı darbelere kars¸ı çıkmıs¸ biridir.
Bak ne diyor:
“Ben gazetecilik yaptım. The Post filmini izlediyseniz, orada da Amerika’nın Vietnam Savas¸ı konusundaki belgeleri yayımlanıyor. Watergate'de yapılan gazetecilikle bas¸kanlar istifa etti. Kimse ABD’de o gazetecileri teröristlikle suçlamadı. Gazetecinin vazifesi gerçegˆin pes¸ine düs¸en bekçi köpekleri gibi olmaktır.”
Heyy sen!
Ne susacagˆız.
Ne biat edecegˆiz.
Ne korkacagˆız.
Ne de yılacagˆız.
S¸unu iyi bil!
Akıllarımızı tutsak alamazsın.
Bizim akıllarımız çoktan beri özgürlügˆe alıs¸mıs¸ durumda.
Nazlı gibi, Ahmet gibi, Mehmet gibi, S¸ahin gibi, Ali gibi, Ahmet Turan gibi, Demirtas¸ gibi adalet diyenleri, hukuk diyenleri, özgürlük diyenleri hapse atsan da, barıs¸ ve demokrasinin temelini olus¸turan bu degˆerleri biz hep birlikte ölümüne savunmayı sürdürecegˆiz.
Sevgili Nazlı;
Evet, T24'teki yazını okurken, hayatın ne kadar acımasız, ne kadar adaletsiz olduğunu kim bilir kaçıncı kez düşündüm.
Satırların arasında içim acıdı.
Ama yaz bir kenara:
Bugünler de geçecek.
Yazını okurken yakın tarihin siyasal kavgalarını anımsadım.
Yaşadığımız askeri darbeler film şeridi gibi gözümün önünden geçti gitti.
27 Mayıs...
12 Mart...
12 Eylül...
28 Şubat...
Şimdiki daha farklı.
Bir sabah vakti tank sesiyle uyanmadık.
Bu seferki seçim sandığından çıktı.
Sevgili Nazlı;
Bu arada bir noktayı fark ettim.
Geçmişin darbeleri zaman içinde bizi birbirimize yakınlaştırmış...
Yoksa siyaseten ayrı ayrı cephelerdeydik, uçlardaydık.
Ama özellikle 1980'deki 12 Eylül darbesiyle birlikte, 'demokrasi cephesi'nde buluştuk.
Şimdi Baba'yı hatırlıyorum.
Rahmetli Demirel'i...
Ankara'da, Güniz Sokak sohbetlerini...
12 Eylül'ün, bir darbe yönetiminin siyaset yasaklarına karşı mücadele veren Nazlı Ilıcak bugün darbecilikten hapis yatıyor.
Bu kadar adaletsizlik olmaz, adalet bu kadar ayaklar altında çiğnenmez.
Hiç kuşkun olmasın sevgili Nazlı; bugünlerin hesabı sorulacak.
İyi pazarlar.