(...)
“Havuz medyası”na bakarsanız, “TSK’nın bu konudaki Harekât Plânları" hazır. Genelkurmay’dan “havuz olmayan” medyaya sızdırılan “bilgiler”e bakılırsa, askerler Erdoğan’ın, Türkiye’nin “stratejik çıkarları”nın önüne “kendi iktidar hesapları”nı aldığı görünen “maceraperest Suriye politikası”na ayak diriyorlar. Suriye’ye “girmemek için” bin dereden su getiriyorlar.
Hatta, Başbakan Ahmet Davutoğlu, “yazılı direktif” vermiş olmasına rağmen, askerlere söz geçiremedi. Bu, MGK Bildirisi’nin satır aralarından da anlaşılıyor..
“Türkiye’nin Suriye’ye girmesi” konusunun, elbette ki, bir “iç politika boyutu” mevcut. Bu, Tayyip Erdoğan’ın istemediği “AKP-CHP koalisyonu” ihtimalini yok etmeyi amaçlıyor. Erdoğan’ın, kaybettiği “kişisel iktidar gücü”nü geri almak için, Kasım ayında bir “yeniden seçim”i arzuladığı, o vakte kadar bir “dış politika krizi” zemininde “ulusal lider” olarak yükselmeyi tasarladığı seziliyor.
Ne var ki, “Türkiye’nin Suriye’ye girmesi” konusunun, Tayyip Erdoğan’ın önüne set çeken bir de “dış politika boyutu” var. İşin bu yönü, Carablus-Azaz arasında yaklaşık 100 kilometre eninde ve yaklaşık 30 kilometre derinliğinde bir hatta gerçekleştirilecek “Türkiye müdahalesi”ni pek mümkün kılmıyor.
(...)