15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevlerindeki tutuklulara yönelik baskılar giderek artıyor. Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) , İzmir Aliağa Şakran Kadın, Amasya E Tipi, Bakırköy Kadın, Edirne F Tipi, İzmir Kırıklar 2 No’lu F Tipi, Kandıra 1 No’lu F Tipi, Silivri 9 No’lu F Tipi, Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi cezaevlerinden avukatlar ve aileler aracılığıyla edindiği bilgileri derleyerek bir rapor hazırladı. “Tutuklu ve hükümlülerin hakları gasp ediliyor” denilen raporda, cezaevlerindeki kitapların ve dilekçe hakkının keyfi olarak engellendiğine dikkat çekildi.
"Noter gibi savcılar"
Mektuplara da el konulduğu vurgulanan raporda, özetle şu ifadelere yer verildi: “Dilekçe hakları keyfi engelleniyor. Bu Anayasa’nın açık bir ihlali ve insanlık suçudur. Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ve akıbeti bildirilmeksizin mektuplar verilmiyor, yok ediliyor. Hücrelerindeki takvim ve leğenlerine bile el konuyor. Kişinin dışarıyla iletişim kurması tamamen idarenin keyfine kalıyor. Tedavi hakları keyfi olarak engelleniyor. Örneğin Bülent Bağcı’nın katı bir disiplinle verilmesi gereken ilaçları bitmesine karşın kalp doktoruna muayene olması engelleniyor. Rıza Şahin, gardiyanların ve doktorların umursamazlığı yüzünden beyin kanaması geçirip yaşamını yitirdi. Tutuklu ve hükümlüler slogan attığında, anma yaptıklarında görüş ve iletişim yasakları veriliyor. Bu cezalar tamamen hapishane idaresinin keyfine bırakılıyor. İnfaz savcıları hapishane müdürlerinin noterliği gibi çalışıyor.”