ANKARA (CİHAN)- CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, 17 Şubat'ta Ethem Sancak medya grubu (Akşam, Güneş, Star, TV 24) tarafından yapılan haberler karşısında yaptığı adli, hukuki, idari girişimlere TBMM boyutunu da ekledi.
Umut Oran'ın hazırladığı ve toplam 58 CHP Milletvekili imzasıyla TBMM Başkanlığı'na sunulan soruşturma önergesi ile eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın Yasama Organına Karşı Suçlar (TCK 311), "Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesini" düzenleyen (TCK 114), Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257), Suçluyu Kayırma (TCK 283) suçlarını işlediği ve bu gerekçelerle hakkında TBMM'de soruşturma komisyonu kurulması istendi. Önergede, 12. Cumhurbaşkanı ve AKP Sözcüsü Beşir Atalay'ın konuyla ilgili sözlerine de atıf yapılarak, CHP milletvekilleri ve CHP üzerinden aslında yasama organının görevini yapamaz hale getirilmeye çalışıldığı vurgulandı. Soruşturma önergesinden bazı bölümler şöyle: "Kamuoyunca 'havuz medyası' olarak tanımlanan Ethem Sancak medya gurubu tarafından 17 Şubat 2015 tarihinde son derece ağır, 'iftira', 'suç uydurma suçu' niteliği taşıyan yoğun bir karalama yayınına, psikolojik harekata başlandı. Bu grubun ardından diğer yandaş medya kuruluşlarınca da sürdürülen bu karalama kampanyası ile CHP milletvekilleri üzerinden doğrudan ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi hedef alınmaktadır. Olmayan hayali twitter yazışmaları ile CHP'ye yönelik çok ağır suçlamalar yapılmakta, geleceğe dönük bazı karanlık senaryoların altyapıları bugünden hazırlanmaya çalışılmaktadır.
Temelsiz, çamur at izi kalsın mantığıyla hazırlanan bu saldırı her ne kadar kamuoyunda hak ettiği karşılığı en sert şekilde görmüş olsa da alışılmış gündem değişikliği rüzgârına kapılıp siyasi tarihe bırakılmasına demokratik hukuk devleti ve parlamenter sistemin geleceği için asla izin verilmemelidir.
Bütün bu saldırıların gerçek nedenlerinden birisi de siyaset-medya arasında artık kamuoyunca da bilinen akçalı ilişkilerin yaygın olarak kullanıldığının anlaşılmasıdır. Menfaat-destek dengesine oturtulmuş ilişkilerin çok büyük boyutlarda yürütüldüğü artık açıkça anlaşılmıştır. Ortaya dökülen iddialar medya-siyaset ilişkisinin hukuk devletini, kamu düzeni ve kamu güvenliğini tehdit eder boyuta geldiği anlaşılmaktadır. Böylesi büyük bir tehdide karşı günlük siyasal tartışmalarla kayıtsız kalınması asla beklenilemez.
Her ne kadar şahsıma ve CHP'ye yöneltilmiş gibi görülen bu saldırı esasında doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yöneltilmiştir. Bu saldırı aynı zamanda milletvekilinin öncelikli görevi olan yasama denetiminin engellenmesi, milletvekilinin hiçbir denetim faaliyetinde bulunmaması amacıyla yapılmıştır.
Sonuç olarak milletvekilinin ifade özgürlüğünü dahi yok eden böylesi bir saldırının tüm sonuçlarıyla son derece titizlikle analiz edilmesi, en ince ayrıntısına kadar araştırılması ve soruşturulması parlamenter sistem ve ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir.
17 Şubat 2015'te Akşam, Güneş ve Star gazeteleri ile başlayan, hemen ertesinde Sabah, Takvim, Yeni Şafak, Yeni Akit ve Milat gazeteleri ile süren bu saldırılarda, tüm yazıların tek bir merkezden hazırlandığı, gazetelerdeki haberin sunuluşu, mizanpajı, arabaşlıkların dahi birebir aynı olmasıyla bariz biçimde ortaya çıkmaktadır. Şimdilik CHP'ye yönelik olduğu görülen bu saldırının, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde, yürütmenin tüm usulsüz antidemokratik uygulamalarına karşı çıkan tüm muhalefet partileri ve gruplara, sivil toplum kuruluşlarına yönelik bir hâl alacağı görülmektedir. Haber görünümlü bu saldırıların arkasında iktidarın bulunduğu, yazıların içerisine serpiştirilmiş bulunan kaynağın istihbarat kurumları olduğu izlenimiyle pekiştirilmiştir.
Cumhurbaşkanı'nın da bu planlamaya yabancı olmadığı süreç içerisinde yaptığı, 'belgeler emniyette bilgiler istihbaratta' açıklamasıyla ortaya çıkarken, önceki Başbakan Yardımcısı olan ve bugün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcılığı, Parti Sözcülüğü gibi önemli bir görevi bulunan Beşir Atalay 'Bunların arkası gelecek. Daha çok yazışma ortaya çıkacak' diyerek olmayan, hayali yazışmaların planlandığını, buna dahil olduğunu bir anlamda itiraf etmiştir.
Kurulan bu tezgahın, suç örgütünün ortaya çıkarılarak bertaraf edilmesi, yargı önüne çıkartılacak zanlıların saptanması, kanıtların toplanması görevi ise kolluk kuvvetine ait bulunmaktadır. Kolluk kuvvetinin başındaki siyasi kişilik ise bu yayınların yapıldığı tarih itibariyle İçişleri Bakanı Efkan Ala'dır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle eski İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında, Bakanlık görevini yürüttüğü sırada ve göreviyle ilgili işlerden dolayı işlediği ve cezai sorumluluğu gerektiren eylemlerinin soruşturularak maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için, Anayasa'nın 100. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 107. Maddeleri gereğince Meclis soruşturma açılmasını ve arz teklif ederiz."
CİHAN