Tunceli Valiliği'nin 3 Ağustos 2015 tarihinde 14 bölgeyi özel güvenlik bölgesi ilan ederek vatandaşların bu bölgelere girişini yasaklaması üzerine oluşturulan CHP heyetinin hazırladığı rapor yayınlandı. Valiliğin köylerin boşaltılması istemesinin, üreticilerin yüzde 80'i kredi borçlusu olan bölgede tarım, hayvancılık ve arıcılığa darbe vuracağı tespiti aktarıldı.
Özel güvenlik bölgelerine ilişkin rapor, CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Levent Gök başkanlığında İstanbul Milletvekili Ali Özcan, Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'dan oluşan bir heyet tarafından hazırladı.
Heyet, 7 Ağustos 2015 tarihinde Tunceli ilinde başta Tunceli Valisi Osman Kaymak olmak üzere Jandarma Bölge Komutanı Albay Atilla Tamer, Hozat Belediye Başkanı Celalettin Polat, Pülümür Belediye Başkanı Müslüm Tosun, Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Cengiz, Tunceli Ziraat Odası Başkanı Ali Söylemez'in de aralarında olduğu 16 ayrı kişi ve kuruluşun temsilcisi ile görüştü.
CHP heyeti, görüşülen kişilerin açıklamalarının aktarıldığı raporun sonuç ve değerlendirmesini 16 madde halinde şöyle sıraladı:
"Tunceli Valiliği'nin 14 bölgeyi özel güvenlik bölgesi ilan eden kararının dayanağı olan Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ile Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği çelişkili olup, valiliğe geniş bir yetki verilmiştir. Bakanlar Kurulu ve TBMM'de dahi olmayan bu yetkiyle, son derece basit ve yetersiz olan bir karar alma süreciyle valilere temel hak ve hürriyetleri durdurma yetkisi veren bu karar, 'hukuksal değerlendirmeler' bölümünde değinildiği üzere Anayasa'ya açıkça aykırıdır.
DEVLET, TUNCELİ'YE BAKIŞ AÇIŞINI DEĞİŞTİRMELİ
Terörle etkin bir mücadelenin gerekliliği tartışmasız olup, bunun yanında devletin terör ortamına zemin hazırlayan olumsuz koşulları, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde ortadan kaldırması gerektiği açıktır. Yöre halkı, terörden ve devletin baskısından bunalmış ve bıkmıştır. Herkes Tunceli'de terör örgütlerinin silah bırakmasını, devletin Tunceli'ye bakış açısının değişmesini istemektedir.
Yerel halk 1994 sürecinde yaşadığı sendromu üzerinden atamamış olup; kaos, korku ve tedirginlik içindedir. Geleceğe olan güvensizlik üst düzeydedir. Yerel yöneticilerin halkın endişelerini giderecek tavırlar sergilemesi gerekmektedir.
VALİLİĞİN KÖYLERİN BOŞALTILMASINI İSTEMESİ, TARIM, HAYVANCILIK VE ARICILIĞA DARBE VURACAK
Valilik özel güvenlik bölgesi ilan edilen bölgelerdeki vatandaşlardan 4 Ağustos 2015 tarihine kadar köylerini boşaltmalarını istemiş; buna karşılık tarım, hayvancılık ve arıcılık faaliyetlerini sürdürecekleri alternatif alanlar göstermemiş; kararlarını köylülere imzalatmak ve sözlü olarak uyarmakla yetinmiştir. Böyle bir durumun yurttaşların ve ayrıca Tunceli ilinin hayvancılık ve arıcılığına büyük bir darbe vuracağı tartışmasızdır.
Yetkililer köylerin boşaltılmasını isterken 'çatışmalar sırasında can güvenliğinin sağlanmayacağını, bu konuda herhangi bir sorumluluk kabul edilmeyeceğini' belirtmişlerdir. Buna karşılık yöre halkı, yerlerini terk etmeyecekleri şeklinde şerh koyarak bu evrakları imzalamışlardır. Bu durumda da yurttaşların can güvenliği sorunu doruk noktasına çıkmıştır.
Özel güvenlik bölgesi ilan edilen alanların tümü köylülerin tarımsal faaliyet (meyve sebze yetiştiriciliği, koyun ve keçi yetiştiriciliği, arıcılık) yürüttüğü alanlardır. Üreticiler söz konusu alanlardaki meraların küçükbaş hayvan başına 5,5 liradan ilçe mera komisyonundan 15 Ekim 2015 tarihine kadar kiralamışladır. Bu alanlarda halen yaklaşık 20 bin küçükbaş hayvan (koyun ve keçi) bulunmaktadır. Bölgede daha önce verilen hayvancılık destekleri günümüzde minimize edilmiş durumdadır. Bu alanların en yakın yerleşim alanlarına uzaklığı 20 kilometre dolayındadır.
Söz konusu alanların çoğuna araçla gidilememekte, ulaşım çoğunlukla katırlarla yapılabilmektedir; o nedenle sezonda yalnız bir çıkış-iniş yapılabilmektedir. Coğrafi yapının zorluğu göz önüne alındığında meralarını 15 günlüğüne de olsa boşaltmak zaten büyük bölümü bankalara borçlu bulunan üreticileri mağduriyetlerini kat kat artıracaktır.
Bu alanlardaki hayvan yetiştiricileri, yetkililere gidecekleri herhangi bir yer bulunmadığını beyan ettiklerinde aldıkları cevap hayvanlarınızı satın ve bölgeyi terk edin olmaktadır. Nitekim son günlerde yaşanan kaos nedeniyle yetiştiriciler hayvanlarını yarı fiyatına satarak bölgeyi terk etmeye başlamışlardır. Bu karar 1994 sürecinde bitirilme noktasına getirilen ancak son 4-5 yıldır canlanmaya başlayan hayvancılığı yeniden gerileme ve yok olma süreciyle karşı karşıya bırakmıştır.
Yörede hayvancılığın temel girdisi olan yem ihtiyacının karşılanmasında mera büyük önem taşımakta ve uygun olduğunda yem maliyetinin yüzde 70'ine kadarlık bölümü meralar yoluyla giderilmektedir. Mera varlığı ve verimliliği açısından söz konusu alanlar önemli potansiyele sahiptir. Özellikle küçükbaş hayvanlar 6-7 ay merada otlatılmaktadır. Meralara çıkamama, yem fiyatlarının yüksekliği ve pazar sorununu birlikte getirecektir.
Bu bölgelerde üretilen süt, yoğurt, peynir gibi organik olarak nitelenebilecek ürünler, özel güvenlik bölgesi uygulaması ile zamanında pazara ulaşamayacak; dolayısıyla ürünler pazar değerini kaybedeceğinden harcanan emek ve zaman boşa gidecek; köylüler zaten kısıtlı olan bu gelirlerinden de mahrum kalacaklardır.
Arı üreticilerinin durumu daha da zordur. Yılın bu zamanları arılar için sağım zamanıdır. Bu nedenle arıların yer değiştirmesi şu anda mümkün değildir. Götürülebilecekleri herhangi bir yer olmadığı gibi; yer değişikliği halinde kraliçe arının intiharı söz konusu olabilecek ve oğul kaybedilecektir. Balın hasat zamanına 35 – 40 günlük bir süre kalmıştır. Bölgede 80 dolayında arı yetiştiricisinin ve yüzlerce kovanın bulunduğu dikkate alınırsa; bu, büyük bir ekonomik kayıp anlamına gelmektedir.
BÖLGEDEKİ ÜRETİCİLERİN YÜZDE 80'İ KREDİ BORÇLUSU
Hiçbir devlet desteği olmamasına rağmen gün geçtikçe gelişen arıcılık bölgenin en önemli geçim kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Arıcılık yapılan alanlarda yapılacak operasyonlar sonucu oluşacak tahribatın giderilmesi, o alanın arıcılığa tekrar uygun hale gelebilmesi için uzun yılların geçmesi gerekmektedir.
Bölgedeki üreticilerin yüzde 80'i muhtelif kredi kurumlarına borçlu durumdadırlar. Bu nedenlere yerlerinden ayrılmaları kendileri açısından yıkım anlamına gelecektir. 32 Bölgede henüz ceviz hasat zamanı gelmediği için alanın boşaltılmasıyla ceviz hasat edilmeden dalında kalacaktır.
Diğer meyveler ile sezonluk olarak üretilen sebze çeşitleri hasat edilmeden bırakılacaktır.
ORMAN YANGINLARININ ÖZELLİKLE KALEKOL ÇEVRELERİNDEN BAŞLAMASI DİKKAT ÇEKİCİ
Havadan ve karadan yapılan bombalamalar bölgedeki ormanlara büyük zararlar verecek, birçok bitki ve hayvanın yaşam alanları yok ederek, bu bölgedeki bitkisel ve hayvansal üretim faaliyeti tamamen bitecektir. İlde, son zamanlarda çıkan orman yangınları bir başka tedirginlik kaynağıdır. Tunceli'de bulunduğumuz sürede başta Kutudere olmak üzere Hozat ve daha birçok bölgede orman yangınları vardı ve vatandaşlarda da 'bu yangınlara özellikle müdahale edilmediği yönünde ciddi bir algı' oluşmuştu. Orman yangınlarının özellikle kalekol çevrelerinden başlaması dikkat çekicidir.
Tunceli son yıllarda turizm açısından önemli bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Özellikle doğa turizmi sürekli artan bir ivme ile gelişme göstermektedir. Yaz aylarında doruğa çıkan yerli ve yabancı turistler il ekonomisine azımsanmayacak bir katkı sağlamaktadır. Ancak çatışmaların sürmesiyle beraber kente yerli ve yabancı turist akını tümüyle durmuştur. Geleneksel hale gelmiş olan festivaller iptal edilmiş, inanç merkezlerine ziyaretler durmuş, rezervasyonlar iptal edilmiştir. Bu durum şehrin ticari hayatına büyük bir darbe vurmaktadır." CİHAN