CHP milletvekili heyetinin hazırladığı 'Diyarbakır – Mardin' değerlendirme raporunda, olayların devam etmesinin bölgedeki yurttaşlarda giderek derinleşen bir duygusal kopuşa yol açtığı vurgulandı.
CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Levent Gök'ün başkanlığında, İstanbul Milletvekili Ali Özcan, Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'tan oluşan heyetin Diyarbakır ve Mardin ziyaretlerine ilişkin hazırladıkları rapor yayımlandı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı yerleşim bölgelerinde meydana gelen terör olayları ve uygulanan sokağa çıkma yasaklarının yurttaşların mağduriyetine neden olduğu gerekçesiyle 9-10 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilen ziyaretlerde vatandaşlar, yetkililer ve sivil toplum kuruluşları ile görüşüldü, gözlemler yapıldı.
Yaklaşık 43 sayfalık raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde, olayların böyle devam etmesinin bölgedeki yurttaşlarda giderek derinleşen bir duygusal kopuşa yol açtığı vurgulandı.
Raporda görüşülen kişiler ve izlenimlerle ilgili tespitler ifade edildikten sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ile birlikte diğer hükümet yetkililerinin bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili açıklamalarına dikkat çekildi.
CHP RAPORUNUN SONUÇ VE DEĞERLENDİRMESİ
Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) 5 kişilik heyetin raporunun sonuç ve değerlendirmesi 17 madde halinde şöyle sıralandı:
1. Valilik ya da kaymakamlıklar tarafından 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi dayanak gösterilerek bu il ve ilçelerle ilan edilen sokağa çıkma yasakları, hukuk dışı bir uygulamadır. Sözü edilen yasa ve ilgili madde vali ve kaymakamlara bu yetkiyi vermemektedir. Vali ve kaymakamlar aldıkları bu sokağa çıkma yasaklarıyla, yurttaşların yaşam hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, konut dokunulmazlığı, haberleşme hakkı, yerleşme ve seyahat özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, özel yaşam ve aile yaşamına saygı hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerini sınırlandırmaktadırlar. Sokağa çıkma yasağının hangi hallerde uygulanabileceği ve kararının kim tarafından verileceği 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu ile 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nda açıkça tarif edilmesine rağmen, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunda böylesine bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla usulüne uygun olarak olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilan edilmeden vali ya da kaymakamlar tarafından sokağa çıkma yasağı uygulanması Anayasa'ya ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Vali ve kaymakamların yetkileri olmadığı halde sokağa çıkma yasağı kararı almaları, "terörle mücadele" gibi haklı bir nedene dayandırılsa da hukuka da uygun olmalıdır. Bölgede birçok ilçede 24 saat olarak uygulanan sokağa çıkma yasaklarının haftalarca sürdürülmüş olmasına, darbe ve sıkıyönetim dönemleri de dâhil Türkiye tarihinde şimdiye kadar rastlanmamıştır.
2. PKK terörünün boyut değiştirerek bugünkü evreye geçmesinde, AKP hükümetlerinin uyguladığı politikaların büyük bir payı bulunmaktadır. AKP hükümetinin TBMM'ye bilgi vermeksizin yürüttüğü gizli pazarlık sürecinde PKK'nın bugünkü eylemleri için cephane yığınağı yapmasına, hendek kazmasına, dağdan şehre inmesine zemin hazırlamıştır.
3. Yapılan gözlemler, PKK'nın bu günkü mevzileri kazanabilmek, saldırılarını yerleşim birimlerine taşımak için, AKP Hükümetinin ve kamu görevlilerinin bilgisinde, gösterilen hoşgörüden yararlanarak uzun süre hazırlık yaptığını göstermektedir. Bu hazırlıkların hükümetin ve kamu görevlilerinin bilgisi dâhilinde yapıldığını gösteren kimi açıklamalar şöyledir:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Bununla ilgili en önemli itiraf Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan gelmiştir. Erdoğan, 16 Eylül 2015 tarihinde TRT 1 ve TRT Haber ortak canlı yayınında yaptığı açıklamalarda PKK'nın yaptığı bu hazırlıkları Hükümetin nasıl seyrettiğini ve valilere "PKK'ya operasyon yapmayın" talimatı verildiğini itiraf etmiştir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu: Başbakan Ahmet Davutoğlu, henüz çözüm süreci bitmemişken, Kasım 2014'te partisinin TBMM Grubu toplantısında "PKK'nın şehirlerin etrafında kendisine has bir düzen kurmaya çalıştığını" şu sözlerle açıklamıştır.
4. AKP sözcülerinin yaptığı açıklamalar, Hükümetin ve kamu görevlilerinin bildiği bu hazırlıkları görmezden geldiğini, gördüklerini de hoşgörüyle karşıladığını açıkça ortaya koymaktadır.
5. Bölgedeki güvenlik güçleri, önceden önlenme imkânı varken iktidarın aymaz tutumu sonucu cephane deposuna dönüşen bölgede, iktidarın yarattığı olumsuzlukları göğüsleme uğruna, canlarını siper etmektedirler.
6. Bölge halkı, PKK terörü ile iktidarın hukuksuz ve anti demokratik uygulamaları arasına sıkışmış durumda olup, PKK'ya ve iktidara tepkilidir. Halkların Demokratik Partisi'nin bölgedeki siyasal ağırlığı ve bölge halkı üzerindeki etkisi giderek azalmaktadır.
7. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'ye yapılan suikastla ilgili soruşturmanın ağır aksak yürütülmesi, şimdiye kadar aydınlatılmamış olması ve katillerinin yakalanarak yargıya teslim edilmemesi bölge halkında, sivil toplum örgütlerinde devlete karşı büyük bir güvensizlik oluşturmuştur.
8. Bölgedeki, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının temsilcileri ile vatandaşlar, hukukun üstünlüğünün egemen kılınmasını, Kürt sorununa TBMM'de diyalog yoluyla çözüm aranmasını, yaşanan duygusal kopuşun ve kırılmanın geri dönülmez noktaya ulaşmaması için sorunun öncelikli olarak ele alınarak çözümlenmesi gerektiğine inanmaktadır.
9. Yaklaşık 11 bin esnafın ve 100 bini aşkın yurttaşa istihdam sağlayan Sur ilçesinde işinden olan yurttaşların hemen hemen tümü, barış içerisinde bir arada yaşamanın koşullarının oluşturulması ve kin ve nefret eylemlerine son verilmesi için gereken çalışmaların TBMM çatısı altında gerçekleştirilmesini ortak talep olarak dile getirmektedirler. AKP hükümetinin bölgeye yönelik politikalarının bir süre daha bu şekilde devam etmesi halinde bölge halkının zorla bir kopuşa yönlendirileceği savunulmaktadır.
10. Bölge halkı, ekonomik önlemlerden önce barış ve huzur ortamının sağlanmasını talep etmektedir. Bu anlamda en temel ihtiyaçlardan olan sağlık ve eğitim hizmetlerinin yürütülen operasyonlar nedeniyle kesintiye uğramış olması devlete yönelik olarak büyük bir güvensizlik yaratmış durumdadır. Özellikle sağlık ocaklarının karakola dönüştürülmüş olması büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumdadır. Eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorluk çeken yöre halkı hükümetin bölgeye yönelik olarak açıkladığı ekonomik önlemleri anlamsız bulmaktadır. Zira bölge halkı için can güvenliği ekonomik olanlar da dâhil diğer bütün sorunlardan önce gelmektedir.
11. Sur ilçesinin sokağı çıkma yasağı uygulanan 6 mahallesindeki yaşam alanlarının yüzde 80'i enkaz yüzde 20'si ile kullanılamaz haldedir. Sur'daki altı mahallede insanlar kendi ülkelerinde göçe zorlanmışlar ve bu göçten korku nedeniyle yan mahalleler de etkilenmiştir. Yaşanan göç 20-25 bine yakın kişiyi etkilemiştir. Göç eden ilk grup can kaybı ile eşyasız göç etmiş ikinci grup ise bir kısım eşyasını yanına alabilmiştir.
12. UNESCO tarafından kültür mirası olarak ilan edilen Sur içi yapıların birçoğu tahrip edilmiştir. Paşa Hamamı, Kurşunlu Camii, Surp Dragos Kilisesi, Çardaklı Hamamı, Dört Ayaklı Minare, Keldani Kilisesi bunlara örnektir.
13. Sur artık eski Sur olamayacaktır. Bu gün itibariyle Sur'un yenilenme çalışmaları başlasa bile tahrip olan mahalle ve sokaklarının eski ruhu asla geri gelemeyecektir. Sur'un kendine gelebilmesi beş yıldan önce söz konusu değildir.
14. Mardin'de son yıllarda artan turizm talebine bağlı olarak 5.600'e kadar çıkan yatak kapasitesinin doluluk oranı son olaylardan sonra yüzde 10'a kadar inmiştir. Yıllık ortalama 1 milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Mardin'e son aylarda çok az yerli ve yabancı turistin geldiği gözlenmektedir. İldeki otellerin bir kısmı bu koşullara dayanamayıp kapanmıştır. 700 yurttaşımızın bu nedenle işsiz kaldığı tahmin edilmektedir. Diyarbakır'da da 5 yıldızlı oteller de dâhil Sur ilçesindeki 20 otel kapanmıştır.
15. Bölgede yaşananlar bu illerin dış ticaret hacmini büyük ölçüde azaltmıştır. Örneğin Diyarbakır'ın 2015 yılı Ocak ayında 15,1 milyon dolar olan ihracatı yüzde 22 oranında azalarak 2016 yılı Ocak ayında 11,8 milyon dolara inmiştir. Mardin'in ihracatı yine aynı aylar itibariyle yüzde 17 azalarak 63,4 milyon dolardan 52,5 milyon dolara gerilemiştir.
16. Diyarbakır ve Mardin, Türkiye'nin en yüksek işsizlik oranlarının yaşandığı iller arasındadır. TÜİK'in 2014 yılına ilişkin olarak bölgesel bazda açıkladığı işsizlik oranları, Türkiye genelinde yıllık ortalama yüzde 9,9 olan işsizlik oranının Diyarbakır'da yüzde 17,4, Mardin'de ise yüzde 24 düzeyinde olduğunu göstermektedir. İstihdam oranı, diğer bir anlatımla çalışanların çalışabilecek yaştaki nüfusa oranı Diyarbakır'da yüzde 35, Mardin'de ise yüzde 28'le Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Dolayısıyla bu illerde istihdamda yaşanan azalma çok geniş bir nüfusu olumsuz etkilemektedir.
17. Olayların böyle devam etmesi bölgedeki yurttaşlarda giderek derinleşen bir duygusal kopuşa yol açmaktadır."
CİHAN