“Uygurların da bu dünyada yaşamaya hakları var. Lütfen bu kadar sesiz kalmayın. Kardeşleriniz, soydaşlarınız için bu soykırım için bir adım atın lütfen” diyen Uygur Türkleri, Çin’deki toplama kamplarında Türkiye vatandaşlarının da bulunduğunu belirterek, “Türkiye başka ülkeler gibi neden kendi vatandaşlarını oradan çekip çıkarıp getirmiyor” diye soruyor.
İstanbul’da yaşayan, öğrenim gören Uygur Türkleri, Çin yönetimi tarafından kamplarda zorla tutulan aileleriyle görüşmek ve durumlarını öğrenmek için Çin’in Sarıyer’deki İstanbul Başkonsolosluğu önünde 10 gün süren bir eylem gerçekleştirdiler. Sokağa çıkma yasağının olmadığı her gün sabahın erken saatlerinde Konsolosluk önüne giden Uygur Türkleri, yılbaşını kapsayan 3 günlük yasağın ardından eylemlerine kaldıkları yerden devam edeceklerini ifade etti. Aralarında akademisyen, iş insanı, memurların da bulunduğu aile üyelerine yıllardır ulaşamayan Uygur Türkleri, yakınlarıyla görüşmek ve haber almak istiyorlar. Konsoloslukta herhangi bir yetkiliyle görüşemeyen Uygur Türkleri, ellerinde yakınlarının fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşıyarak isteklerini anlatmak ve dilekçelerini sunmak için bekleyişlerini sürdürüyor.
Çin’in yoğun baskı ve insan hakları ihlalleriyle dolu ceza uygulamaları nedeniyle ailelerinden haber alamadıkları için endişelerinin günden güne arttığını belirten aralarında 18 yaşından küçük çocukların da bulunduğu Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri, gözyaşları içinde konuştu.
“BEN DAHA KÜÇÜK ÇOCUĞUM, ANNEMİN BABAMIN YANINDA KALMAYA HAKKIM VAR”
15 yaşındaki İmiran Nurmuhammed, ağlayarak yaşadıklarını anlattı. Nurmuhammed, annesi, babası ve ablarının toplama kampında olduğunu söyleyerek, “Annemi, babamı 3,5 yıldır görmüyorum. 2017’den sonra hiç haber alamadım. Ben daha küçük çocuğum annemin babamın yanında kalmaya hakkım var. Türkiye devletinden ailemi buraya getirilmesini ve insanca yaşamalarını istiyorum. Artık bu Çin zulmünün durulmasını istiyorum”.
“TÜRKİYE VATANDAŞI OLAN 1 ÇOCUK ANNESİ KIZ KARDEŞİMDEN 4 YILDIR HABER ALAMIYORUZ”
Uygur Türklerinden Medine Nazimi ise Nurmuhammed’in sesini tüm dünyanın duymasını istediğini söyledi. Doğu Türkistan’daki çocuk toplama kamplarında tutulan milyonlarca çocuk bulunduğunu ifade eden Medine Nazimi, onların da annelerinin kucağında sevgi dolu büyümeye hakları bulunduğunu dile getirdi.
Kendisinin de Türkiye vatandaşı olan bir çocuk annesi kız kardeşinin 4 yıl önce Çin’e gittiğini ve bir daha kendisinden haber alamadıklarını ifade eden Nazimi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada kız kardeşim Mevlüde için bulunuyorum. 34 yaşında bir çocuk annesi. Ve İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olan ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, dört dil konuşabilen eğitimli bir hanımefendi. Ve şunun altını çizmek isterim ki benim eğitimli kardeşimin Çin’in o işkence dolu toplama kamplarında alacak eğitime ihtiyacı yoktur. Kardeşim hastalanan anneme bakmak için memleketimize gitti.Son zamanlarda Çin hükümetinin Türk kökenlilerine yönelik başlattığı bu toplama kamplarına 2017 sonlarında alınıp 2019 mayıs ayında serbest bırakıldı. 12 Haziran 2019’da Türkiye’de okuduğu için, Türkiye’de yaşadığı için bölücülükle suçlanarak tekrar tutuklanmış. Ve o günden bu yana ben kardeşimden hiçbir haber alamıyorum.
“CUMHURBAŞKANIMIZA, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞIMIZA SESLENİYORUM; KURTARIN BENİM KARDEŞİMİ”
Ben Çin hükümetine soruyorum; benim kardeşim nerede? Hayatta mı? Sağlığı nasıl? Çin hükümetinin Pekin Büyükelçiliği, bana Ankara ya da İstanbul’daki Çin konsolosluklarına başvurursam bilgi alacağımı söylemişti. Buna istisnaiden 10 gündür burada bekliyorum. Ben bu ülkenin vatandaşıyım. Burası benim ülkemin toprağıdır ama beni muhattap alıp dilekçemi alan ya da derdin ne? Neden geldin diye? Soran kimse olmadı. Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Dışişleri Bakanlığımıza ve tüm milletvekillerine sesleniyorum; Benim kardeşim daha çok genç, onun bir tane minik kızı var. Anne-kızın diğer tüm anneler gibi mutlulukla yaşamaya hakkı var. Diğer ülkeler kendi vatandaşlarını toplama kamplarından nasıl çekip aldıysa sizlerin de kızkardeşimi ve onun minik kızını oradan kurtarıp buraya getirmenizi ve onların burada insan gibi yaşamasını sağlamanızı talep ediyorum. Ve aynı zamanda şunu söylemek istiyorum; biz Uygur Türkleri şu anda yaşadığı bu zulüm gerçekten o kadar ağır ki insanlar 21’inci yüzyılda bunları dinlediğinde inanamıyorlar. Ama biz onları gerçekten yaşıyoruz. Bizim artık dayanacak gücümüz kalmadı. Buradaki tüm insanlar masum akrabalarından haber alabilmek için, onların hayatta kalıp kalamadıklarını öğrenebilmek için 10 gündür bekliyor. Aramızda bebeğini emziren anneler var, öğrenciler var. O öğrencilerin diğer öğrenciler gibi üniversite hayatını kendi gençliğini yaşamaya hakkı var. Uygurların da bu dünyada yaşamaya hakları var. Lütfen bu kadar sesiz kalmayın. Kardeşleriniz, soydaşlarınız için bu soykırım için bir adım atın lütfen.”
“TÜRKİYE’DE OKUMAMI SUÇ OLARAK KABUL ETTİLER AİLEMİ TOPLAMA KAMPINA YOLLADILAR”
Uygur Türkü Avukat Cevlan Şirmehmet de annesinin toplama kamplarında olduğunu anlattı. 2011’de okumak için Türkiye’ye geldiğini ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğunu belirten Şirmehmet, 2018’in ocak ayından itibaren memleketiyle olan tüm iletişiminin kesildiğini söyledi. Şirmehmet, şunları dile getirdi:
“Ailem hakkında hiçbir haber alamadım. 2019 yılının sonlarına doğru ailemle ilgili öğrendiğim haber şu ki; benim Türkiye’de okumamı suç olarak nitelendiren Çin rejimi annem, babam ve kardeşimi toplama kampına almışlar. Annem, babam, kardeşim hepsi üniversite mezunu. Babam ve annem 30 yıldır devlet memuru. 2019’nun sonunda babam ile kardeşimi bırakıp annem Türkiye gelip oğlunun okulunu ziyaret etti diye hapse mahkûm ettiler. Bir annenin oğlunu ziyaret etmesi suç mu? Sadece benim başıma gelen bir şey değil tüm Uygurların başına gelen bir zulüm, acıdır bu. Şu anda 21’inci yüzyıldayız. Tüm dünyaya bağlanabilen telefon, bizim ailemize kapalıdır. Bu dünyanın bir lekesidir. Çin tüm dünyanın önünde bir soykırım yapıyor. Uygurları yok ediyor. Uygurları yok etmek demek Türk milletinin bir parçasını yok etmek demek. Biz buraya herhangi bir siyasi amaç gütmeye gelmedik. Biz 10 gündür buradayız. Buraya gelmemizin tek bir sebebi var Çin toplama kamplarında tutsak edilen sevdiklerimizin serbest bırakılması için buradayız. 10 gündür Çin Konsolosluğu’ndan hiçbir yetkili çıkıp elimizdeki dilekçeleri almıyor. Tam tersine almak yerine tehdit, şantaj yazılarını iletti. Elimizdeki ailemizin, sevdiklerimizin fotoğraflarını birer bölücü bayrak olarak nitelendiriyorlar. Böyle şantajlarla ailelerimizi aramaktan vazgeçeceğimizi zannediyorlar. Sevdiklerimiz, ailelerimiz özgür olana kadar biz mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.”