Bu ülkenin asırlık gazeteleri, iyi yetişmiş, tecrübeli gazetecileri var. Cadı avı sürecinde onlar da sınavdan geçiyor. Güneri Civaoğlu, geçmişte Güneş gazetesi ile Türk basınının standartlarını ve kalitesini yükselten, çağdaş görüşlere sahip biri. İnstagramdaki paylaşımlarını görünce daha fazla dayanamadım; "Bunca gazeteci meslektaşınız hapiste ve sürgündeyken nasıl bu kadar keyifli olabiliyorsunuz?" dedim. "Yarın ki yazımı oku! Cevabı orada bulacaksın." diye yazdı!
Uzun süredir Milliyet'i takip etmiyordum. 23 Mayıs tarihli Civaoğlu'nun yazısını biraz merakla okudum. Bir manifesto bekliyordum ama hizmet hareketine tamamen iktidar diliyle yaklaşıyordu. Tepkisi sadece Sözcü ve Cumhuriyet'e yapılan operasyonlaraydı!
Şöyle düşünelim; Bir iktidar da Demirören grubunu yok etmeye karar verdi! Patronu Erdoğan Demirören'i "terör örgütü lideri" ilan etti! Adını da, Erdoğan Demirören Terör Örgütü (ETÖ) koydu! Özel mahkemeler kurdu, özel hakim ve savcılar atadı! Derin devlet unsurlarını harekete geçirdi. Polislerle Milliyet'e operasyonlar başlattı. İşkencelerle ifadeler alındı! Görsel yönetmenden, taşradaki muhabire kadar gazetede çalışan herkes bir anda cezaevini boyladı! Yazar ve yöneticiler için ağırlaştırılmış hapis cezaları istendi! Kanıt olarak gazete başlıkları ve makaleler iddianamelere girdi! Demirören'in bütün mallarına kayyım atandı ve el kondu! Güneri Civaoğlu, o zaman da hükümet ağzıyla mı yazacaktı? Bu senaryo elbette Doğan grubu ve diğerleri için de söz konusu yapılabilir! Yeni baskı rejimi durmayacaktır da...
Gazeteciler, her zaman hukuku savunmak ve mesleğin en temel ilkelerine uymak zorundadır. Civaoğlu gibi ustalar, düşünce ve basın özgürlüklerinden yana daha net tavır alabilseler, demokrasiden bu kadar kolay uzaklaşmazdık! Basın, tetikçilerin eline kalmazdı! Tarih, Civaoğlu gibi isimleri yazdıkları kadar yazamadıklarıyla da yargılayacaktır...
Ali Emir Pakkan
Twitter@AliEmirPakkan