Genetik yatkınlığı olan kişilerde bir buğday proteini olan 'gluten' ile ilişkili sistemik bir hastalık olarak görülen çölyak hastalığı günümüzde hızla artıyor. Buna karşın birçok kişinin ise böyle bir hastalığı olduğundan haberi yok.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Tümgör, çok sık görülmesine rağmen toplumda çoğu kişinin hastalığı olduğunu bilmeden yaşamını devam ettirdiğini dile getirdi. Tümgör, okula giden çocuklarla ilgili yapılan çalışmada çölyak hastalığının 110 çocukta bir olduğuna dikkati çekerek, ülke nüfusunun yaklaşık seksen milyon olduğu düşünüldüğünde ortalama 700 bin çölyak hastası olmasının beklendiğini söyledi. Tümgör, "Oysa ülkemizde tanı konulmuş çölyak hastası sayısı yaklaşık 10 -15 civarında, çölyak hastalığı tanısı neden bu kadar az konuluyor bu konunun da ayrı bir soru işareti olarak irdelenmesi gerekir." dedi.
Çölyak hastalığı olan kişilerin çok farklı belirtilerle hastaneye başvurabildiğini belirten Prof. Dr. Gökhan Tümgör, hastalık her organı tutabiliyor, hastalar doktora tekrarlayan demir eksikliği anemisi, kronik karın ağrısı, ishal, kabızlık, eklem ağrıları, şişlikleri, epilepsi, karaciğer enzim yüksekliği, açıklanamayan infertilite, diş problemleri, saç dökülmesi gibi yakınmalarla başvurabiliyorlar ifadesini kullandı.
Çocuklarda ise genellikle çölyak hastalığının klasik bulguları olduğuna vurgu yapan Tümgör, gelişme geriliği, kronik ishal, kusma, karında şişkinlik, kas güçsüzlüğü ve iştahsızlığın görülme sıklığının da fazla olabildiğini, ayrıca tiroid bezi hastalıkları, çocuklarda şeker hastalığı ve buna benzer diğer bağışık sistemin uyarılması ile gelişen hastalıklarda da çölyakın daha sık saptandığına değindi.
Çölyak hastalığının tanısının basit bir kan testi ile konulabildiğine işaret eden Tümgör, eğer test sonucu pozitif saptanırsa hastaya üst gastrointestinal sistem endoskopisi yapılması gerektiğini, testin negatif çıkması durumda ise büyük olasılıkla kişinin çölyak hastası olmayacağını ifade etti.
Prof. Dr. Gökhan Tümgör, çölyak tanısının konulmasının önemli olduğunu, tanı konulup uygun tedavi edildiğinde hastanın yakınmalarının düzeleceğini ve sonradan gelişebilecek sorunların önlenebileceğini dile getirdi.
EN ÖNEMLİ TEDAVİ DİYET
Çölyak hastalığının günümüzdeki tek tedavisinin katı diyet olduğunun altını çizen Tümgör, sözlerini şöyle sürdürdü; "Diyet gluten içeren gıdaların tüketilmemesidir. Çölyak hastaları için buğday, çavdar, arpa ve yulaf toksik iken pirinç. Günümüzde başka bir tedavisi yoktur. Çölyak için farklı tedavi yöntemleri denediğini söyleyen kişilere itibar edilmemelidir. Çocuklarda diyete başladıktan sonra ishalleri durmakta, karın şişlikleri düzelmekte ve çok hızlı bir şekilde kilo almakta ve boyları uzamaktadır. Çölyak hastalığının yol açtığı tüm belirtiler kaybolmaktadır. Çölyak hastaları kesin tanı konulduğunda ömür boyu diyet yapmalıdırlar. Küçük yaşta çölyak tanısı konulanlar, şüpheli tanısı olanlar, endoskopi olmadan diyet başlanan çocuklar hastalık açısından 6-7 yaşlarından sonra tekrar değerlendirilebilirler."
Çölyak hastalığına yatkınlığın genetik faktörlerle önemli derecede ilişkili olduğu saptandığına da vurgu yapan Gökhan Tümgör, hastalığın aile içinde birçok kişide görülebildiğini çölyaklı kişinin birinci derece akrabalarında çölyak görülme riskinin yaklaşık yüzde 10 olduğunu belirti. CİHAN