Johns Hopkins Üniversitesi’nin yeni raporu, tıbbi sorunların çözümüne yapılan milyarlarca dolarlık yatırımdan toplumsal sorunlar için pay ayrılmadığını ortaya koydu. Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezi’nden kültür antropolojisi uzmanı Monica Schoch-Spana, ‘’Klinik olarak başarılı bir aşı olması yetmez. Toplumsal olarak da kabul edilen bir aşı olması gerekir’’ diyor.
Bilimadamları Corona virüsüne karşı güvenli ve etkili bir aşı geliştirmek amacıyla daha önce benzeri görülmemiş bir hızla çalışıyor. Ancak Schoch-Spana’ya göre, bu süreçte insana özgü etkenlerin anlaşılmasının önemi göz ardı ediliyor.
Bu nedenle aralarında saygın epidemiyologlar, aşı uzmanları ve sosyal bilimcilerin de olduğu 22 araştırmacı, bu boşlukları doldurmak amacıyla bir rapor hazırladı. Rapor ekibinde yer alan Schoch-Spana, ‘’Kaybedecek çok şeyimiz olduğu için sosyal ortamın da gergin olması sebebiyle takviye bazı önlemlerin alınması gerekiyor’’ ifadelerini kullandı.
Aşı karşıtı hareketin siyasi boyutu
Özel sektör ve kamu girişimiyle oluşturulan ve aşılanmayı teşvik eden Ulusal Yetişkinler ve Gribe Karşı Bağışıklık Kazandırma Zirvesi’nin eş başkanlarından L.J. Tan, aşı karşıtlarının, maske takmayı reddederek ya da karantina önlemlerini protesto ederek, bu hareketi Corona virüsü etrafında dönen siyasi tartışmayla ilişkilendirme konusunda çok etkili oldukları görüşünde.
Schoch-Spana, Trump yönetiminden gelen mesajların da güvenin sağlanmasında yardımcı olmadığını belirtiyor. Örneğin, aşı geliştirme programına ‘’Işık Hızı Ötesi Operasyon’’ adının verilmesinin hızın güvenlikten daha önemli olduğu izlenimini verdiğine dikkat çekiyor.
Söz konusu raporda, çok sayıda önde gelen araştırmada aksi bir sonuca varılmasına rağmen, Trump yönetiminin sıtma ilacı hidroksiklorokinin Corona virüsüne karşı etkili olduğunu savunmayı sürdürerek, tıp uzmanlarının uyarılarının etkisini azalttığı, mor ötesi ışık ya da çamaşır suyunun tedavide kullanılması gibi önerilerin de sürece yardımcı olmadığı belirtiliyor.
İki ay önce yapılan bir Reuters/Ipsos anketine göre, Başkan Trump’ın ‘’aşo güvenli’’ demesi halinde katılımcıların yüzde 36’sı aşı yaptırmaya daha az istekli olacaklarını söyledi; katılımcıların sadece yüzde 14’ü aşı yaptırmaya ilgilerinin artabileceğini kaydetti.
‘’Kuaför ve berber gibi meslek gruplarıyla iletişim etkili olabilir’’
Corona virüsünden orantısız şekilde en çok etkilenen kesim olarak öne çıkan beyaz olmayan Amerikalılar, aşı konusunda da en çok tereddüdü yaşayan grup. Anketlere göre siyah Amerikalılar’ın yüzde 25 ila yüzde 44’ü aşı yaptırmayacaklarını söylüyor.
Uzmanlara göre bu, siyahların sağlık sisteminde günümüzde karşı karşıya kaldıkları ayrımcılık dışında, 20. yüzyılda etik olmayan tıbbi birtakım deneylerin siyahlar üzerinde yapılmasının bir sonucu. Schoch-Spana, geçmişten gelen bu olumsuz mirasın bugünkü güvensizliği beslediği görüşünde.
Sağlık yetkilileri ise güvensizliği aşmak amacıyla kar amacı gütmeyen yerel örgütler ve kiliselerle, hatta kuaför ya da berber gibi aşılanmayı savunabilecek meslek gruplarıyla bağlantı kuruyor. Schoch-Spana, ‘’Buralar insanların bir araya geldiği, bilgi paylaştığı ve sağlık konusunda karar aldıkları yerler’’ diyor.
Mevsimsel grip sezonunun da yaklaşmasıyla sağlık yetkilileri bu iletişim kanallarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Hedef, ikinci bir Corona virüsü dalgasına eklenerek sağlık sistemi üzerindeki baskıyı arttırması muhtemel mevsimsel gribi denklemden çıkarmak. Ulusal Yetişkinler ve Gribe Karşı Bağışıklık Kazandırma Zirvesi’nin eş başkanlarından L.J. Tan, ‘’Şu an var olan altyapı sistemleri iyi işlemiyor. Beyaz olmayan kesim diğer gruplara kıyasla daha az grip aşısı yaptırıyor. Yetkililer bu sistemleri iyileştirebilirse, bunun Corona virüsü aşısında da etkisi olabilir’’ diyor.
‘’Halkın güvendiği kesimle diyalog eğitim kampanyasından daha etkili’’
Kuzey Carolina Üniversitesi’nden sağlık davranışı uzmanı Noel Brewer, toplumda halkın güvendiği kesimle irtibatta olunmasının aşıya duyulan güveni arttırma amacını taşıyan eğitim kampanyalarından ya da önce başkalarını düşünme hissine yönelik mesajlar vermekten daha etkili olacağı kanısında.
Brewer, ‘’Araştırmalar aşılama konusunda ikna yöntemlerinin çok etkili olmadığını açık bir şekilde gösteriyor’’ diyor ve ekliyor: ‘’Asıl etkili olan kullanımı kolay ve çok sayıda kişiye ulaşabilecek sistemler kurmak.’’ Kilise, toplum merkezleri ya da mobil klinikler gibi yerlere aşı dağıtılması gibi yöntemlerin kullanılabileceği belirtiliyor.
Schoch-Spana, ‘’Sadece bildiğimiz eczanelere gitmek yetmez. İnsanların kolay, rahat bir şekilde ve güven duyarak erişebilecekleri, tanıdıkları yerlere gitmek de önemli’’ diyor. Virüse karşı aşı bulunduğunda en azından ilk aşamada herkese yetecek sayıda dozun hazır olmaması muhtemel.
Schoch-Spana bu nedenle uyarıyor: ‘’Sınırlı sayıda ilk doz için sıraya kimlerin gireceği konusunda karar alınmak zorunda. Bu yalnızca teknik bir mesele değil. Sosyal değerlerin de etkili olduğu bir mesele.’’
Siyasi olarak gergin ortamda, bu kararların şeffaf şekilde alınması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, sistemlerin adil bir şekilde oluşturulması ve insanların da sistemi adil kabul etmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Schoch-Spana, ‘’Aşı programında başarılı olursak, yalnızca insanların sağlığını korumakla kalmaz, aynı zamanda hükümete ve kamu sağlığı ile aşı bilimi gibi kurumlara duyulan güveni de yeniden kazanmış oluruz’’ diyor.