Koronavirüs salgınıyla mücadelenin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Özlem Türeci, Almanya’da “yılın 100 kadını”nın en önünde...
Almanya’nın önde gelen haftalık haber dergilerinden Focus’un medya, siyaset, kültür ve iş dünyasından önde gelen kadınlardan oluşan jürinin değerlendirmesinde Prof. Türeci’nin yanı sıra Türkiye kökenli dört kadın daha “100 kadın” arasında yer aldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de yer aldığı listedeki Türkiye kökenli diğer “yılın kadınları” da Dr. Dilek Gürsoy (44, kalp cerrahı), Sibel Kekili (40, sinema oyuncusu), Shermin Langhoff (51, tiyatro yöneticisi) ve Ayten Doğan (39, sosyal bilimci – politikacı)…
Her yılsonunda geleneksel olarak “yılın 100 şahsiyeti”ni seçen Focus, çeşitli açılardan 2020 yılının “kadınlar yılı” olarak görülebileceğini savunarak kadınlara öncelik verdi. Aslında jürinin değerlendirmesi sonucu seçilen kadınlar arasında bir sıralama yok, ancak hem sonuçlara ilgili yayınlar, hem de Prof. Türeci’nin tanıtımına verilen öncelik, onun seçilen kadınlar arasındaki ağırlığını gösteriyor.
Derginin 2020 kadınlarına ilişkin değerlendirmesi şöyle: “Kadınlar dahiyane buluşlar gerçekleştirdiler. Denizlerin dibinde, uzayda araştırmalar yönettiler. Sınırları aştılar. Yeni Zellanda’dan Finlandiya’ya, Tayvan’dan Almanya’ya kadın devlet yöneticileri, pandemi sürecinde erkeklere göre çok daha net bir bakış açısıyla ve başarıyla ilerlediler.”
Kadınların bu alandaki başarısının onların “daha akıllı, daha mantıklı ve daha akıllı olması”ndan kaynaklanmadığı, ancak erkeklerin egemen olduğu bu alanda ilerleyebilmesi için kadınların aşması gereken engellerin çok daha yüksek olduğu hatırlatılarak, “sıradan erkeklerin karşısına çıkanların bile hata yapma hakkı olmayan, sıradışı yetenekleri olan süper kadınlar olması gerekiyor” denildi.
Ancak kadınların birçok alandaki başarılarına rağmen 2020’nin “kadınlar yılı” olarak değerlendirilemeyeceğini vurgulayan dergi, kadınların her yerde hala eşit haklar için mücadele etmek zorunda olması, salgın sürecinden erkeklerden çok daha fazla kadının işini kaybetmesi, düşük gelirli işlerde çalışmak durumunda kalması gibi gerekçelere bağladı. Korona aşısını eşi Prof. Dr. Uğur Şahin’le birlikte geliştirdiği bilinmesine rağmen, birçok yayında Prof. Dr. Özlem Türeci’nin bu gelişmedeki rolünün dikkate alınmadığına, kendisine söz verilmediğine ve kendisinden söz edildiğinde ise sadece “Şahin’in eşi” olarak gösterildiğine işaret edilerek, “İşte bu nedenlerle bu kez yılın 100 insanını değil, 100 kadınını sunuyoruz. Özlem Türeci gibi geleceği düşünen, Almanya’yı daha ileriye taşımayı hedefleyen, ilham veren, yeni bir şeyler yaratanları. Sahne şimdi onların” denildi.
Focus dergisinin jüri üyesi Türkiye kökenli gazeteci Düzen Tekkal’ın koordinasyonuyla gerçekleştirilen “Almanya’da yılın 100 kadını” arasında yer alan diğer ünlüler, politika, bilim, kültür, spor dünyasından göçmen kökenli kadınlar da yer alıyor.
“100 kadın”dan Özlem Türeci’yle ilgili tanıtım yazısı şöyle:
“Bir sonbahar pazarında başardıkları haberini aldı. Eşi Uğur Şahin’le birlikte koronavirüsüne karşı yüzde 90 etkili aşıyı geliştirmişlerdi. Bulgular çok açıktı. Bunu Türk çayı içerek kutladılar. Bu onun yeterince anlatıyor aslında. Ne şampanya, ne coşkulu bir kutlama, çalışamaya kaldığı yerden devam. Dünyanın önde gelen bağışıklık uzmanları arasında yer alıyor ve insan vücudu kendi silahlarıyla kanseri yenene kadar ona rahat yok. Firmaları BioNTech şu anda Lufthansa’nın dört katı değerli olmasına ve onları milyoner yapmasına rağmen, kızlarıyla birlikte firmanın yakınlarındaki küçük bir dairede yaşıyorlar halen. Otomobilleri yok ve işe bisikletle gidip, geliyorlar. Çocukken rahibe olmak istiyordu, ama yaşamını Tanrı’ya değil, bilime adadı. Balayında bile laboratuvarlarında çalışmaya devam ediyordu.”
“Almanya’nın 100 kadını” arasındaki Türkiye kökenli diğer kadınlardan Dr. Dilek Gürsoy, Avrupa’nın yapay kalp nakli yapan ilk kalp cerrahı olmuştu.
Ünlü sinema oyuncusu Sibel Kekilli, kadın cinayetleriyle mücadeledeki çabaları ve Brezilya’dan şiddet kurbanı kadınlar için kurduğu sığınma merkezi nedeniyle listeye girdi.
Berlin’de göç üzerine araştırmaları yanı rısa SPD içinde aktif siyaset yapan Ayten Doğan, sığınmacı hakları için kurduğu girişimleriyle dikkat çekerken, Shermin Langhoff da 2013 yılında yönetimini üstlendiği Berlin’deki Maxim Gorki Tiyatrosu’nun “çağdaş göçmen tiyatrosu”na dönüşümünün mimarı olarak biliniyor.