[Cuma Karaman] Dünya ve rüya

Boşuna şair “ke ehlam-i naimin’ dememiştir. Evet; “Dünya hayatı rüya görmüş insanın rüyasından farksız değildir.”

SHABER3.COM

CUMA KARAMAN 

Bu haftaki yazıma Filibeli Ahmed Hilmi Efendinin Amak-ı Hayal eserinde geçen bir olayı kısmen iktibasla başlamak istiyorum; Rafi isminde bir arkadaşım vardı, kimisi ona Naci derdi. Benim için Rafi de Naci de çok güzel isimlerdir. Bunlardan biri yücelten, yükselten diğeri ise, kurtulan anlamını taşır. Çektiği sıkıntılar, acılar, ağır geçim derdi Rafiyi çok yıpratmış ve yormuştu. Rahatlamak için hamama gitmeye karar verdi.

Rafi amelelik (işçilik) yapıyor zaman zamanda geçimini temin etmek için sırtında binalara yük taşıyordu. Kalabalık bir aileyi geçindirmek günün şartlarında pekte kolay değildi. Rafi’nin geliri ellerine ve sırtına aldığı yüke bakıyordu. Başka hiçbir geliri yoktu. Rafi’nin aslında arzuları ve hayalleri vardı. Bir gün ailesiyle rahat bir hayat yaşamak düşüncesi onun kalbini ve kafasını hep meşgul ediyordu. Fakat bu onun için çok uzak görünüyordu.

Rafi’nin en önemli özelliği isyankâr davranmamasıydı. Bütün sıkıntılara rağmen yaşadığı hayata benden durumları daha kötü olanlar var diye haline şükrediyordu. İnsan ona baktıkça haline şükretmeyenlerin aslında ne kadar nankör olduklarını görür.

Rafi’nin yorgunluktan dolayı hamama gitmekten başka çaresi yoktu ve gitti. Ne bilecekti ki gittiği hamama girenlerin zengin ve elit tabaka olan aristokratlar olduğunu. Onlarla Rafi arasındaki fark şuydu. Onlar zevkine o ise yorgunluğundan dolayı hamama gitmişti. Rafi kapıdan içeri girer herkes gibi iyi bir şekilde hizmetçiler tarafından karşılanır. Hizmetçiler hizmette kusur etmemeye çalışırlar. Çünkü sonunda onlarda iyi bir bahşiş almak peşindeler. Fakat hizmetçiler için Rafi belki ilk gelen bir garibandı.

Ona peştamal takunya ve sabun verildi. Hizmetçi önüne düşerek onu merdivenlerden aşağıya doğru refaket etti. Refakatçi (hizmetçi) göbek taşının olduğu bölümün kapısını açtı oradaki hizmetçilere onu teslim etti.

Rafi ilk defa geldiği hamama mahcubiyet içindedir. Çünkü hamamdakiler hep semiz o ise sırtı yara bere içinde ve cılızdır. Boş bulduğu bir kornanın önünde kendini iyice bir yıkamaya başladı. Oradakiler artık hamamdan alacakları keyfi almış ve yavaş yavaş çıkmaya başlamışlar. Hani hamama giren terler sözü onun için artık kesinlik kazanmıştı. Çünkü o alabildiğine terlemişti. Bir nebzede olsun artık yorgunluğu atmış vücut rahatlamış bir vaziyete göbek taşının üzerine uzanır. Kalbinden ailesiyle bir gün rahat bir hayat yaşama düşüncesi onu alır tatlı ve renkli rüyalar âlemine götürür.

Sürekli kafasından geçirdiği düşünce normal hayatta olmasa bile rüyada artık gerçek olmuştu. Rüyadır deyip geçmeyin. Rüyalarda insan sevinçleri yaşadığı gibi uyandığında acıları da yaşadığı bir başka âlemdir. Senelerdir rahat yüzü görmeyen ve terlemeyen vücut rahatlamış bir vaziyete ona deliksiz bir uyku uyutmuştur. Kafasında ve kalbinde hayalini kurduğu düşünce artık onu memleketin sultanı padişahı yapmış. Ve Rafi ailesiyle sarayda etrafında birçok hizmetçiler ve her türlü zevk ve eğlence içinde senelerdir imrendiği bu hayat artık onun yaşadığı hayat olmuştu. İnsan bazen rüyada bile rüyayı rüya olarak bilir ya. Rafi bunun rüya olduğunu asla bilmemektedir. O bunun birkaç saniye dakika sonra biteceğini değil gerçek bir hayat olduğuna inanmış biridir.

Herkes hamamdan çıkıp gitmiş hizmetçilerde Rafi’nin uyanmasını beklemektedirler. Fakat o öyle kolay kolay uyanacak değildir. Çünkü onca yorgunluktan sonra ve birde yaşadığı rüyadaki hayat daha çok hizmetçilerin beklemesini gerektiriyordu. Hizmetçi daha fazla sabredemedi ayağındaki takunyayla göbek taşına uzanmış Rafi’nin çıplak ayağına vurdu ve “Kalk, herkes gitti hamamı kapatacağız.” Rafi uyanmış fakat üzerinde dikilmiş asık suratlı talakçı… Ne saray ne ailesi ne hizmetçiler ne zevk ne safa bunun bir rüya olduğunu görünce daha önceki hayatı tekrar aklına gelmeye başladı. Belli ki Rafı bir müddet daha bu hayat yükünü taşıyacaktır.

Şimdi bizler Rafi’nin yaşadıklarından yola çıkarak aynayı kendi dünyamıza çevirelim. Dünyayı hamama ve kendimizi onun yerine koyarsak yaşadığımız hayatın onun gördüğü rüyadan farksız olduğunu göreceğiz. Yarın bu hayat rüyasından uyandığımız vakit üzerimizde belki o peştamal bile olmayacak, köşkler, saraylar evladı ayal hepsi geride kalacak. Sadece  amelimizle başbaşa kalacağız. İyi amel dost ve arkadaş kötü amelde Rafi’nin ayağına vuran suratı bir karış asık devamlı bizi rahatsız eden elem ve acı çektiren olacaktır.

Boşuna şair “ke ehlam-i naimin’ dememiştir. Evet; “Dünya hayatı rüya görmüş insanın rüyasından farksız değildir.”
<< Önceki Haber [Cuma Karaman] Dünya ve rüya Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER