ÇANAKKALE (CİHAN)- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kimi zaman bazı çevreler, 'Bize ne Suriye'den, Irak'tan Libya'dan?' diyorlar. Bu sözü ifade edenlere, bizi eleştirenlere, gelin dedim, Çanakkale'ye gelin. Bu Çanakkale'deki kabristanları bir ziyaret edin ve kabristandaki başlıklara bakın. O başlık taşlarında isimleri görün." şeklinde konuştu. Erdoğan, kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan bir örgütün, güya İslamiyet adına en kanlı cinayetleri işlediğini belirterek, isim vermeden terör örgütü IŞİD'i de eleştirdi.
Bugün öğle saatlerinde Çanakkale'ye gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ı makamında ziyaret ettikten sonra bir otelde düzenlenen 14 Mart Tıp Bayramı programına katıldı. Buradaki programda konuşan Erdoğan, Çanakkale Savaşları'nda sağlıkçıların önemine değindi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Bugün üç tarihi olayı aslında birlikte kutluyoruz. Bir tanesi, 14 Mart 1827'de ülkemizde ilk tıp okulunun açılışıdır. İkincisi, 96 yıl önce 14 Mart 1919 tarihinde İstanbul'daki işgal kuvvetlerinin, toplarını tıbbiyenin üzerine doğrulttuğu bir günde okulun iki kulesi arasına astıkları Türk bayrağı ile işgale başkaldırışlarıdır. Üçüncüsü de dört gün sonra idrak edeceğimiz 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ile nisan ayında kavuşacağımız Kara Savaşları'nın 100. yıl dönümüdür. Çanakkale Savaşımız'ın da, 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilanıyla taçlandırdığımız istiklal mücadelemizin de en önemli kahramanlarımızdan biri, hiç şüphesiz sıhhiye personelimizdir. Kimi zaman cephe gerisinde kimi zaman ise cephe hattında fedakarca görev yapan, şehit olan, yaralanan sıhhiye personelimize, millet olarak çok büyük minnet borcumuz var. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Sağlık Bakanlığımız'ın ortak çabaları sonucu hazırlanan 'Sıhhiye 1915' kitabında ve sergisinde, doktor ve sıhhiye görevlilerimizin sergiledikleri özveriyi görebiliyoruz. O 300 fotoğrafta bizi biz yapan değerlere, özellikle de vatan, millet ve hürriyet uğruna ortaya konan azim ve kararlılığa, bugünlerimiz için ödenen bedellere şahitlik ediyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ni bu fotoğraflarda gördüğümüz fedakarlıklar, acılar, dramlar ve kahramanlıklar üzerine inşa ettik. Durup dururken bu yükselmedi. Bunun bir bedeli var. Bu bedeli atalarımız, büyüklerimiz yaşadılar ve bizler şu anda onların mirası üzerinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Ben bu vesile ile Çanakkale Savaşı'nda, İstiklal Harbimiz'de, diğer cephelerde şehit olan, gazi olan sıhhiye personelimizi bir kez daha rahmet, minnet ve hürmetle yâd ediyorum. Biz ilahi mesajda da çok net şekilde ifade edildiği gibi şehitlerin ölüler olmadığına, onların diri olduğuna inanıyoruz. Bu topraklar üzerindeki varlığımız öncelikle Allah'ın bize nimeti, ardından da aziz şehitlerimizin bize mirasıdır. Akif'in ifadesiyle, sıksan şüheda fışkıracak bu topraklar, hiç kuşkusuz aziz şehitlerimizin yüzüsuyu hürmetine, onların hatırası ile huzur ve emniyet içindedir. Şu anda bulunduğumuz toprakların kıymetini iyi bilmeliyiz. Burası, altında yatan yüz binlerce şehit düşünülmeden üzerinden geçilip gidilecek topraklar değildir. Evet, 100 yıl önce burada yazılan destanı, Çanakkale lafzının gerisindeki manayı çok iyi anlamalıyız. Çanakkale imanın, inancın, fedakarlığın, bağımsızlığın ve bin yıllık medeniyet değerlerimizin ete kemiğe büründüğü, şaha kalktığı yerdir. Çanakkale çelik ile barutun, teknoloji ve kemiğin iman, azim, keyfiyet karşısında diz çöküşünün sembolüdür. Tarihte eşine çok az rastlanan bu büyük destan, vatanın, milletin bekası için gözlerini kırpmadan canlarını feda etmeyi göze alan yüz binlerce kahramanın eseridir. Çanakkale aynı zamanda Nabluslu Ahmet'in, Musullu Selahattin'in, Sudanlı Muhammed'in, Tunuslu Ali'nin Bosnalı Murat'ın zaferidir. Anadolu'dan Ortadoğu'ya, Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya kadar yöresi, kökeni, rengi ve mezhebi ne olursa olsun Mehmetçikler bu aziz topraklarda gönüllerini buluşturmuş, birlikte şehadet şerbetini içmişlerdir. 'Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' diyerek şehit olmuşlar. Kara toprağa giren o kınalı kuzular, göz kamaştıran mücadeleleri ile 'Çanakkale geçilmez' sözünü tarihe nakşetmişlerdir. Bu açıdan Çanakkale muharebeleri yalnızca askeri bir başarı değil, aynı zamanda 200 yıldır sürekli tahkir edilmiş, küçümsenmiş bir milletin, küllerinden tekrar dirilişinin hikayesidir."
ÇANAKKALE SAVAŞLARI
Çanakkale Savaşları'nın tarhimizdeki önemine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Milletimizin makus talihini tersine çevirenlerin bu fedakarlıklarını, azimlerini ve mücadelelerini iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Onun için Çanakkale çok farklı, onun için Çanakkale çok anlamlı ve 12 yıl önce Çanakkale'ye gelenlerin sayısı yılda 250 bindi. Hamdolsun bugün Çanakkale'ye gelenlerin sayısı 3 milyona çıktı. Ben inanıyorum ki bu 18 Mart, 24 Nisan'dan sonra bu rakam çok daha yükseklere çıkacak ve milyonlarca gencimiz, yavrumuz buraları ziyaret edeceği gibi dünyada da en ücra köşeden, kıtalar ötesinden buraya gelerek bu tabloyu yerinde takip edecek, okuyacaklardır. Yüz binlerce şehidin toprağa düşmesine, birçok lise ve üniversitenin mezun verecek öğrenci bulamamasına, neredeyse her evde bir şehidin şehadet şerbetini içmesine sebep olan bu mücadeleyi iyi tefekkür etmeliyiz. Aynı şekilde bundan 100 yıl önce dünyanın en ücra köşelerinden buraya gelip savaş veren mantığı, buna neden olan motivasyonu iyi düşünmek zorundayız. Onutmamalıyız ki geçmişimizden aldığımız her ders, geleceğimizi aydınlatan bir ışıktır."
IŞİD, SURİYE
Bugün de içinde bulunulan coğrafyanın son derece sancılı bir dönemden geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü IŞİD'in ve Beşşar Esed'in yaptıklarını şöyle eleştirdi: "Bu coğrafya, çok zor günler yaşıyor. Kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan bir örgüt, güya yüce dinimiz adına en kanlı cinayetleri, en vahşi katliamları gerçekleştirmekten imtina etmiyor. Her gün kadim mirasımızın en nadide eserleri, kitapları, kütüphaneleri, türbeleri ve bu örgüt tarafından yakılan camileri ile tarih yok ediliyor. Aynı şekilde Suriye'de eli kanlı bir diktatör, kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla işkence ve zulüm içinde. Düşünebiliyor musunuz, 300-350 bin insan öldürülüyor ve 6 milyon insan sığınmacı, mülteci durumunda. Sadece bizim ülkemizde, Irak ve Suriyeli'den bize sığınanların sayısı 2 milyon. Koskoca Avrupa'da 250 bin insan var. Dünyanın sesi çıkıyor mu? Batılının sesi çıkıyor mu? Hayır. Sadece biraraya geldikleri zaman, 'Siz ne büyük milletisiniz, 2 milyon insanı burada ağırlıyorsunuz.' diyorlar. Paraya gelince hiç ellerini ceplerine uzatmıyorlar. Öbür tarafta üç tane kendilerinden kaçan vatandaşları ile ilgili dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Öbür tarafta yine aynı şekilde bir başka yerde bakıyorsunuz, bir başka mücadelenin içinde olanlar milyarlarca dolarları aktarabiliyorlar. Biz şu ana kadar 5.5 milyar dolar harcadık. Bize verdikleri destek 250 milyon dolar. Aradaki fark bu. Onun için işte bu millet, büyük millet. Onlar uzatsa da ellerini, uzatmasalar da ellerini, biz yüreğimizde neyimiz var neyimiz yok ortaya koyabiliyoruz, darda kalan insanlara.
Esed ve DEAŞ terör örgütü, aynı sakat anlayışın iki farklı tezahürüdür. Bunlar aynı üst aklın kullandığı maşanın iki ucudur aslında. Bu durum karşısında kendi içimize kapanıp kardeşlerimize sırt çevirmek bize yakışmaz. Böyle bir tavır, her şeyden önce aziz şehitlerimizin ruhunu incitir. Tarihimizin bize yüklediği sorumluluk budur. Kimliğine, idiolojisine, ırkına mezhebine bakmadan mazlumun yanında olmak, mağdura yardım etmek, zalime karşı durmaktır. Suriye ve Irak'taki savaştan kaçıp bize sığınan bu kardeşlerimize sahip çıkıyoruz. Bu topraklarda barınanlar, kendi ülkelerinde şartlar normale dönmeden şüphesiz ki evlerine gitmeyeceklerdir. Biz onlara diyoruz ki ne zaman arzu ederseniz, topraklarınıza o zaman dönebilirsiniz. Kimi zaman bazı çevreler, 'Bize ne Suriye'den, Irak'tan Libya'dan?' diyorlar. Bu sözü ifade edenlere, bizi eleştirenlere, gelin dedim, Çanakkale'ye gelin. Bu Çanakkale'deki kabristanları bir ziyaret edin ve kabristandaki başlıklara bakın. O başlık taşlarında isimleri görün. Hangi ülkelerden, kimler bu Çanakkale mücadelesine gelmişler, onları bir görün, çünkü burada bir gün geçiren, siperleri ziyaret eden, şehitliğe gireni, orada mezar taşlarında yazan isimleri, şehirleri okuyanın böyle bir düşünceye kapılması mümkün değildir. Çanakkale, bu coğrafyanın dayanışmasıdır."
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDET
Tıp Bayramı'nda sağlık alanında yapılan hizmetler hakkında da bilgi veren Erdoğan, sağlık çalışanlarına yönelik saldırıları da eleştirerek şu ifadeleri kullandı: "Elbette her meslek kutsaldır. Bu meslekler içinde hekimlerin ayrı bir yeri, ayrı bir önemi var, çünkü hekimlerimiz doğrudan insan hayatına, doğrudan insan canına dokunan, şifaya aracılık eden insanlardır. Biz hekimlerimizle el ele verelim. Sergiye baktığımda, eşeklere bağlanmış sedyelerden şimdi ambulans jetlere, en modern ambulanslara geldik. Nereden nereye geldik. İnsana verilen değerin ta kendisidir. Ülkemizde sağlık sisteminin 12 yıl önce ne halde olduğunu hepiniz biliyorsunuz. O zaman SSK Genel Müdürlüğü'nde, biliyorsunuz zaten, 10 yıl öncesinin daha iyi olduğunu söylüyor. Bizse bir şeyin mücadelesini verdik. Sağlıkta bu köhne sistemi değiştirip vatandaşlarımızın aynı kalitede hizmet alması için bir sistem kurduk. Çok çalıştık, çok mücadele ettik. Eksikler yok mu? Tabiî ki var ama hız, azim, kararlılık bu eksiklikleri giderme gayretinde. Takip ediyorsunuz, perşembe günü hükümetimiz yeni bir paket açıkladı. Bu kapsamda sağlık çalışanlarımızın nöbet ücretlerinde yüzde 50 artış sağlandı. Aynı şekilde acil servislerde, riskli noktalarda çalışanların ücretlerine yüzde 75 zam yapıldı. Diğer tarafta Türkiye'nin yüzkarası olarak gördüğüm, sağlık personeline yönelik şiddet konusunda bakanlığımız çeşitli önlemler aldı, almaya da devam ediyor. Bu meselenin çözümünde fiziki tedbirler, cezalar elbette önemli ama daha önemlisi, sağlık personelimizin, doktorlarımızın halkımız gözündeki yerini, itibarını doğru yere oturtmaktır. Hayat kurtaran, insanların en değerli nimeti olan sağlığına kavuşmasına vesile olan fedakar hekimlerimizin bu sıkıntılarının çözümünü süratle sağlamak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece idareden beklemek yanlış olur. Milletçe el ele vererek bunu sağlamalıyız. Bir doktara, bir hemşireye kalkan elin, bir ihanet zincirinin uzantısı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Çok yanlış bir şey. Bu noktada, geçtiğimiz günlerde çok önemli bir adım atıldı. İç Güvenlik Paketi'nin kabul edilen maddelerinden birin e sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlenmeye yönelik. Gözaltı sürecini hızlandıran ve sürelerini arttıran bir düzenlemedir bu."
Buradaki programın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplu açılışlar için üzere Çanakkale İskelesi'ne geçti. CİHAN