KADİR GÜRCAN
Öyle ya da böyle 6’lı Masa’nın adayını gizliyor olması iktidar ve iktidar yalakalarını deli ediyor. Sukutun rakibi delirten ve sabır sinir uçlarına dokunan böyle bir gücü var. Elinizden hiçbir şey gelmiyorsa, derin bir sessizliğe bürünmek iyi bir manevradır. Gerçi ekip içinde her hâlükârda Saray’ın önümüzdeki maçı alacağına ikna olmuş kervan hırsızları var ama öyle de olsa şimdilik fena durmuyorlar.
İktidar, Saray ve havuz medyasının aynı şeyleri tekrar etmeleri, mevcut ve bilinenin haricindeki bütün opsiyonlara kapalı olmaları anlaşılır bir şey. Öyle olmasını ve öyle kalmasını istiyorlar. Bunun için devlet güçleri, paraları, ucuz işçileri, omurgasız yazarları ve gönüllü militanları var. Asıl acınacak olanlar, muhalif görünüp “Bir gözüm saki de kaldı bir gözüm peymanede” gel-giti yaşayan ve neticede “Cumhurbaşkanı olacaksa, Diktatör Olmalı” limanına demir atmış kalifiyesizler.
İktidarın elinde yıllar içinde yıpranmış, renk atmış ve iyice sevimsizleşen bir lider modeli var. Başbakanlıktan, cumhurbaşkanlığına oradan başkanlığa geçen süreçte, işin despot, zorba ve netice olarak yaşlı bir diktaya geçişi kaçınılmazdı. Asıl problem zihinlerinde bunu normalleştiren ve bunun haricinde başka bir modele bütünüyle kapanan bağnaz takımının derin zihni rahatsızlığı. Tamam maaşınızı Saray’dan alıyorsunuz ama insan biraz ağırdan alır da görenler de adamdan sayar. Öyle değil mi?
Olmadık şekilde aniden piyasayı, devlet yönetimi-gemi idaresi arasındaki bağlantıyı izah eden Saray yönlü mevzi atışlarla meşgul edilmesi dikkatimi çekti. Neden gemi? Bu konuda Saray biraz, tilkinin düştüğü fıtri zaaf ile malul. Hani tilkinin bildiği kırk hikayeden otuz dokuzu tavuk ve kümesten ibaretmiş ya, Saray’da hükümet idaresini gemi benzetmesinin ötesine götüremiyor. Hükümet ve devlet idaresinin gemi idaresinden daha kompleks, karmaşık ve onlarca kabiliyetli elin işe vaziyet etmesi ile götürülmesi gerektiğini burada izah etmeye kalkışmayalım. Bu biraz anlayış ve eğitim meselesi.
Saray Ailesi ve iktidarın “gemi” ve “reis” etrafında şekillenen metaforlardan birinci dereceden uzak durmaları kendi menfaatlerine. Çünkü geçtiğimiz iki on yılı hatırlayan herkes, Saray Ailesi’nin “gemicikler” konusunda şaibelere karışmış, kötü bir sicille sahip olduğunu bilir. Gemiciklerden oluşan nakliye filoları ile İran petrolüne meşruiyet kattıklarını cümle alem biliyor. Şimdiye kadar bir şey olmaması bütünüyle unutulduğu manasına gelmez.
Akdeniz’e bir kaç filika ile indikten sonra, aklı bir karış havada harbiyelilerin gazına gelip yeni Barbaroslar eşliğinde “Mavi Vatan” sevdasına düşen de aynı hükümet ve Saray. Ülkenin üç tarafının denizlerle çevrildiğini ilk defa farkeden karta kaçmış emekliler son bir macera olarak Akdeniz’i Türk gölü haline getirmeyi tutku haline getirmişlerdi. O papyonlu paşalardan biri şimdi havuz medyasında hatıralarını anlatıp “Hey gidi günler!” öykünmeleri ile emekliliğinin tadını çıkarıyor. Zavallı, biz senin görevde olup da sağa-sola höykürdüğün zamanları da biliyoruz. O zaman da bir numaran yoktu. Onlarca Akdeniz ülkesi ile yaka-paça olmaktan tırsınca, bütün güçleri ile Yunanistan’a yüklenerek ter atıyorlar atmasına da buna da kalpleri ne kadar dayanır, hekimler bilir.
Söz gemiden açılmışken Mavi Marmara Faciası’nı es geçmeyelim. Bu facia mevcut iktidar ve Saray için yüzyıllarca anlatılacak ve her seferinde faillerinin lanetle anılacağı bir vaka olarak kalacak. Güya Gazze’ye yardım amaçlı yola çıkan gemi daha yeni hızını almışken Akdeniz sularında durdurulmuş, müdahale sonucunda neden gemide olduğunu bilmeyen bir çok masum ölmüş ve bir o kadar da olaydan habersiz yolcu rehin alınmıştı. Olayın şahitleri, iktidar ve Saray’a lanet etmeye devam ediyorlar. Eh, size dedik, gemi, deniz ve reis işleri ile hükümet işlerini birbirine karıştırmayın!
Cumhurbaşkanı nedense kendisine “Reis” denmesinden pek memnun. Öyle davranmaktan da geri durmuyor. “Bu altı kaptan gemiyi batırır!” derken, yaptığı işi çok iyi becerdiğine kötü inanmış. Geçtiğimiz hafta öldürülen milliyetçi gencin ardından, piyasada birden “Reis” enflasyonu yaşandı. Yüzleri kar maskeli, ellerinde makinalı tüfeklerle resim çektiren bir grup şehir magandası, iktidarın koltuk değneği liderin yakın arkadaşı, organize suç örgütü liderine selam gönderdiler. Şimdi ne oldu, Saray’daki Reis, Yalova Kaymakamı değersizliğine mi düşmüş oldu?
Almanya’nın Cumhurbaşkanı’nı hatırlıyor musunuz? Kendinizi zorlamayın ben de Google’da arama yapmadan cevap verecek durumda değilim. Geçtiğimiz hafta en son ekonomik verileri açıklayan Almanya 10 milyar Euro bütçe fazlası verdiğini duyurdu. Aynı Almanya, geçtiğimiz yıl Rusya-Ukrayna krizinden ekonomik olarak en çok etkilenen ülkelerden biri sayılıyor. Gördüğünüz gibi, ülkenin başarılı olması için despot, zorba ve dikta bir budalaya hiç de ihtiyaç yok!
Bu kadar deniz ve gemiden bahsedince Titanik’i de konuya dahil edelim. Elim kazada, kibir, bağnazlık, dik kafalılık ve boşvermişliğin mal olduğu onlarca can, bırakın ülke idaresini gemi idaresi mevzuunda da bu öldürücü zaaflara tutulan psikopat tiplerin işten çektirilmesi şart. Bir diğer ayrıntı da, gemidekilerden bir çoğunun boğularak değil, donarak öldüğünün bilinmesi.
Beş-altı ay sonra yapılacak seçimlerde “Cumhurbaşkanı olacaksa diktatör olmalı!” ucuzluğuna kendini kaptıranları ikna etme gibi bir derdimiz yok. Şu kadar var ki, eğer bu seçimlerden sonra mevcut iktidar ile yola devam neticesi çıkarsa, Saray’dan düşenlerin yüksekten düştükleri için değil, Reis’in emrini bekleyen şehir magandaları ya da halkı gırtlağına kadar kredi borcuna batıran bankalar yüzünden hayatları zindan olacak. Temenni ya da kehanet değil, sadece tahmin.