Mehmet Metiner, bugünkü köşe yazısında Cumhurbaşkanlığı sistemini eleştirdi. Metiner yazısına, “Elinizde iken sizi memnun eden ama başkalarının eline geçtiğinde sizi memnuniyetsizliğin ötesinde mağduriyete sevk eden bir sistem iyi ve adil bir sistem değildir” diyerek başladı.
Yazısının devamında “Yönetimde istikrar için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yanayım” diyen eski AKP'li milletvekili Metiner, yeni sistem önerilerini şöyle dile getirdi:
"Cumhurbaşkanıyla birlikte yardımcısı doğrudan millet tarafından seçilmelidir. Cumhurbaşkanı yardımcısının “atanmış bürokrat” olması, sistemin ruhuyla bağdaşmaz. Cumhurbaşkanının atadığı biri, Cumhurbaşkanlığı makamı için gerekli olan iradeyi gösterme gücüne sahip olamaz."
“BAKANLAR MECLİS’TEN SEÇİLMELİ”
"Bakanlar Meclis içinden belirlenmelidir. Bakan olarak atanan milletvekillerinin vekillikleri düşürülmemelidir. Bakanlık görevi sona erdiğinde tekrar milletvekilliği görevlerini sürdürmelidirler. Meclisin denetim görevi daha işlevsel olmalıdır. Bu sistemde kabine Millet Meclisiyle hem güçlü bir biçimde bağını sürdürmüş olur, hem de milletin taleplerinin diğer vekiller tarafından kendilerine taşınması sürecini kolaylaştırmış olur. Eski sistemde olduğu gibi yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı dilerse dışarıdan da uygun gördüğü kişileri bakan olarak atayabilir. Ama ağırlıklı olarak kabine üyelerinin Meclisin içinden seçilmesi, meclisin gücünü ve saygınlığını daha bir arttıracağı gibi siyasetin de itibarını yükseltir. Yürütmede seçilmiş güçlü isimlerin olması, bir tür siyasi balans işlevi de görür."
“Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olmamalıdır” diyen Metiner, şunları yazdı:
"Parti genel başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı makamının bir kişide olması, beraberinde telafisi zor üç soruna yol açabilir. Birincisi, parti devleti algısının oluşması. İkincisi, Cumhurbaşkanının parti genel başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmalar veya verdiği demeçlerle sert siyasi tartışmaların tarafı haline gelmesi ve bu durumda kendisine oy vermeyen vatandaşlardan kopması. Bu durumda bir kısım vatandaşların devlete aidiyet bağının zayıflaması. Üçüncüsü, gündelik siyasi tartışmaların ve kavgaların tarafı olan Cumhurbaşkanının ülke meseleleri söz konusu olduğunda diğer muhalefet partilerini bir masa etrafında bir araya getirmekte yaşayacağı psikolojik ve siyasal zorluklar."