Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Parlamentosu tarafından alınan sözde Ermeni soykırımını tanıyan karara ilişkin tepkisini Avrupa'nın tarihinden örnekler vererek eleştirdi. Davutoğlu, "Eğer Avrupa tarihini açacaksak sömürgecilikte Afrika'da neler yapıldığını, Asya'da neler yapıldığını, Avustralya'da neler yapıldığını, o otantik kavimlerin nerelere kaybolduğunu... Nerede Aborjinler, nerede Kızılderililer? Nerede Afrika kabilelerinin birçoğu? Nasıl yok oldular, tarihten nasıl silindiler? Eğer tutup bunları entelektüel olarak tartışacaksak tartışırız ama siyasal bir baskı haline dönüştürürlerse buna hiçbir zaman taviz vermeyiz." dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde yaptığı Yeni Yargı Reformu Stratejisi Tanıtım Toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını cevapladı. Davutoğlu, burada AP'nin aldığı kararla ilgili ve AP Başkanı Martin Schulz ile yaptığı görüşmeye ilişkin bir soru yöneltildi.
Davutoğlu ilk olarak, "100. yıl sebebiyle ki 100. yılları anarsak çok acılı yüzüncü yıllar herkesin aklına gelir. Maalesef 1915 olaylarının 100. yılında da istismara açık, birçok yerde ve konuyla doğrudan ilişkili olmayan kişi veya kurumlar tarafından açıklamalar yapılıyor. Dini otorite, papalık makamı, bir açıklama yapıyor. Dini otoritelerin görevi uluslararası barışı, toplumsal barışı teşvik edici açıklamalar yapmaktır. Tarihte kalmış meseleler üzerinden nefret söylemi veya bir kesime karşı bir tavır ortaya koyacak bir yaklaşım benimsemek değildir. Tepkimizi gösterdik. Oradan bir açıklama, işte bunu yorumlayan, Papa'nın kendi açıklaması değil de daha önceki bir açıklamanın dolaylı atfıdır vs. gibi bir yorum." dedi.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Aslında bu yapılmaması gereken bir şey. Böyle bir yoruma ihtiyaç duyacak adımlar atılmaması lazım. Şimdi Avrupa Parlamentosu'nda bir karar alındı. AP, 750 kişilik bir parlamento. Birçok marjinal grubun olduğu, çok az katılımla da kararların çıkabildiği, o açıdan da bu tarz birçok kararın son derece gayriciddi, muhatap alınmayacak kadar gayriciddi olduğu bir yapıya sahip. Hele hele son dönem AP seçimlerinde yşanan gelişmelerle Avrupa'da ne kadar marjinal grup varsa, ırkçı, İslam karşıtı, Türk karşıtı unsur varsa AP'ye gidecek imkanlar buldular. Şimdi, böyle bir parlamento, yani dini otoritenin yaptığı tarihi bir açıklama ne kadar geçersizse, ki o zaman biz bütün Katolik tarihinin dosyalarını açar ve 500, geçen süreyi de andığımız Engizisyon mahkemelerinden kaçanların ülkemize nasıl geldiğini ve burada asırlarca nasıl barış içinde yaşadığını açıp konuşmaya başlarız."
Davutoğlu, Aborjinler ve Kızılderilileri gündeme getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dün Schulz'a da söyledim. Eğer Avrupa tarihini açacaksak sömürgecilikte Afrika'da neler yapıldığını, Asya'da neler yapıldığını, Avustralya'da neler yapıldığını, o otantik kavimlerin nerelere kaybolduğunu... Nerede Aborjinler, nerede Kızılderililer? Nerede Afrika kabilelerinin birçoğu? Nasıl yok oldular, tarihten nasıl silindiler? Eğer tutup bunları entelektüel olarak tartışacaksak tartışırız ama siyasal bir baskı haline dönüştürürlerse buna hiçbir zaman taviz vermeyiz. Ben kendisine de bunları ifade ettim. Sayın Schulz bizim yakından görüştüğümüz, her vesileyle Brüksel'de gittiğimiz, Türkiye'ye de yakın dönemde ziyarette bulundu, kendisine bunları açık yüreklilikle ifade ettim."
Davutoğlu, AP kararının ve Papa'nın açıklamasının ırkçılığın yeni bir yanmısa olduğunu dile getirerek, "Eğer barışa katkıda bulunacaksa eğer Avrupa çok kültürlü yapısını koruyacaksa, çok dinli yapısını, herhangi bir dini ya da milli gruba karşı tarihe dayalı olarak nefret sonucu doğuracak kararlar almaması lazım. Bu son dönemde Avrupa'da yükselen İslam ve Türk karşıtlığını da tahrik edecek bir durumdur. Mesela artık Türkiye-Ermenistan, Türk-Ermeni meselesinin ötesine geçmiştir. Avrupa'daki ırkçılığın yeni bir yansımasıdır. Ve görülen her Türkün Avrupa sokaklarından her Müslümanın bazen soykırım bazen IŞİD bazen başka yol suçlamalarla bir kolektif suçlu muamelesi görmesine dönük son derece zarar verici bir çığır açmaya dönük adımlar bunlar." ifadelerini kullandı.
Osmanlı'dan örnekler de veren Davutoğlu, "Biz her aşamada 1915 olaylarının acılarını paylaşacağımızı, 1915 olayları üzerinden bir istismar olmaksızın, bin yıl Türkler ve Ermeniler yan yana yaşadılar. Ortak şehirlerde ortak mahallelerde yaşadılar. Bizde getto olmadı. Getto Avrupa'nın eseridir. Gettonun olduğu yerde etnik ayrımcılık sonra da soykırım olur. Bizde gettolar olmadı. Savaş şartlarında yaşanan olağanüstü acılar oldu ve ben bunu dışişleri Bakanı iken de ifade ettim. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken geçen sene son derece kapsayıcı bir açıklama ile bir çağrıda bulundu. 2005 yılında bütün Meclisimiz ortak bir çağrıda bulundu. Hrant Dink'in vefatının yıldönümünde katledilmesinin yıl dönümünde ben tekrar açıklama yaptım. Ve şunu söyledim: Türklerle Ermenilerin ülkemizde ve dünyanın her yerinde barışması, acılarını paylaşması için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Türkiye ile Ermenistan arasında her türlü iyi komşuluk ilişkisinin geliştirilmesine hazırız. Ta ki Ermenistan da bizim kendimiz gibi gördüğümüz Azerbaycan ile iyi komşuluk ilişkileri geliştirecek şekilde adımlar atsın. Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokolleri Dışişleri Bakanı olarak imzaladım ben, dün kendisine de Schulz'a da söyledim. Onların meselesi şu anda böyle afaki ve son derece önyargılı bir takım kararlar çıkarmak olmamalı. Türkiye ile Ermenistan, Türklerle Ermeniler arasında o protokoller zemininde nasıl bir dostça ilişki kurar bunu tartışmalılar, Azerbaycan Ermenistan dosyasını nasıl çözülür bu konuda katkıda bulunsunlar." dedi.
Davutoğlu son olarak şunları ekledi: "Ama açıkçası bizi isyan ettiren şudur: Acı Müslümanın acısıysa, Türkün acısıysa unutulsun. Ama Müslümanlar Türkler kolektif bir suçla izam edilecekse bu acılar tekrar kaşınsın ve kolektif suçla izam edilelim. Biz böyle bir tavra karşı böyle bir tutuma karşı tavrımızı net olarak ortaya koyarız. Önümüzdeki birkaç gün için yani 24 Nisan'a giden süreçte de bütün ülkeleri, ülkelerin parlamentolarını, ülkelerin liderlerini buradan uyarıyorum: Kim olursa olsun milletimizi tarih mahkemesi karşısına tarihi bilgiden yoksun olarak arşiv bilgisinden yoksun olarak çıkarıp yargılamaya kalkan kim olursa olsun ona karşı açık ve net tutumumuzu sergileriz. Barışmaya hazırız. Acıları paylaşmaya hazırız. Ama boyun eğmeye geldiğinde bize kimse boyun eğdiremez. Avrupa kültürü içinde de her türlü konuyu konuşuruz. Ama Avrupa'nın o acılarla yüklü 100 yıllık yüzlerce yıl süren tarihi ve 20. yüzyıl tarihini unutturup Birinci Dünya Savaşı'nda ülke topraklarının dörtte üçünü kaybetmiş, 7 cephede yüz binlerce insanını ve onların arasında Ermeniler de var, Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı ordusunda savaşan Ermeniler de var, onları da saygıyla minnetle anıyorum, onların acılarını unutup tek bir acıya dayalı tarih yazmaksa buna gelmeyiz. Biz, onurlu bir şekilde acıları paylaşmaya hazırız. Her konuyu konulmaya hazırız. Buna gelsinler. Bu görüşmeye istinaden dün de Sayın Schulz'a bu sefer kapsamlı bir mektupla sadece telefon görüşmemiz dışında tutumumuzu bir kez daha kendisine ilettim. Ümit ederiz ki önümüzdeki günlerde Ermenistan'dan gelen bu provokasyonlar ya da diasporadan gelen bu provokasyonlarla Avrupa kültürü daha fazla zarar görmez. Avrupa'da çok kültürlü hayata zarar verecek yeni adımlar atılmaz. Bazı ülkeler de Türkiye'ye olan tutumları ve önyargılı tavırları sebebiyle tarihi istismar aracı olarak kullanmazlar." CİHAN