Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Ankara'daki Olağan Kongresi'nde konuştu. Ahmet Davutoğlu yaptığı uzun konuşmada MHP lideri Devlet Bahçeli'ye de yüklendi. Davutoğlu, Bahçeli'ye "Bize karşı gür çıkan sesiniz ve yardımcılarınızın hakaretleri, Uygur Türkleri söz konusu olunca niye çıkmıyor. Niye sesiniz çıkmıyor." diye sordu.
Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle: "Bu liyakatsiz, ciddiyetsiz, 28 Şubat ve eski Türkiye artığı iktidardan korkmayın… Onlar sizin alın terinizi çarçur etmekten korkmadılar, Onlar hukuk devletini yok etmekten korkmadılar, onlar Türk Lirasını ayağa düşürmekten, paramızı pul etmekten korkmadılar, onlar ifade hürriyetini, insan haklarını, milletimizin farklılıklarına saldırmaktan korkmadılar, onların tüm baskılarına, tehditlerine, kolluk güçlerine, şantajlarına rağmen biz de onların oluşturduğu bu korku ikliminden korkmuyoruz. Siz de özgürlük, adalet, ahlak, şeffaflık, refah ve ekmek istemekten korkmayın. Siz de müreffeh bir Türkiye, kalkınmış bir Türkiye istemekten korkmayın. Siz de huzurlu bir Türkiye, hukuk devletinin olduğu bir Türkiye, akraba kayırmacılığın olmadığı bir Türkiye istemekten korkmayın."
KORKU EŞİĞİ AŞILDI
" Nitekim artık korku eşiği aşıldı. O eşik tam 326 gün önce sizlerin varlığı ile Gelecek Partisi’nin kurulması ile aşıldı. Artık korkan tek bir kesim var. İktidar korkuyor. Muhalif gazetecilerin karşısına çıkmaktan korkuyorlar. Gerçek soruları cevaplama cesaretleri yok.Muhalefet partilerinden korkuyorlar. Muhalefet liderleri ile konuşmaktan, karşı karşıya gelmekten korkuyorlar, çünkü verecekleri cevap yok.En kötüsü halktan yani sizden korkuyorlar. Çevrelerinde yüzlerce koruma, izole hayatlar yaşıyorlar. İnsana, gerçeğe, sokağa değmeden yaşanan bir rüya içindeler. Ve bu rüyadan uyanmak istemiyorlar. İktidarın rüyası artık vatandaşın kabusudur.Biz bu kabusa son vermek için geliyoruz.Gelecek Partisi korkmadan, çekinmeden, sakınmadan, sinmeden hakkı, adaleti ve özgürlükleri savunmak için kuruldu."
MÜSAADE ETMEYECEĞİZ"
Türkiye’nin bu liyakatsiz ve ciddiyetsiz iktidar elinde yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasaklara gömülmesine müsaade etmeyeceğiz.Anma günleri sadece geçmişe dönük hamasi konuşmaların yapıldığı zamanlar değil, geleceğe dönük ilham veren vesilelerdir.Gün Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıldönümüne üç yıl kala Cumhuriyet felsefesini de doğru anlama ve çağdaş bir yorumla 21. Yüzyıla taşıma günüdür. Nasıl İslam inancı insanların mutlak evrensel eşitliğine dayanıyorsa, Cumhuriyet te vatandaşların mutlak siyasal eşitliğine dayanır. Yüz yıl önce Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nın acıları üzerinde bir İstiklal Savaşı vererek
CUMHURİYET FİKRİ
Cumhuriyetimizi kuran neslin torunları olarak bizler, bu onurlu savaş sonunda özgürleştirilen vatanımızın asli ve eşit sahipleriyiz. Cumhuriyet fikri bu eşit sahiplik ve aidiyet bilincine dayanır. Cumhuriyet fikrinde devlet ve siyasal düzen bir kişiye, bir aileye, bir zümreye, bir etnik ya da mezhebi kesime değil tek tek onurlu vatandaşların her birine ve topluca bu ülkeyi oluşturan halka aittir.Kimse sahiplik iddiasını tekeline alamaz ve bu tekel üzerinde farklı vatandaş topluluklarını dışlayamaz, ötekileştirmez ve tehdit olarak tanımlayamaz. Gerçek Cumhuriyetçiler bu aidiyet bilincini sahiplenenler, koruyanlar ve yayanlardır. Cumhuriyet karşıtları ise hangi gerekçeyle olursa olsun ve toplumun hangi kesimi ile ilgili olursa olsun o aidiyet bilincini zayıflatanlar, sarsanlar ve yok edenlerdir.
Demokrasi bu aidiyet bilincini siyasal düzene ve yönetim süreçlerine çoğulcu bir şekilde yansıtan sistemin adıdır. Demokrasi ile taçlanmamış cumhuriyet iddiaları bir çok ülkede sözde kalmış ve devlet bir kişi, bir zümre ya da grup elinde diğerleri üzerinde bir baskı aygıtı olarak kullanılmıştır. Farklılıklara tahammül edemeyen ve çoğulcu bir niteliğe dönüşemeyen cumhuriyet iddiaları zamanla tek bir resmi ideolojinin, tek bir fikrin dogmalarına ya da tek bir bürokratik ya da siyasi elitin tercihlerine dayalı yapılara dönüşerek fosilleşmiş ve çağın gereklerinden kopmuştur.Bundan otuz yıl önce bir bütün olarak çöken Demir Perde ülkelerinin ve bugün kırılganlık yaşayan bir çok devletin adında Cumhuriyetin olması bu devletlerin siyasal türbülansa girmesini engelleyememiştir.Cumhuriyet eşit vatandaşlık ilkesine dayanırken demokrasi vatandaşların farklılıklarının korunmasının teminatıdır.
Cumhuriyet milletin siyasal düzen ve devlet üzerindeki egemenliğine dayanır, demokrasi bu egemenliği çoğulcu bir rıza ilişkisine dönüştürür.Cumhuriyet vatandaşları eşitler, demokrasi bu eşit vatandaşların farklı tercihlerinin ülkenin geleceği ile ilgili kararları etkileme süreçlerini katılımcı bir şekilde tanımlar.Cumhuriyet vatandaşları cumhur kavramı etrafında birleştirir, demokrasi çeşitliliklerin toplumsal hayata özgürce yansımasını sağlar.
DEVLET BAHÇELİ'YE SALVOLAR
Eğer Sayın Bahçeli’nin ve bugün iktidar sahiplerinin bilmeden övünerek cihan devletleri diye andıkları Selçuklu ve Osmanlı devletlerimiz yönettikleri halkların dillerine küçümseyerek baksalardı cihan devleti niteliği kazanamazlardı.Bugün de Cumhuriyetimizin bekası ve yükselmesi vatandaşlık bağıyla kendisine bağlı bütün vatandaşların diline, lehçesine, dinine, mezhebine, örfüne adetine saygı duyması ile mümkündür. Ülke milliyetçiliği, yurtseverlik ve vatanperverlik ancak böyle bir yaklaşım ile mümkündür."
ÖCALAN'I DEVLET TELEVİZYONUNA ÇIKARANLARLA UĞRAŞ"
Sayın Bahçeli, bölücülükle mücadele etmek istiyorsa Kürtçeyle ve bizimle uğraşacağına, seçim kazanmak için ‘Serok Apo’dan mektup getirenlerle, kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’ı devlet televizyonuna çıkaranlarla uğraşsın.Tabi onlarla uğraşmaz, uğraşamaz; aksine onları destekler!Çünkü şunu biliniz kardeşlerim, bütün dışlayıcı ideolojik yaklaşımlar birbirinden güç alır. Biri güçlenirse diğeri de güçlenir.Sayın Bahçeli bize karşı gür çıkan sesiniz ve yardımcılarınızın hakaretleri, Uygur Türkleri söz konusu olunca niye çıkmıyor. Niye sesiniz çıkmıyor. Niye Cumhurbaşkanı'na niye iktidara sormuyorsunuz. Hani mazlum milletlerin sesiydiniz. Çin'den gelen üç beş kuruşa mı tamah ediyorsunuz. O minik ortak var ya! Ondan korkuyorlar.