Davutoğlu, başkanlık tartışmalarına ilişkin olarak, "Hangi sistem olursa olsun, insan onuru, eşit vatandaşlık, kimsenin dışlanmadığı bir hukuk sistemi gibi temel esaslardan hareket edildiğinde başkanlık sistemi de parlamenter sistem de demokratik olabilir. Bunlar feda edildiğinde, başkanlık sistemi de parlamenter sistem de otoriterleşmeye, diktatörleşmeye yol açar" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu ile Bulgaristan’a gerçekleştirdiği ziyarettin dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Kasım ayında 12 kritik ilçeyi öngörmüştük. İki-üç ay önceki mücadeleye bakarsanız; Lice, Silvan, Varto, Kulp var, Cizre devam ediyor, Doğubayazıt, Yüksekova var. Bu ilçelerin çoğunda kontrol sağlandı. Temelde 4-5 yer kaldı. Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit. Nusaybin, Cizre, Silopi sınır ilçeleri. 10 adım atsan Suriye tarafına geçiyorsun. Başta uzun süreli bir müdahale olmasını arzu ettik. Sivil hayatı etkilememek, sivil, asker, polis zayiatına mahal vermemek için daha temkinli yürüdük. Cizre’de Nur mahallesi etrafında yoğunlaştı mücadele, diğerlerine dokunulmadı. Şimdi başlayan mücadelede bütün Cizre, Silopi ve Nusaybin ama özellikle Cizre ve Silopi’de mutlak olarak bunlardan temizleninceye kadar mücadele sürecek.
Dİyarbakır, tarihi ittifakımızın başladığı yer
Büyük duyuyorum. Diyarbakır’ı aşkla seven biriyim ve Sur içini bilirim. Bıyıklı Mehmet Paşa Camii, Fatih Paşa Camii tahrip edildi. Türkler ile Kürtlerin tarihi ittifakının başladığı yer. İnsanın yüreği yanıyor. Buraları onların insafına terk edemezsiniz. Barbarlar, zalimler hem tarihi dokuya hem insani dokuya büyük zarar verdi. Malezya’dan bir öğrencimin eşi Sare Hanım’a mesaj göndermiş. O da bana getirdi telaşla. Dargeçit’te insanlar güvenlik için terk ediyorlar. “Hocam terk ettikleri ahırlar ve ağıllarda yüzlerce hayvan aç kaldı” diyor. Onun üzerine Efkan Bey’i (Ala) aradım. “Terk edilmiş ahırların hepsini tek tek açın besleyin” diye. İşin buraya kadar giden boyutu var. Sadece insan açısından değil, hayvanlar ve nebatat açısından da düşünüyorsunuz. İnsan çok üzülüyor.
Niyetleri içsavaş başlatmaktı
Biraz daha gecikmiş olsaydık, bunların niyeti çok daha kapsamlı bir iç savaşı başlatmaktı. 7 Haziran’ın hemen ertesi günü aşırı kibir... Demirtaş ile Yüksekdağ -şimdi bir takım açıklamalar yapıyor- karşımızda otururken o gün silahlı ayaklanma çağrısı yaptılar tam o günde. “Bakın ateşle oynuyorsunuz” dedim. Suruç’tan 5 gün önce. “Şu çizgiyi beraberce geçelim yürüyelim” diye. “Ama şimdi bu tutumunuzu devam ettirirseniz kendiniz için de Türkiye için de çok ciddi sonuçlar getirecek bir yerlere götürürsünüz.” Onlar böyle kapsamlı bir harekât yapacağımızı düşünmediler.
Doğu ve Güneydoğu’daki halkımıza müteşekkirim. Tahriklere gelmediler. Bunlar halk ile devleti karşı karşıya getirmek istiyorlardı. Halk gelmedi. Yeni bir seçime giderken terör ile mücadele kararı almaktan daha riskli bir karar yoktu. 23 Temmuz’da iddia ediyorum demokrasi tarihinin en zor kararlarından birini verdik. Alternatif kalmadığı için aldık. Ve şu anda da birkaç ilçe dışında, kırsal kesimde de mücavir alanda da kontrol sağlandı.
"Yeni karakollar, bordo bereliler"
(Adı konmamış bir olağanüstü hal var. Farklı bir güvenlik çalışması konseptine mi geçildi?) Yaygın bir olağanüstü hal yok. Salt bir mahalleye yoğunlaşıp başka mahalleye geçiş üzerinden sokağa çıkma yasağının sürekli uzatılmak zorunda kalındığı bir yöntem yerine bütün şehirde, ilçede aynı anda mücadeleyi yürütmek, netice alıcı şekilde yöntem benimseme yoluna gittik. Cizre ve Silopi’de başlayan operasyon bütün alanı kapsayan bir operasyon ve inşallah netice alındığında tümüyle temizlenecek. Bu operasyonlarda üç aşama var. Operasyon öncesi hazırlık, operasyon süreci ve sonrası. Şimdi olacak olan, operasyona hazırlık, operasyon süresince bütün hendeklerin barikatların ve diğer el yapımı bombalardan ilçenin temizlenmesi ve operasyon sonrasında bir daha bunların yapılmaması için orada kalıcı olunacak. Yeni karakollar gerekiyorsa inşa edilecek. Gerekiyorsa yeni güvenlik birimleri konuşlanacak. Ama kesinlikle yeniden hendek ve barikat kazmalarına izin verilmeyecek.
(Bordo berelilerin de görev yapması konusunda Bakanlar Kurulu’na direktif verdiniz mi?) İhtiyaç olan her güvenlik birimi kullanılır. Ama netice alıncaya kadar bu devam ettirilecek.
"Bunlar feda edildiğinde, başkanlık sistemi de diktatörleşmeye yol açar"
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin en önemli meselesinin çift başlılık olduğu yolundaki değerlendirmesi) Mekanizmadan önce değerler gelir. Bir anayasanın neyi hedeflemesi gerektiği sistemden önceliklidir. Bir anayasa özgürlük-güvenlik teminatı vermeli. Hangi sistem olursa olsun, insan onuru, eşit vatandaşlık, kimsenin dışlanmadığı bir hukuk sistemi gibi temel esaslardan hareket edildiğinde başkanlık sistemi de parlamenter sistem de demokratik olabilir. Bunlar feda edildiğinde, başkanlık sistemi de parlamenter sistem de otoriterleşmeye, diktatörleşmeye yol açar. Parlamenter sistem Hitler’i çıkaran sistemdir. Başkanlık sistemi olup da ABD’deki gibi güçler ayrılığı prensibinin iyi uygulandığı demokratik yapılar da var. Bir de başkanlık olunca federal sistem olmalı gibi bir anlayış var. Oysa Almanya’da olduğu gibi parlamenter sistem var ama federal sistem. Ortada konuşacağımız bir zemin var. Ama niyet şu veya bu şekilde muhalefetin cumhurbaşkanlığı makamını tartışma konusu yapması ise o zaman neyi konuşursak konuşalım netice alamayız. Konuyu kişiselleştirmenin kimseye faydası yok."