Bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, son günlerde herkesin farklı bir 'normalleşme' algısı bulunduğunu ve bu meselenin toplumsal kamplar üstünden okunduğunu belirterek, bunu şöyle açıklıyor:
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in aktardığına göre Koçyiğit, şunları söyledi: "Bunun en çarpıcı örneği; cezaevinde çok sayıda siyasi mahpus var ve rehine pozisyonundalar bizim açımızdan. Ama cezaevindeki hukuksuzluklar üzerinden söz kurulduğunda bu sadece Osman Kavala ya da Gezi tutukluları üzerinden kuruluyor. Bunun kendisi bir çifte standart. Normalleşeceksek eğer öncelikle muhalefetin dilinden başlayarak normalleşmeye başlanması gerek. Yani siz Kavala'yı söylediğinizde Demirtaş'ı, Yüksekdağ'ı ya da Kışanak'ı söylemiyorsanız orada zaten bir normallik algısı oluşturmuyorsunuzdur."
Koçyiğit, bunu söylerken sadece DEM Parti için değil tüm antidemokratik uygulamalar için bir normalleşmeden bahsettiğini söyleyerek, bu kapsam altında yargıdaki hukuksuzlukların yanı sıra İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması gibi konuların da sayılabileceğini belirtiyor.
‘AKP-MHP, MUHALEFET GÖMLEK BİÇİYOR’
AKP ile MHP ittifakının sadece kendi tabanını konsolide ederken aynı zamanda muhalefete de bir gömlek biçtiğini ve bir söylem sınırı çizdiğini ifade eden Koçyiğit, "Ne yazık ki muhalefet özellikle geçmiş dönemlerde hep o sınırlara hapsoldu. Hep o sınırlar içerisinde siyaset yaptı ve o anlamıyla biz hep bir 'öteki' olduk. Hem iktidarın ötekisiydik ama aynı zamanda muhalefetin de ortak fotoğraf vermekten çekindiği bir partiydik" diyor.
CHP’NİN KAYYUM TUTUMU
CHP'nin şu anda kayyumlarla ilgili eskiye kıyasla daha net bir tutum izlemesini ‘kıymetli’ bulduklarını da söyleyen Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gerçekten çok kıymetli bir şey. Sadece DEM Parti olduğu için kıymetli değil. Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından çok kıymetli. Çünkü tüm anti demokratik uygulamalar önce bize yapılıyor; ses çıkmayınca ve toplu bir refleks oluşmayınca sonra diğerlerine yapılabiliyor. Hani deniyor ya sarı öküzü vermeyecektik. Yani o mesele. İlk dayağı yiyen biziz ama bu dayağın herkese uzanacağını Türkiye'nin görmesi gerekiyor."
‘ÖZEL’E TEMKİNLİ İYİMSERLİK’
Koçyiğit, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in tutumunu şu an için değerli bulduklarını da söyleyerek, bununla birlikte ‘temkinli bir iyimserlik’ taşıdıklarını şu sözlerle aktardı:
"Şu riski hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor. Bizimkisi bir temkinli iyimserlik yani. Çünkü yarın öbür gün, bu ülkede siyasi atmosferi provoke edebilecek çokça dinamik var. Devletin elinde de hükümetin elinde de çok imkan var. Olası bu durumların hepsinde bunlara göğüs gerebilecek, mukavemet gösterebilecekler mi? Bunu zamanla göreceğiz."
"'KÜRTLER HARİÇ' YAZARAK NORMALLEŞEMEZSİNİZ"
Bu arada aralarında HDP'nin eski eş başkanlarının da bulunduğu ve 18'i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobani davasında gelecek haftaki duruşmada karar çıkabilir.
Koçyiğit son normalleşme söylemleri bağlamında gelecek haftaki davadan beklentisini şu sözlerle anlatıyor:
"Kobani davası bir eşik bence. Bu devletin ya da bu hükümetin kafasında yeni döneme ilişkin bir okuma varsa ve gerçekten Erdoğan'ın deyimiyle yumuşama, bizim normalleşme dediğimiz bir süreç başlayacaksa bence ilk sınavları bu olacak. Kobani davası eğer hakkaniyetli bir şekilde sonuçlanırsa diyeceğiz ki evet hükümet, devlet, bu akıl haksızlık yaptığını gördü ve bundan sonra yeni bir süreç başlar. Çünkü normalleşme dediğinizde 'Kürtler hariç' yazarak normalleşemezsiniz."
Koçyiğit, normalleşmeye başlanacaksa önce Kürtlerle başlanması gerektiğini de söyleyerek, "Kürtlerle barışmadan ülkede genel bir normalleşmenin imkanı yok. Onun için başlanacaksa bizce Kobani'den başlanmalı" diyor.
DEM PARTİLİ BELEDİYELERİN DURUMU
Koçyiğit, iktidarın yerel seçimden bu yana DEM Partili belediyeler ile ilgili bir algı oturtmaya çalıştığını belirterek, bunu şöyle açıklıyor:
"Haftalardır bir bayrak üzerinden, istiklal marşı üzerinden linç ediliyoruz. Bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bizi bir yere oturtmaya çalışıyorlar ve bunu bilinçli yapıyorlar. Çünkü bizi eğer oraya oturturlarsa, ondan sonra yapacakları şeyler de toplumun ya da CHP'ye ya da farklı partilere oy veren seçmenin rızasını üretmiş olacaklar. Bu bir rıza üretme süreci."
Kendilerinin de belediyelerle iktidarın eline "koz vermemek" için dikkatli olmaya çalıştıklarını ve yasal mevzuatı ortadan kaldıracak ya da yasal mevzuata karşı hiçbir şey yapılmamasına öncelik verdiklerini söyleyen Koçyiğit, partinin tüm yerel yöneticilerine de işlerinin "genel siyaset yapmak değil, halka hizmet etmek olduğunu" aktardıklarını kaydediyor.
KURTULMUŞ İLE GÖRÜŞME
Koçyiğit, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başlattığı yeni anayasa çalışmaları ile ilgili soruları da yanıtlarken, iktidarın bu konuda bir samimiyet sorunu yaşadığını ancak kapıyı tamamen kapatmamak gerektiğini belirtti.
DEM Parti için anayasa konusunun temel bir gündem olduğunu ve yeni bir anayasaya ihtiyaç olunduğunu söyleyen Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Numan Bey'le görüşmemizde Kobani ve HDP kapatma davaları devam ederken, DEM Parti'nin de kapatılması gündeme gelmişken, kayyum tehdidi hala belediyelerimizin başı üstünde sallanırken nasıl olacak bu normalleşme diye açık şekilde sorduk. Bir samimiyet sorunu olduğunu düşünüyoruz açıkçası. Gerçekten AKP yeni bir anayasa yapmak istiyorsa bu konuda toplumu ikna etmeli, siyasi partiler olarak bizleri de ikna etmeli."
‘DEM PARTİ İKNA DEĞİL’
Koçyiğit, DEM Parti olarak şu anda kendilerinin buna ikna olmadıklarını söyleyerek, "İktidar bu ülkenin ihtiyacı olan anayasayı mı yapmak istiyor? Yoksa 2028 yürüyüşü için sekteye uğrayan, kaybettiği gücünü tahkim etmek, kısmen sistemi de revize ederek onu onarmak mı istiyor? Biz bunun zamanla hangisinin ağırlık bastığını göreceğiz" diyor.
Bununla birlikte AKP'ye kapıyı hemen kapatmanın da halkın ve demokrasinin lehine olmayacağını düşündüklerini ifade eden Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir şans verilmesi gerekiyor. AKP'ye değil, yeni bir anayasa yapma meselesine bir şans verilmesi, bunun ortamının zorlanması gerekiyor. Biz belki de yeni anayasa tartışmalarını yürütürken ülkenin normalleşmesine katkı sunacak bazı adımların atılmasını zorlayabiliriz. Yani bu tartışmayı yürütmeden diyelim ki bütün muhalefet kapıları kapattık; peki hangi zeminin içerisinde neyi tartışmış olacağız? Yeni anayasa tartışması, müzakerelerin yapılması aynı zamanda normalleşmenin adımlarını, normalleşmenin ihtiyaçlarını, yeni bir anayasa yapmanın koşullarını da tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu anlamıyla birbirini besleyen, birbirini tamamlayan başlıklar olarak görüyoruz."
Koçyiğit, buna karşılık "AKP'nin kendi ajandasını dayattığı ve kendi gücünü tahkim etmek istediği yerde bunun parçası olmayacaklarını" da belirterek, şöyle konuştu:
"Burada çok ince bir ayar var. ‘AKP'yi güçlendirmeyelim, bekleyelim, 4 yıl sonra eğer erken seçim olmazsa yeni bir hükümet gelir, biz onunla anayasa yaparız' diyeceğimiz bir durumda değiliz. Çünkü her gün cezaevinden tabutlar çıkıyor, hak ihlalleri artıyor. Biz diğer partiler gibi değiliz, sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. İnsanların yaşamının sorumluluğunu hissediyoruz ve onun için de kurduğumuz her cümleyi gerçekten bin defa düşünüp kuruyoruz. Çünkü her kapattığımız kapı, her kapattığımız tartışma birilerinin yaşamına ya da daha uzun yıllar bedel ödemesine yol açabilir."