HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, parti başkanlığını bırakmak istediğini fakat başka aday çıkmaması sebebiyle bir dönem daha devam edebileceğini belirtti.
ABD'nin başkenti Washington'da dün basın toplantısı düzenleyen Selahattin Demirtaş, "Çok zorluyoruz. Hakikaten değişim istiyoruz bu konuda ama tartışmalar o noktaya gitmiyor bir türlü." dedi.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzeren ABD'nin başkenti Washington'a gelen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seyahatinin son gününde buradaki gazetecilere konuştu.
Washington'a Ortadoğu Enstitüsü'nün daveti üzerine gelen Demirtaş, ziyareti sırasında Başkan Barack Obama'nın Özel Asistanı ve Beyaz Saray Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Körfez Bölgesi Koordinatörü Robert Malley, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Anthony Blinken, kongre üyeleri ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi. Demirtaş faydalı bir Amerika ziyareti gerçekleştirdiklerini söyledi.
Görüşmelerinde Türkiye'de, Suriye'de ve Irak'ta yaşananlarla ilgili partilerinin bakış açısı ve politikalarını anlattıklarını dile getiren Demirtaş, "Özellikle Dışişleri Bakan Yardımcısı başta olmak üzere, kendi çözüm perspektiflerimizi, Türkiye ve diğer bölge sorunları ile ilgili siyasi yaklaşımlarımızı çok açıkça paylaştık." dedi.
Türkiye'de kimlik, inanç, medya özgürlüğü, kadın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve ekonomi gibi tüm alanlarda çatışmaların yaşandığını belirten Demirtaş, bu konulardaki çözüm önerilerini muhataplarıyla paylaştıklarını söyledi.
"HDP'NİN SÖYLEMİNİN CİDDİYETLE DİNLENMEDİĞİ TEK YER ANKARA"
Demirtaş şöyle devam etti:
"HDP'nin bu yaklaşımının ilgi gördüğünü söyleyebilirim. Ortadoğu'da bütün o kan-revan içerisinde HDP'nin çoğulcu demokrasiye vurgu yapması, radikal bir dönüşüm, değişimden söz etmesi ve bunu bir somut adımlarla, somut projelerle savunuyor olması dünyanın her yerinde ilgi görüyor. Yeryüzünde HDP'nin bu söyleminin ciddiyetle dinlenmediği tek yer Ankara'dır." dedi.
Demirtaş, geçtiğimiz yıl geldiği konferans sırasında Başbakan Davutoğlu'nun HDP Grup Başkan vekillerini aradığı "Selahattin Bey Amerika'da ne yapıyor? Niye bizle konuşmuyor da gidip Amerikalılar ile konuşuyor." şeklinde bir ifade kullandığını söyledi.
Başbakan Davutoğlu'nu eleştiren Demirtaş, "Ben Davutoğlu'nun biriyle konuşabildiğini hiç görmedim. Konuşmak karşılıklı bir şeydir. Kendisi sadece anlatıyor. Kimseyi dinlediğini zannetmiyorum." şeklinde konuştu. Türkiye'de iç barış sağlanmadan Suriye'de ve Ortadoğu'da barışa katkı sağlamasının imkansız olduğunu kaydetti.
GÖRÜŞMELERDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GENİŞ YER ALDI
ABD'de yaptığı görüşmelerde basın özgürlüğüne önemli bir yer ayırdığını vurgulayan Demirtaş, kendisi ABD'deyken işlerini kaybeden gazeteciler Şükrü Küçükşahin, Ezgi Başaran ve Zeynep Gürcanlı'nın ismini görüşmelerde dile getirdiğini söyledi.
Amerikalı yetkililere tepkilerinin yetersiz kaldığını söylediğini belirten Demirtaş, "Türkiye'de son dönemde tutuklanan gazeteciler, kapatılan gazeteler, televizyonlar, işten çıkarılan gazeteciler, hatta öldürülen gazeteciler, bütün bunlara dikkat çektim. İfade özgürlüğü ve medya özgürlüğünün bizleri nasıl baskı altında tuttuğunu anlatmaya çalıştım." dedi.
Demirtaş, Paris'te Obama ile Erdoğan arasındaki görüşmede basın özgürlüğünün gündeme gelip gelmediği sorusunu yetkililere sorduğunu belirtti.
DOĞU'DA ÇOK OLAĞANÜSTÜ BİR DURUM YAŞANIYOR
Türkiye'nin doğusunda çok olağanüstü bir durumun yaşandığını kaydeden Demirtaş, şöyle konuştu:
"Konjonktürel bir gerilim ile tansiyonun yükselmesinden kaynaklı geçici bir durum yaşanmıyor. Ne ile kıyaslayabiliriz. 1980'ler ile kıyaslayabiliriz. 1984'te PKK ilk ortaya çıktığında işte 3-5 çapulcu dağa çıktı biz bunları temizleriz atarız. Meseleyi de çözeriz şeklinde yaklaşılıyordu. Şimdi bu ilçelere devlet böyle yaklaşıyor. Burda birkaç çapulcu PKK'lı var. Biz bunları temizleriz. Burdan hepsini atarız Halkın güvenliğini sağlarız, diye bir yaklaşımları var. Oysa artık yeni bir durum var. Devlet bunu ya algılamak istemiyor ya da algıladı ve kabullenmek istemiyor. Maliyeti ne olursa olsun, kaç sivil ölürse ölsün, yerleşim birimlerinin hepsi tarumar da olsa bu durumu içine sindirmeme var. Çok büyük bir şiddet kullanıyor devlet. Yazıldığından çizildiğinden çok daha ağır bir şiddet kullanıyor. Binlerce özel hareket polisi havadan karadan, tankla topla, havan toplarıyla, bir şehir savaşı yürüyor orada. 90'lardan daha sert tabii ki. 90'larda hiç böyle bir şey yoktu. Evet şehirde infazlar vardı, işkence, gözaltı, sokakta adam öldürmeler… Ama bir ilçenin tamamının hedef haline getirildiği saldırılar hiçbir zaman yapılmadı."
MGK'DA 'HDP ENGELLENMELİ' DENİLDİ
7 Haziran seçimlerinde Kürtlerin demokratik siyasete inandığını ve destek verdiğini ancak farklı gelişmelerin yaşandığını belirten Demirtaş, "Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) şöyle bir kararlaşma yaşandı; Halkların Demokratik Partisi farklı bir ivme, motivasyon yakaladı. Bu oy artış hızı ve bununla bağlantılı nüfus artış hızı alt alta toplandığında iki seçim olmazsa üçüncü seçimde iktidardalar." dedi.
7 Haziran seçimlerinin devlet tarafından tanınmamasının nedeninin bu olduğunu belirten Demirtaş MGK'da, "Son Türk yurdunun Kürtler tarafından ele geçirilmesine az kaldı. Dolayısıyla bunu engellemek lazım. Ne pahasına olursa olsun bunlar engellenecek. Yoksa iktidar oluyorlar. Devleti ele geçiriyorlar." şeklinde konuşmaların geçtiğini savundu.
IŞİD SADECE MUHALEFETİ HEDEF ALIYOR
IŞİD ile mücadelede Türkiye'nin daha aktif olması gerektiğini kaydeden Demirtaş, "Yeterince etkili mücadele gösterilmediğini bütün dünya görüyor." dedi. Türkiye'nin El Nusra ve Ahrar-uş Şam'ı açık olarak desteklediğini kaydeden Demirtaş, IŞİD'e dolaylı olarak çok yardım gittiğini ve örgütün sınırları çok rahat kullandığını öne sürdü.
IŞİD'in Suruç, Diyarbakır ve Ankara'da saldırılar gerçekleştirdiğini belirten Demirtaş, IŞİD'in bu saldırıları hiç üstlenmediğine dikkat çekti. IŞİD'in Türkiye'de sadece muhalifleri hedef aldığını ve bunun çok rahatsız edici olduğunu dile getirdi. Demirtaş, hükümetin kendi çıkarlarına saldırmayan bir IŞİD'i tehdit olarak görmediğini ancak kendisini bütün dünyaya IŞİD'in mağduru olarak gösterdiğini iddia etti. CİHAN