Demokratik kurumların işlediği ülkelerde dikta heveslilerinin düştüğü halin canlı örneği eski ABD Başkanı Trump. 2024 seçimleri için katıldığı kampanya konuşmalarında hala takıntılarını dile getirip seçmen kesimini güldürmeyi başarıyor. Güldüreyim derken gülünç duruma düştüğünü anladığını zannetmiyoruz.
Trump tam bir merd-i kipti. Geçtiğimiz hafta hakkında açılan davaların çokluğundan dolayı kendisini meşhur mafya lideri Al Capona ile kıyasladı. Düşünmeden konuşunca, kendisi hakkındaki mafya lideri benzetmesine katkıda da bulunduğunu da fark etmiyor. Mafyanın devlete taşınan versiyonuna da diktatörlük denmiyor mu? Kelime hazinesindeki eksiklik ve darlığı aynı yalanları tekrar ederek kapatmaya çalışıyor. Ekim ayına duruşmalarla giren Trump, New York Bölge Savcısı'nın bir milyar dolar haksız kazanç sağladığı için hakkında açtığı davaya hala “Cadı Avı” demekten usanmadı. İşlediği cürmün büyüklüğünü yediği para cezasından anlayın; iki yüz elli milyon!
Beyaz Saray günlerinde kendi seçip genelkurmay başkanlığına atadığı ciddi asker Mark Milley geçtiğimiz günlerde emekliliğini istedi. Giderken Eski Başkan Trump'ın kucağına pimini çekip “Diktatör” bombasını bırakmayı da ihmal etmedi; We do not take an oath wannabe dictator!”, “Biz, her istediğini yapacağını (zanneden, budala bir) diktatöre bağlılık yemini etmedik” Trump, hiç sözünü dinletemediği ve sürekli tartıştığı Milley'e, Godfather yüzüğünü öptürmeyi başaramadı.
Asker kaçağı Trump'ın Amerika-Vietnam Savaşı yıllarında, babasının ayarladığı bir doktor raporu ile çürüğe çıktığını kendisi bizzat, özel avukatı Michael Cohen'e gülerek anlatmış. New York Askeri Akademisi'nden mezun olan Trump'ın askeri yapıya karşı özel bir alakası var. Başkanlığı döneminde, etrafında kıdemli askerlerin bulunmasından doyasıya haz aldığı da biliniyor. Gerçekten de öyle. Çoğunluğu itibariyle Cumhuriyetçi eğilimli olan askeri kanat, ülkelerine hizmet etmek için kendilerine teklif edilen Beyaz Saray görevlerini geri çevirmiyorlar. Trump özelinde bunun bir başka sebebi daha var. Hükümet işleyişi hakkında en küçük bir fikri olmayan Trump'ın ülkeye vereceği zararı minimuma indirmek, emekli ve tecrübeli askerlerin stratejileri haline gelmiş.
Beyaz Saray'da Personel Şefi olarak görev yapan John Kelly'de emekli bir general ve eski patronunun yaralı ve gazi ABD askerlerini küçümsediğini ve onlara “suckers, loosers”, “enayi ve başarısız tipler” dediğini söylüyor. Milli bayramlarda cepheden yaralı dönen ve bazıları tekerlekli sandalyeye mahkum gaziler için Trump “Bunları kimse görmek istemiyor ki!” diyerek rahatsızlığını dile getirmiş. Irak Savaşı'nda oğlunu kaybeden Kelly, eski patronunun gaziler hakkındaki bu duyarsızlığından rahatsız olmakta yerden göğe haklı.
2017-2018 yılları arasında Trump Kabinesi'nde Savunma Sekreterliği yapan James Mattis'de başarılı bir asker ve bürokrat. Mattis, askeri tecrübelerini ülke menfaatleri için kullanma ümidi ile görevi kabul etmiş ancak budala Trump'a17 ay dayanabilmiş. Görevi bıraktıktan sonra gazetecilerin, “Başkan Trump sizin hakkınızda ´Bu Mattis'de çok abartılan bir asker!´ diye konuşuyor, buna alınmıyor musunuz?” sorularına “Niye alınayım? O doktor raporu ile çürüğe çıkarken ben cepheden yaralı olarak döndüm!” şeklinde cevap verir. General Mattis, ABD Ordusu'nun efsane askerlerinden biri kabul ediliyor.
Başkanlığı döneminde Trump'a boyun eğen ve ona biat eden hiç mi asker yok? Elbette ki var; Michael Flynn. Trump kabinesine ilk dahil olanlardan sayılan Flynn, yaptığı yolsuzluklar ortaya dökülünce 22 günlük Milli Güvenlik Danışmanı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. İşlediği suçlar da, vatana ihanet, FBI'a yalan ifade verme ve yabancı ülkelerden rüşvet almak gibi yüz kızartıcı cinsten. Flynn, Trump'ı sevmeyecek de Siyahi Başkan Obama'yı mı sevecek. Flynn'i ilk kapının önününe koyan ve Trump'ı da uyaran yine Obama olmuş. Şimdi internetten MAGA (Make Amerika Great Again) t-şörtleri satarak siyasi (!) hayatına devam ediyor. Ha bu arada, işlediği suçlardan, “Başkanlık affı” ile sıyırdığını da hatırlatalım.
Trump ile çalışan askerler onun bir ülke ile savaş çıkarmaya çok hevesli olduğunu fark etmişler. Amerika Trump döneminde, özellikle 2020'nin son aylarında defalarca İran ve Kuzey Kore ile savaşın eşiğinden dönmüş.
General Milley kırk yıllık askerlik görevini yerine getirmiş olma rahatlığıyla emekliye ayrıldı. Kendisi gibi düşünen diğer askerlerle birlikte Trump'ın ülkeye vereceği zararı asgariye indirmek bir tarafa demokratik ülkelerde diktatörlüğe özenen tiplerin nasıl gülünç hale düşeceğinin güzel bir örneğini vermiş oldular. Milley, Trump'ın iki kaşı arasına “diktatör” damgasını vurduktan sonra askeri camianın “Biz Amerikan Anayasası ve Amerikan Halkı'na hizmet etmek için yemin ettik!” prensibini dile getirmeden de edememiş.
Savaşta başarılı olmak kadar, tamamıyla şahsi kaprislerin sebep olduğu lüzumsuz sürtüşmelerden ülkeyi korumak da askerlerin vazifeleri arasında olmalı. Ortadoğu'da başlarındaki diktatörleri kutsamak için milleti ateşe sürükleyen komutanları görünce, Milley'in bir diktatör bozuntusu karşısındaki dik duruşu daha bir ehemmiyet kazanıyor.