Asım Yıldırım / samanyoluhaber.com
Depremden Beter
Duyduğumdan beri kendime gelemedim.
Ege Denizi’nde bir tekne battı.
1’i bebek, 4’ü çocuk, 2’si kadın.. 7 Hizmet mensubu daha Hakk’a yürüdü.
Teknede 19 kişi bulunuyordu.
Daha 6-7 yıl önce örnek gösterilen bir ülkeden...
Vatandaşlarının hain-terörist ilan edildiği,
hukukun yerle bir edildiği,
işkencenin âlâsının yaşandığı,
kendini “muktedir” zanneden bir suç şebekesinin zalimleştiği,
hem ahlaki hem vicdani hem de ekonomik olarak diplere sürüklenen bir ülkeye…
Memurunun “işini bilen” noktasından “ben devletim” diyerek mafyalaştığı bir noktaya.
Memuru da amiri de öyle de.. Peki halkı!
Zalime alkış tutan,
İslam’la, hakiki müminlerle ve milletin değer yargılarıyla öteden beri savaş halinde olan bir “derin kuyu”nun mutlu olduğu zulümlere arka çıkan,
“derin kuyu”nun maşası-oyuncağı-kuklası-köpeği olmuş yapıyı canhıraş savunan-destekleyen,
gasplara, cinayetlere, tecavüzlere, işten atmalara, soygunlara, yolsuzluklara, rüşvete ve ihanetlere ses etmeyen bir halk!
Şehit olan (inşallah) 7 kişi…
Can güvenliklerinin olmadığı “öz yurtlarından” çıkmak zorunluluğu hissetmişti.
Daha özgür yaşayabilecekleri,
gece uyurken evlerinin basılmayacağından emin olmak isteyen,
hayatlarını kazanabilecekleri bir diyara hicret etmek için yola çıkmışlardı.
Kaderlerinde, çirkef dünyanın pisliklerinden, şeytanlaşmış insancıklarından, Müslüman kimliği altında İslam’a en büyük zararı verenlerden kurtulmak varmış.
Ruhları şâd olsun, mekanları Cennet olsun.
Deprem mi…?
Olan veya olması beklenen deprem bile böylesine bir insanlık faciasının yaşandığı bir yurtta bir şeyleri değiştiremez zira “yurt”un “halk”ı, masumların ahının altında kalalı…
“Yurdun halkı” kaybedeli çok oldu.