Her kurban bayramı geldiğinde biz emsal arkadaşlar Hizmet yolunda eski kurban bayramlarını hatırlamadan edemeyiz. Yaklaşık 1978’li yıllardan bahsediyorum. Tabi ki bunun evvelide var. Fakat ben ve emsali arkadaşlarım olarak o yıllarda kurban bayramlarını nasıl geçirirdik diye düşündüğümde eski Hizmet yılları hatıralarımda canlanır.
O yıllar İzmir İHL ortaokul iki veya üçüncü sınıfta okuyoruz. Gündüzleri okula gidiyor akşamları da Hizmet Hareketi’nin ilk model yurdu sayılabilecek Karabağlar semtindeki Bozyaka Yurdu’nda kalıyoruz. Okulda aldığımız derslerin yanında yurtta da Fethullah Gülen Hocaefendi’nin rehberliğinde hoca ve mubassırların (belletmenlerin) verdiği eğitimle sadece kendimiz için değil, başkaları için yaşamanın yani daha sonraları ‘Yaşatma ideali’ olarak kavramlaşan muhtevanın heyecanıyla yaşıyorduk. Her bir arkadaşın tek düşüncesi vardı ’Ben dinime, vatan ve milletime nasıl hizmet edebilirim?’ O zaman ki Hizmet Hareketi henüz Türkiye hatta Ege Bölgesi ile sınırlı sayılırdı. Herhâlde şimdi olsa bu Hizmet kalemlerine -şimdilerde olduğu gibi- bir de ‘İnsanlığa hizmet’ düşüncesini eklerdik.
Bizler bu heyecanla her Kurban Bayramı’nı iple çekerdik. Çünkü Kurban Bayramı demek bizim için ‘Hizmet Günleri’ demekti. Zira her Kurban Bayramı’nda bilhassa birinci gününde ne kadar tanıdık abi, hoca, belletmen varsa hatta Fethullah Gülen Hocaefendi de dahil bizler için en önemli hizmet deri toplamaktı. Evet, genç arkadalar yanlış duymadınız, ’Deri toplamak’. O günün en önemli hizmetlerinden biri bu idi. O yıllar Hizmet Hareketi’nin birkaç yurt ve belki de elli-altmış kadar ev ile hizmet vermeye çalıştığı yıllardı.
Hizmete gönül veren esnaf sayısı az ve yapılması gereken hizmetler günden güne gelişiyor, maddi olarak ona yetişme imkânı olmuyordu. Hizmet öncülerinin o günkü mali imkanları mevcut hizmet müesseselerini çevirmeye yeterli ve kâfi gelmiyordu. Çünkü, şimdi olduğu gibi, Hizmet projelerine gönül vermiş, sponsor olabilecek iş insanı henüz daha yoktu. O gün iş insanlarına ulaşma imkânı da yoktu. Ancak İzmir havalisinde Kestane Pazarı civarında bu hizmet hareketine gönül vermiş birkaç esnaf vardı. Halbuki ihtiyaçlar sınırsız imkanlar ise sınırlı idi. Fakat Hizmet insanının himmeti ali idi. ‘İmkânımız bu kadarmış’ diyerek oturmuyorlar yeni yeni çareler üretmeye çalışıyorlardı.
O günler dini hizmetler (diyanet, cami ve Kuran kursları, cemaat yurtlarının masrafları vs) daha çok halkın bağış ve yardımları ile yürütülüyordu. Onun için dini hizmet yapan kurum ve kuruluşlar kurban bayramlarını iple çekiyorlardı. Diyanet, camilerin elektrik su faturalarının ödenmesinden boya badana ve camilerin yenilenmesine kadar pek çok ihtiyacı Kurban Bayramı’nda toplayacağı derilerden elde edeceği gelirle çözmeye çalışıyordu, belki hala öyledir. Cemaatler de kendi maddi ihtiyaçları için ‘Deri Toplama ‘organizasyonları yapıyorlardı. Hatta devlet dahi ‘Türk Hava Kurumu’ olarak bilinen ve asıl maksadı Türkiye’de havacılık çalıştırmalarını geliştirmek olduğu iddia edilen kurumu için deri toplama kampanyası yapıyor, bunun için de muhtarları görevlendirerek her Kurban Bayramı namazı hutbesinde ‘Derilerinizi Türk Hava Kurumuna verin’ anonsu ile cemaatlere aba altından sopa gösteriyordu. Yani o zamanlar ‘Kurban Derisi’ etrafında büyük bir olay dönüyordu. Herkes maddi sıkıntıları aşmak için Kurban Bayramı’nda seferber oluyor ve deri toplamak adeta bir yarışa dönüşüyordu.
28 Şubat öncesi ve sonrasında ise ‘Türk hava Kurumu ve Diyanet dışında deri toplamak’ yasaklanmış hatta yapılan baskınlarda elde edilen deriler cemaatlerin elinden alınarak toplayan kişiler hakkında cezai işlemler yapıldığı bile olmuştu. Yani o zamanlar deri toplamak hem çok önemli bir hizmet hem de aynı zamanda sıkıntılı bir işti.
Bütün bunlara rağmen ister yasal baskıların olduğu dönemlerde isterse de deri toplama işini bu kadar sıkı tutmayan bazı iktidarlar döneminde deri toplamaktan hiçbir zaman vazgeçilmedi. Çünkü ona ihtiyaç vardı. O hem hizmet için ekonomik bir katkı sağlıyor hem de Hizmet insanını yetiştiriyor, olgunlaştırıyordu.
Hizmet Hareketi yetiştirdiği kalp-kafa izdivacına muvaffak olmuş öğrencilerle günden güne halkın teveccühüne mazhar oldukça, her geçen gün insanlar evlatlarını Hizmet kurumlarına vermek için akın ediyorlardı. Onlara ev, yurt hazırlamak, burs vermek icap ediyordu. Onun için de maddi imkanların arttırılması gerekiyordu. O dönemlerde Hizmet insanı için deri oldukça değerli ve iyi bir gelir kaynağı olarak görülüyordu.
İzmir’de 1975-80’li yıllarda kurban bayramları böyle bir ‘Hizmet Şöleni’ne dönüşürdü. Öğrenci arkadaşlar kurban bayramında, anne babalarından izin alarak, memleket ziyaretlerini ikinci bazen üçüncü güne erteler deri toplama vazifesi bitmeden köylerine gitmezlerdi. Öğrenci, hoca, esnaf, akademisyen, Hizmet Hareketi’ne o gün kim gönül vermişse bayram namazı bir cami de -çoğu kere Fettah Camii’nde toplanılır, bayram namazı kılınır, Fethullah Gülen Hocaefendi de bayram vaazı verdiği camiden gelir, kendini bekleyen Hizmet Gönüllülerine dahil olur ve hep beraber İzmir mahallelerine deri toplamaya çıkılırdı. Herkes eline bir poşet veya çuval alır, yayan, yürüyerek, ikişer-üçerli, bazıları da arabaları ve otoguzi (İzmir’de o günler yaygın olarak kullanılan motordan dönüştürülen üç tekerlekli araç) ile mahallerde dolaşır ve deri toplardı. O deri toplama esnasında o kadar çok hatıralar yaşanmıştır ki, herhâlde bir araya getirilse hacimli bir kitap olabilir.
Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet öncülerinin her türlü egodan uzak ellerinde çuval ve poşetlerle kurban ibadetini yerine getiren halktan kurban derilerini bağışlamalarını talep etmeleri, sorumluluk alma ve pişme adına önemli bir saha çalışması mahiyetindeydi. İnsanda ciddi bir nefis terbiyesine vesile oluyordu. Çünkü deriyi isteme esnasında karşılaşılan olumsuz söz ve davranışlara sabretmek, kötülüğü iyilik ve güler yüzle savabilmek gibi alıştırmalar ta o günlerde bu şekillerde başlamıştı. Sokak sokak gezerken deri istediğiniz insanların, bazen ‘Kardeşim ben size vermem’ bazen “ben Türk Hava Kurumu’na vereceğim” bazen “Ben cami derneğine vereceğim” bazen de hakaret, tersleme, nahoş söz ve davranışlarına maruz kalmaları ve buna sabretmeleri gerçekten de unutulmazdır. Ekibimizle kapı kapı dolaşırken utana-sıkıla ‘Abi biz falan vakıftan geliyoruz, derinizi bize bağışlayabilir misiniz?’ diyerek müracaat ettiğimiz insanlar derilerini verdiklerinde dünyalar bizim olurken, reddedildiğimiz de de buruk bir hüzün yaşardık. Bütün gün ‘Acaba kaç deri toplayabileceğiz?’ heyecanıyla dolaşır dururduk. Öğleye doğru Hacı Fettah Camii’ne gelir ve orada deri toplayanlar için hazırlanmış ekmek arası kavurma ve ayran kumanyasını yerdik. O yorgunluğun üzerine ne kadar lezzetli gelirdi bize o kumanya. Sonra, yine ver elini Basmane, Kadıfekale, Karabağlar, Gaziemir vs. Akşama kadar dolaşır ve topladığımız derileri ilgililere teslim ederdik.
Deri toplamakta en zor vazife depoda duranların olurdu. Onlar o günün sevabının çoğunu alıp götüren babayiğitlerdi. Ağır bir koku altında saatlerce gelen derileri tuzlama, sonra onları koyun, keçi, büyükbaş hayvan olarak tasnif etme, yığma, akşam olunca da gelen arabaya yükleme, dericilere götürüp teslim etme… Hem de polis ve jandarmanın kol gezdiği sıkıntılı dönemlerde bin bir korku ve endişe ile bunları yapma hiç de kolay bir iş değildi. Derilerden elde edilen gelirlerle de zeki ve fakir çocuklara burs ve kalma yeri imkanları sağlanarak onlara rehberlik hizmetleri verilirdi. Belki de binlerce gencin imanının kurtulmasında bu çalışmalardaki ihlas ve samimiyete lütfedilen bir bereket vardı.
Bu deri toplama işinin bazen birinci bazen de ikinci güne sarktığı olurdu. Vazifesini bitirenler inşirah içinde anne babalarını ziyarete gider ve onların da ellerini öper dualarını alırlardı. Bu faaliyet yıllarca devam etti.
Hizmet Hareketi ve Hizmet insanı bugünlere bir eli yağda bir eli balda gelmedi. İnşa edilen bu büyük hizmetin her bir kademe ve merhalesinde Fethullah Gülen Hocaefendi başta olmak üzere ismi bilinen bilinmeyen vefat etmiş veya halen yaşayan binlerce isimsiz kahramanın katkısı, çilesi, ıstırabı, gözyaşı emeği, semeyi oldu. Küçük de olsa onların attıkları hiçbir adımı Allah zayi etmedi. Deryada yol alan gemi fırtına ve dalgalarla biraz yıpranmış olsa da epey bir mesafe kat etti ve bu günlere geldi.
Bugün Kurban Bayramı, anne babanın, akrabaların, büyüklerin hatırlanacağı, küçüklere yaşama sevinci, ümit, azim, sevgi ve şefkatin öğretileceği, birlik ve beraberlik sergilenerek kardeşlik duygularının pekiştirileceği bir gün. Bu günler esbap açısından milyonlarca insanın, imanına vesile olan başta Fethullah Gülen Hocaefendi olmak üzere Hizmet Hareketi öncülerinin bayramını tebrik edip dua etme, bu fani dünyadan asli dünyaya göçenlere bir Fatiha gönderme, onları yad etme, yeni nesillere anlatma günleri. Allah onlardan ebediyen razı olsun.
Evet, bu Kurban Bayramı da yürekler burgun. Zira bayram demek şayet sevinç ve mutluluk günü demek ise o sevinci, mutluluğu, hapiste, gaybubette, ya da yurt dışında, hicret edip sevdiklerinden ayrı, sevdiğini, imkanlarını kaybettiği için içi buruk geçiren binlerce insanı hatırlamak suretiyle onlara da yaşatabilmek ve onlar için yapılması gerekenleri yapmak her hâlükârda vefalı olmanın gereğidir.
Bayramda Kâbe’deki hacılara denk gelecek şekilde dua tazarru, tövbe istiğfar ve niyaz kadar önemli ise ihtiyaç sahibi kalbi gönlü kırıkların yanında olmak, onları aramak-sormak, ziyaret etmek, ihtiyaçlarını gidermek de o kadar önemlidir. Bu Kurban Bayramı’nın sembolü olan İbrahim (as)’ın oğlunu kurban etmesindeki itaat, teslimiyet, fedakarlığın bugüne bir yansımasıdır. Dünkü şartlarda deri toplamakla sergilenen bu fedakârlık bugün haksızlığa ve hukuksuzluğa kurban edilen mağdur ve mazlumlara uzanan el uzatma şekline dönüştürülerek devam ettirilmelidir. Bir taraftan gelecek nesillere bayram sevincini, geleneğini öğretmek ve aktarmak diğer taraftan da mağduriyet ve mazlumiyete maruz kalmış insanımızın maddi manevi yanında olmak gerekiyor. Kurban kesmek Allah’a yakınlaşmaya bir vesile olduğu gibi insanların derdine çare olmak ve sıkıntılarını gidermekte kurbete önemli bir vesiledir.
Bu vesile ile dileriz bu Kurban Bayramı hem Müslümanlar hem de insanlık için hayırlara vesile olur. Kurban Bayramınız hayırlı, mübarek, dualarınız müstecap olsun.