CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Yunan sahil devriye botu 'LS 604'ün 15 Ocak 2016'da Didim Tuz Burnu açıklarında karaya oturmasını TBMM gündemine getirdi.
Yunanistan'ın Ege denizinde giderek artan şekilde Türkiye'nin karasularını sistematik olarak ihlal ettiğini belirten Çıray, "15 Ocak'ta bir Yunan sahil devriye botu Didim plajlarına adeta demirleyecek kadar yaklaşmış ve karaya oturmuştur. Bu durum, Ege'deki egemenlik haklarımızın Yunanistan tarafından de facto olarak tanınmadığı anlamına gelmektedir. Bu tür oldubittilere müsamaha ettiğimiz veya sineye çektiğimiz takdirde bunun hem egemenlik haklarımız ve itibarımız açısından çok tatsız sonuçları olabilecek. Nitekim bugün Güneydoğu'da egemenlik haklarımız konusunda gerekli hassasiyeti göstermemiş olmanın bedelini şehit kanları ile ödüyoruz." izahında bulundu.
Ege'de Yunan sahil devriye botlarının Türkiye'nin karasularına yönelik gitgide artan ihlallerinin de milli haysiyeti zedeleyecek olaylara yol açabileceğini belirten Çıray, Yunanistan'ın, Türkiye'ye ait 16 küçük adaya ve kayalığa adeta el koymuş olmasına dikkati çekti. AK Parti iktidarlarında, Türkiye'nin bu tür oldubittileri kolayca kabullenen aciz bir ülke haline getirildiğini ifade eden Çıray, şöyle devam etti:
"AKP'nin egemenlik tavizlerinin bedelini hep masum vatandaşlarımız ödüyor. 14 Mayıs 2014'te teknesiyle Türk karasularında seyrederken Yunan sahil botlarının ateş açması sonucu öldürülen kaptan Mustafa Ateş'in öldürülmesi de Güneydoğu'da sivil yurttaşlarımızın PKK'nın hain planlarının kurbanı olması da AKP döneminde Türkiye'nin egemenlik zaafiyeti içine düşürülmüş olmasından kaynaklanıyor"
Aytun Çıray, bu açıklamaları çerçevesinde İçişleri Bakanı Efkan Âla'nın şu soruları cevaplandırmasını istediğini belirtti:
"Yunanistan Sahil Güvenlik Botu LS 604'ün Didim Tuz Burnu sahilinde karaya oturacak kadar egemenlik alanımızı ihlal etmesi, kaçakçılıkta kullanıldığı iddia edilen bir Türk sürat teknesini takip ediyor olmasıyla açıklanabilir mi? Yunanistan'ın bu mazereti kabul edilebilir mi?
Bu iddia doğru olsa bile Yunan sahil güvenlik teknesinin sıcak takip ve izleme hakkının Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 111. Maddesi uyarınca; izlenen teknenin kendi devletinin karasularına girdiği anda bittiğine göre, LS 604'e karasularımızı ihlal ettiği anda Rus uçağına müdahale edildiği gibi neden müdahale edilmemiştir? Bu bir yetersizlikten mi yoksa Güneydoğu'da sözde çözüm sürecinde PKK'nın bölgeyi silah deposu haline getirirken görüldüğü gibi kasıtlı bir göz yummadan mı kaynaklanmaktadır?
Aynı şekilde LS 171 borda numaralı Yunan sahil güvenlik botunun ve Yunan balıkçı teknesinin kurtarma gerekçesi ile karasularımızı tam 3 mil ihlal ettikleri doğru mudur? Doğruysa bu gemilere müdahale edilmemiş olmasının gerekçesi nedir?
Kurtarma için kullanılmak istenen Yunan balıkçı teknesinin, olay vuku bulduğu sırada Türk karasuları içinde avlanmakta olduğu doğru mudur? Yunan balıkçı teknelerinin egemenlik alanımız içindeki karasularında gitgide artan biçimde avlanma ihlalleri yaptıkları iddiaları gerçeği yansıtmakta mıdır? Yansıtıyorsa, bu ihlalleri önlemek için bugüne kadar hangi müdahaleler yapılmış ve ihlallerin tekrarlanmaması için ne tür tedbirler alınmıştır?
Yunan sahil botlarının egemenlik ihlali vukuatları arasında; Türk Kaptan Mustafa Ateş'in, 14 Nisan 2014 tarihinde teknesi Türk karasularında seyir halindeyken öldürülmesi olayı da bulunmaktadır. Bu, devlet gemisi ile deniz haydutluğu kapsamına giren bu çok vahim egemenlik ihlali ve cinayet hakkında şu ana kadar yapılan girişimler ve bu girişimlerde elde edilen somut sonuçlar ve gelişmeler nelerdir? Bu konuda Yunanistan devletine tek bir uyarı ve kınama notası verilmiş midir? Verilmemişse bunun nedeni ve açıklaması nedir?
Mustafa Ateş'in İstanköy açıklarında Türk karasularında seyir halindeyken öldürülmesi olayından sadece 46 gün sonra, Bodrum Çatal Ada yakınlarında balık avlayan Türk balıkçılarına, karasularımızı tam 4.5 mil ihlal ederek giren Yunan sahil güvenlik teknesi tarafından ateş açılıp İstanköy Adası'na götürülen ve tutuklanan balıkçılarımızın hakları ve bu olaydaki açık egemenlik ihlali konusunda herhangi bir girişimde bulunulmuş mudur? Basında iddia edildiği gibi bulunulmamışsa bu Yunanistan'ın de facto olarak Egedeki Türk karasularının 6 mil olduğunu tanımamasının de facto kabulü anlamına mı gelmektedir?
Bütün bu olaylarda Ege'deki Türk karasularının Yunanistan sahil botları ve kuvvetleri tarafından derinlemesine ihlal edilme vukuatlarının bu bölgelerdeki 16 küçük ada ve kayalık üzerindeki egemenlik haklarımızdan de facto feragat etmiş olmamızın sebebi, Kıbrıs'ta vereceğiniz yeni tavizlerin sonucu mu?"
CİHAN