Almanya'nın muteber gazetelerinden Die Welt, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin Türkiye'de kurduğu medya havuzurnun amiral gemisi Sabah'ın Avrupa baskılarında yer verdiği yalan haberlerin mağdur ettiği isimlere geniş yer ayırdı.
"Almanya'daki Erdoğan medyasının korkutucu nefret kampanyası" başlıklı haberin girişinde, "Almanya da da türkçe gazeteler yayınlanmakta. Ama içeriğinde nelerin yazdığını bir çok kimse bilmemekte. Burada Erdoğan hükumetini eleştirenler için oldukça tehlike arz eden bir paralel toplum oluşmuş durumda." ifadeleri yer aldı.
Die Welt'in haberinin Türkçesi şöyle:
"Evinin bodrum katında nelerin olup bittiğini esnaf Murteza Hackali gazeteden öğrenmiş. Mart 2018'de Avrupa genelinde satılan Sabah gazetesinde kendisinin fotoğrafı yayınlanmış ve yanında şu cümleler: Hackali terörist olarak aranan ve Erdoğan hükumeti için bir devlet düşmanı olan, Türk cumhuriyet savcısı Zekeriya Özü Baden-Württemberg'de evinin alt katında saklamakta imiş.
ZEKERİYA ÖZ'Ü TANIMADIĞI HALDE
Hackali, Zekeriya Öz'ü tanımadığını temin etse de gazetede çıkan haber onun için ağır sonuçlar doğurmuş durumda. Ulm Türk cemaati üyeleri kendisini artık bir vatan haini olarak görmekte. Hackali tehdit de edilmiş. Bunun üzerine hukuki yollara müracaat edip gazeteye dava açmış. Bu sene içerisinde dava hâkim önüne çıkabilir. Çünkü Sabah gazetesinin kendisi hakkında ki tahrip edici iddialar kesinlikle bir benzetmeden ibaret.
Bu dava da bir çok kez olduğu gibi Türk medyasının yurt dışında ki muhtemel muhalifleri ağır birer suçlu olarak yaftalama teşebbüsü. Dahil olan bazı gazeteler online haber siteleri Türkiye'den hareket etmekte, bazılarının Almanya'da da redaksyonları var. Ama hepsinin hedef kitlesi Avrupa'daki diaspora.
Düşmanlaştırılmaya çalışılanlara göre maksat, muhtemel politik karşıtların gözünü korkutmak, toplumda bölücülük yapmak ve Türkiyede ki korku iklimini yurt dışına da taşımak – ama Alman siyasetinin ve resmi makamlarının görmeyeceği şekilde. Hedef tahtası olmak çok zor bir mesele.
VAKIF BAŞKANI HEDEF TAHTASI YAPILIYOR
Ercan Karakoyun bu tarz karalama kampanyalarını çok iyi bilenlerden. Kendisi Gülen Hareketi'ne aidiyeti ile bilinen Berlin'deki Eğitim ve Diyalog Vakfı'nın başkanı. Türk hükûmeti Gülen Hareketi'ni terör organizasyonu olarak listeledi ve 2016 yazındaki darbe teşebbüsünden sorumlu tutuyor.
Karakoyun, Erdoğan hükûmeti tarafından düşman olarak görüldüğü için hükûmet yanlısı medya içinde hakeza öyle. Son senelerde kendisi bir çok aşagılayıcı ve hakaret içerikli haberlerin kurbanı olmuş. Bir coğu kaba saba iddialardan ibaret.
Karakoyun bir çok haberin yayınlamasına karşı davacı olmuş.
WELT'e verdiği mülakatta, "Bunun vakıftaki işimizle alakalı bir eleştiri ile yandan uzaktan alakası yok." diyor.
2016'nın son baharında Sabah'ın iddialarına göre Karakoyun evinde darbeye teşebbüsten dolayı tutuklanmaktan kaçan devlet yetkililerini, "Hain diplomatları" saklamış. Hemen hemen aynı tarihlerde "Star" ve "Yeni Akit" gazeteleri Karakoyun'u Berlin'de yeni açılan liberal Ibn-rüsd-Goethe-Camii'nin öncülerinden olduğunu ve orada milliyetçilik düşmanı ve kadın hakları savunucusu olarak tanınan Seyran Ateş ile beraber dua edildiğini yazmış.
Star gazetesi bu habere "Sapıklık evine cami dediler" başlığı ile yer verdi. Sabah da bir video görüntüsünde "Berlin İmamı Karakoyun bu iğrenç projeyi desteklemekte." dedi.
Saçma olan şey ise, resimlerde Ateş'in yanında Karakoyun değil de tanınmış ilahiyatçı Abdel-Hakim Ourghi bulunmakta olduğu gerçeği. Basit bir Google araması ile yetkili yayın müdürü bu hatayı fark edebilirdi. Muhtemelen bu kötü araştırmalara bile bile göz yumuldu.
Die Welt gazetesi 4 Temmuz 2019 tarihli nüshasında AKP medyasının Alman kanunlarını hiçe sayarak Hizmet Hareketi mensuplarını hedef gösterdiğini yazdı.
Türkiye ve Sabah gazeteleri, Karakoyun'un aynı zamanda BND (Alman Federal İstihbarat Servisi) için çalıştığını ve istihbarat ile birlikte iltica müracaatında karar verdiğini, mesela Türkiye temmuz ayında iddia etmiş.
Sabah'ın iddialarına göre Karakoyun İçişleri Bakanlığı'na talimatlar vermekte imiş ve bu şekilde Almanya'da bir paralel devlet oluşmuş. Karakoyun mahkeme önünde tüm bu garip iddiaların aksini ispatlayabiliyor.
Bir çok kararda (yazılı kararlar WELT'in elinde bulunmakta) Sabah, Türkiye ve Star kaçınma sözleşmesi onaylaması, düzeltme yapması ve kısmen para cezasına çarptırılmakta. WELT gazetesi olarak olup bitenleri Türkiye –web sitesinde ki bir e-mail adresine sorduk, ama mailin ulaşmadığı bildirisi geldi.
Sabah gazetesi ise sorumuzu cevapsız bıraktı. Mahkemenin kararına göre düzelmeler yapılmış, ama Karakoyun çoktan hedef tahtası olmuştu bile. Bu iddialar yüzünden defalarca ölüm ile tehdit edilmiş . Kendini artık güvende hissetmediği için 2017'de ailesi ile birlikte taşınmak zorunda kalmış.
GAZETELER ALMAN ADALETİNİ HİÇE SAYIYOR
Hamburglu bir medya avukatı Sven Krüger, Karakoyun'u bir çok davada müdafaa etmiş. Karakoyun dışında benzer davalarda bir çok kişiyi daha savunduğunu söylüyor ki kendisi bir Türkiye uzmanı olmadığı halde.
Bu tarz şeylerin sadece önemsiz bir yan etkiden ibaret olduğunu düşünmüyor. Kendisi WELT'e şunları söyledi: "Benim görüşüm: Özellikle Sabah, Erdoğan hükûmetinin çok itaatkâr bir işbirlikçisi gibi ve bu yaptıklarını kesinlikle Alman kanunlarını ve Alman adaletini hiçe sayarak yapıyor."
Son üç senedir bu durum böyle devam etmekte. Ermeni soykırımı söz konusu olduktan sonra Türk medyası tarafından düşmanlıklar başladı ve 2016 yılı haziran ayında 11 Türk milletvekili de polis tarafından daha sıkı korunur oldu. Bunlardan biri Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir.
Kürt asıllı Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen, Sabah tarafından defalarca terör organizasyonu PKK destekçisi olarak yaftalandı. Avrupa genelinde başka milletvekilleri ise Gülenci olarak yaftalandı, oysa Gülen Hareketi'ne hiç bir yakınlıkları olmadığını açıkça belirtmelerine rağmen.
Brüksel'e kaçmış olan NATO Generali Cafer Topkaya da Türk medyasında defalarca kendisi için "hain" ve "terörist" ifadesini okuduğunu aktarıyor. Belçika polisi kendisine bu sebeple yakın koruma teklif etmiş
Topkaya vakası, bu yalan haber kampanyasının mağdurları ille de ünlü kişiler olmadığını, çoktan mülteci, işadamı ve emekli insanları da kapsadığını ispat ediyor. Karakoyun, bu insanların medyada vatan haini olarak gösterilmesinin ardından korku içinde yaşadığını belirtmekte.
Karakoyun’a göre suçlamaların etkisi Almanya’daki Türk topluluğunda tam olarak gerçekleştiği ve Alman kamuoyunun radarının altında kaldığı için kişileri sosyal tecrite maruz bırakıyor.
Kendi ifadelerine göre Sabah gazetesi Almanya’da 2013 yılında günde 60 bin gazete satmış. Şimdilerde tirajı bayağı düşmüş durumda olmasına rağmen Türk gazetelerinin internet siteleri makalelerinin hâlâ büyük bir kitleye ulaştığını iddia ediyor.
En fazla ulaşıma sahip olan Hürriyet gazetesi kendi başına internet sitesi dahil Almanya’da günde 330 bin Türke ulaştığını söylüyor. Sabah gazetesi gibi Hürriyet de okurlarına internette Almanca ve İngilizce makaleler sunuyor. Hürriyet gazetesi Der Spiegel’de yayımlanan bir habere göre en son "Erdoğan: Yahudi Soros, Gezi olaylarının ardındaki adam" gibi manşetlerle dikkatleri üzerine çekmişti.
"ŞİDDETE BAŞVURMA AN MESELESİ"
Türkiye ve Hürriyet gazeteleri Hessen’de küçük bir kasaba olan Mörfelden-Walldorf’ta basılırken, Sabah gazetesi yakın zamanda künyesinden Frankfurt am Main adresli iş yerini çıkardı.
Böylelikle Alman adresi ile kayıtlı olan sadece sorumlu yayımcı var. Bununla birlikte İstanbul’a sorumlu yere mahkeme kararlarının nakli oldukça zor. 12 Nisan tarihli bir dokümanın ispat ettiğine göre, Landgericht Hamburg’un Star gazetesine karşı bir kararında Türkiye Adalet Bakanlığı kararın sevkini reddediyor.
Bu sebeple bariz haksızlıklara karşı bile kendini müdafaa etmek oldukça zor. Geçmişte çok sayıda Türk haber siteleri yurt dışında yaşayan sözde suçlu insanların özel adreslerini yayımlamakla dikkatleri üzerlerine çekti.
Die Welt'in haberinde Alman mahkemelerinden Sabah'ın Avrupa baskılarına yönelik çok sayıda tekzip kararı çıktığını vurguladı.
Yakın zamanda Sabah gazetesi 14 Mayıs’ta adresleriyle birlikte 11 Berlinli mülteci kamplarını kapsayan bir liste internette yayımladı.
İddiaları oldukça ilginç: Türkiye’den Yunanistan üzere Almanya’ya iltica eden Gülen cemaati mensupları "Alman devletinin gözetimindeki modern kamplarda VIP şartlarda ağırlanıyor."
Yazının devamında ise şöyle denmektedir: "SABAH Özel İstihbarat Bölümü, F..Ö'nün Almanya'da bulunan yaklaşık 50 kampından on birini yerinde gözlemledi, görüntüledi. (…) Kimisi tel örgülerle çevrili kamplardaki F..Ö'cülerin iaşesi örgütün ödemeleriyle devlet kontrolünde sağlanıyor."
WELT’in sorusuna karşılık Berlin polisi makaleden haberleri olduğunu, fakat bugüne kadar saldırı vakası olmadığını ve güvenlik durumunu sıkılaştırma söz konusu olmadığını söylüyor. Polis, olayın ciddileşmesi durumunda, "Elbette tedbirler alınacak." diyor.
Fakat Karakoyun’u bu açıklama tatmin etmiyor.
Karakoyun şüpheli: "Medyanın her sözüne inanan fanatik milliyetçilerin şiddete başvurmaları an meselesi."