İstanbul Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkiye'de Medya - İktidar İlişkileri ve Basın Özgürlüğü'nün Hukuki Zemini konulu panelde konuşan Doç. Dr. Ceren Sözeri, Türkiye basınında muhaliflerin cezalara maruz kaldığını söyledi. Sözeri, "Feza Gazeteciliğin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Hidayet Karaca hala cezaevinde. İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuş bugün öğrendim. Umarım Ahmet Şık, Nedim Şener davası gibi sonuçlanır. Ve uzun tutukluluğun bir cezaya dönüştüğü kararıyla Türkiye'nin bir kez daha mahkum olacağını düşünüyorum. Mantık gereği böyle olması gerekir."dedi.
İstanbul Toplum, Siyaset ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi İstanbul Enstitüsü tarafından Taksim Elite World Hotel'de Türkiye'de Medya - İktidar İlişkileri ve Basın Özgürlüğü'nün Hukuki Zemini konulu toplantıda Türkiye'de basın özgürlüğü tartışıldı. Panelde katılımcılar, son yıllarda basının giderek baskı altına alındığının ve artarak sansüre uğradığının altı çizdi. Açılış konuşması yapan İstanbul Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. İhsan Yılmaz, "Türkiye'de medya ve iktidar ilişkileri sorunlar ve öneriler, Türkiye'de basın özgürlüğünün hukuki zemini inşallah Türkiye'deki demokrasi tartışmalarına katkıda bulunacak bir çalışma olacak diye ümit ediyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye'de birçok gazetecinin iktidara yakın pozisyonda yer aldığını belirten Doç. Dr. Ceren Sözeri "İktidarında istediği zaten kendisine yakın ve onu destekleyen medyadır bu her yerde var. 1970'lerde çok partili yaşama geçtikten sonra demokrat parti zamanında besleme basın dediğimiz şey bugün yandaş basına örtülü ödenekten gazetelere reklamlar veriliyor, paralar dağıtılıyor. Yani yaşadığımız hiçbir şey aslında yeni değil, sadece dozu fazla arttı şu aralar oda gazetelerin artık iktidar dediğimiz alanda siyasi partiler ordu arasında denge siyaseti gütmeye çalışmak yerine tek bir iktidar kaldığı için oda cumhurbaşkanı olduğu için ona boyu eğmelerinden kaynaklanan düzey artmış durumda." açıklamasında bulundu.
Türkiye'de muhaliflerin cezalara maruz kaldığını ifade eden Sözeri, "Feza Gazeteciliğin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Hidayet Karaca hala cezaevinde. İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuş bugün öğrendim. Umarım Ahmet Şık, Nedim Şener davası gibi sonuçlanır. Ve uzun tutukluluğun bir cezaya dönüştüğü kararıyla Türkiye bir kez daha mahkum olacağını düşünüyorum. Mantık gereği böyle olması gerekir."diye konuştu.
2014 yılından sonra yayın yasaklarının artığının altını çizen ise Avukat Bilal Çalışır ise, "Türkiye'de son 2012'den sonra yayın yasaklarına baktığımızda 2011'den sonra Ergenekon davaları ile ilgili 5 tane 2012'de 6 tane yayın yasağı kararı verilmiş. Yalnız Ergenekon davası ile ilgili yayın yasaklarında genel bir yasaklamaya gidilmemiş. Özellikle 2014'ten sonra yayın yasaklarına baktığımız zaman 14 tane genel olaylarla ilgili yayın yasakları var. Bu kararların bazılarında eleştiri ve röportaj yapmayı dahi yasaklamışlar. Yani siz herhangi bir şekilde bu hususla bahsedemezsiniz." şeklinde konuştu.
Programda konuşan Gazeteci Yazar Yavuz Baydar da, "Roboski'den başlayıp Gezi ile iyice su yüzüne vuran daha sonra 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarıyla birlikte su yüzüne çıkan bir takım sorunlar, bize Türkiye'de sansürün, baskının, siyasi hukuksal baskının yanı sıra otosansürün de ne kadar içselleştirilmiş, benimsenmiş bir kültür bir gündelik uygulama olduğunu ispatlamış oldu. " ifadelerini kullandı.
CİHAN