‘Dolarını bozdurana bedava çorba’ kampanyası sessiz sedasız sona erdi. Bankalardaki döviz mevduatı arttığına, dolar 3,64 TL ile yeni rekora imza attığına göre çorbacılar vaziyetten işkillenmiş olabilir.
İki ihtimalden bahsediliyor: Ya döviz bozdurduğuna dâir dekontla çorbacıya, çiğ köfteciye, berbere gelenler sahtekârlık yaptı ya da Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, doların böyle düşmeyeceğini bile bile milleti yanlış yönlendirdi. İki şıkkın da doğruluğu son vakada teyit edilmiş oldu.
Küsuratı ile bin odalı Saray’dan kur tahmini yapılamayacağını, taşıma su ile dövizin ateşinin söndürülemeyeceğini serbest piyasa birilerinin suratına çarpsa da muhataplar ibret almıyor, hatada ısrar ediyor.
VATANDAŞ BOZDURMADI, 927 MİLYON DOLAR ALDI
Erdoğan’ın dolar tahminlerinin pek tutmadığını, “Almayın, yanarsınız.” dediği tarihte 2,40 TL olan doların nerelere tırmandığını bilenlerin son kampanyada oralı olmadığını Merkez Bankası (TCMB) verileri de tescil etti.
Yerli yatırımcının döviz mevduatları Aralık’ın ilk haftasından beri yükselişte. Yurtiçinde yerleşiklerin yabancı para cinsinden mevduat ve fonlarının toplam tutarı (kıymetli maden depo hesapları dahil) 927 milyon dolar artışla 145,55 milyar dolar oldu.
30 Aralık ile biten haftada 927 milyon dolar artışın 678,2 milyonu şahıslara ait hesaplarda tahakkuk etti. Böylece şahısların bankalardaki dövizi 89,4 milyar dolara ulaştı. Aralık sonu itibarıyla tüzel kişilerin (kurumların) döviz mevduatı 248,8 milyon dolar yükselerek 56,1 milyar dolar oldu.
Şahısların dolar yatırımı dikkat çekici. O kadar propagandaya rağmen vatandaş doların düşeceğine ihtimal vermiyor, aksine yükseleceğine inanıyor. Nakidi olan alabildiği kadar dolar alıyor. İşte buna ekonomide ‘dolarizasyon’ deniliyor. Dolarizasyonda enflasyon kontrolden çıkar, yatırımlar durur, işsizlik artar, büyüme eksiye döner… 2016 yaz aylarından beri Türkiye tam da böyle bir krize düçar oldu. ‘Kriz’ kelimesinin telaffuz edilmemesinin sebebi belli: Korku imparatorluğunda kimse krizin adını koyamıyor.
DOLARİZE OLDUYSAK, ABD NİYE DÜŞÜNSÜN?
“Türkiye ‘dolarize’ olduysa bize ne, Amerikalılar düşünsün.” diyenleri ciddiye almayın. Onlar bu satırların muhatabı değil zaten. Havuzun havasından mı, suyundan mı? bilinmez, amma velakin nevrotik çıkışları, asabiye hekimine havale edip işinize bakın…
İşler umdukları gibi gitmediğinde akl-ı evvellerin hepsi ‘dün dündür’ edasına bürünüyor. Sosyal medyada yazdıklarını silip efendilerinden gelecek yeni sufleleri bekliyorlar. Olan bunlara kanıp yatırım ve borçlanma kararı verenlere oluyor. Mesela Saray’ın sevk ve idare ettiği kampanyada 3,48’den 10 bin dolar bozduranlar yaklaşık 1,600 TL zarar etti. Dolar yükseldikçe zarar artacak.
LİDER MARKALAR BİLE AVM’DE ZORDA
Birkaç günde 16 kuruş artışın 417 milyar dolar dış borca getirdiği ilave yük 67 milyar TL. 2016’da bu şekilde 250 milyar TL ilave yük bindi ekonominin cılız omuzlarına. Doları olup satan kârdan zarar ederken döviz borçlularının hali tam bir acziyet tablosu.
AVM’lerde döviz üzerinden kira ödeyen markalar için yolu sonu göründü. Bilmeks, Teknosa gibi teknoloji zincirleri, mağaza ve çalışan sayısında tenkisata giderek her ay artan kira yükünün altından kalkmaya çalışsa da doların önlenemeyen yükselişi işleri zorlaştırıyor. Yakında sektöründe lider markaların kepenk indirdiğini duyacağız.
İş âlemi 2013’e kadar olduğu gibi ucuz ve bol dolar imkânlarının devam edeceğini zannetti. Borçluluk arttı. Geri ödeme senaryosu kurların düşeceği üzerine bina edilmişti. Kur şokuna herkes hazırlıksız yakalandı. Yüksek borcu, artan maliyetler, düşen cirolarla çevirmenin imkânı yok. Birkaç büyük firmanın iflası domino etkisi ile onlarca imalatçı, tedarikçi, toptancı, bayi ya da ortağı da batıracak.
BÜNYEYİ KEMİREN HABİS UR
Dolarizasyon TL’yi içten içe kemiren habis bir ur gibidir. TL’nin kıymetsizleşeceği endişesi dolara yatırımı tetikler. İğneden ipliğe gelen zamlar, beklentileri aşan enflasyon, tırmanan faizler, azalan refah o habis urun bünyeye verdiği tahribatlardan sadece birkaçıdır.
Kurdaki her 10 kuruş artış enflasyonu yüzde 2 yukarı çıkarıyor. Enflasyon canavarı 2016’dan kalan hesabı 2017’de görecek.
TL’yi iktisadî kalkınma, siyasî istikrar, hukuk devleti ve demokrasi ile yeniden cazip hale getirmek varken OHAL’i üç ay uzatmak maksadın üzüm yemek olmadığını gösteriyor. AKP’nin takip ettiği yolun Türkiye’yi dolarizasyon girdabında boğacağını, ‘yerli’lerin yanında dünya çapındaki yatırımcılar da biliyor.
ALIŞTIRA ALIŞTIRA FAKİRLEŞİYORUZ
Türkiye gibi gelişmekte olan piyasaları takip eden Hollandalı Rabobank stratejisti Piotr Matys’in şu sözleri dikkatimi çekti: “Dolar/TL’deki zıplama gösteriyor ki piyasa yaklaşımını değiştirmedi ve rallilerde satmaktansa diplerde alım yapmayı tercih ediyor.”
Türk Lirası’nın 5 Ocak’ta dolar karşısında 3,64’ün üzerini gördüğü esnada bu sözleri sarf eden Matys mealen demek istiyor ki Merkez Bankası siyasî baskıya boyun eğmeye devam ederse ve 24 Ocak toplantısında faiz oranlarını agresif biçimde artırmazsa dolar/TL’de yön yukarı olacak.
Büyük yatırımcılar bunun farkında. Onun için her yükselişte satış yapıyorlar. Kur biraz gevşediğinde yeniden alıma geçiyorlar. İki senedir bu şekilde ne paralar kazandılar. İktidarın beceriksizliği yüzünden Türkiye en az yüzde 20 fakirleşirken kurdaki med-cezir hareketleri sayesinde birilerinin kasaları doldu, taştı.
Varlık sebebi malî istikrarı muhafaza etmek olan Merkez Bankası’nın tribünden seyrettiği faullü maç için ‘alıştıra alıştıra devalüasyon’ ifadesini kullanmıştım. Tanım biraz muğlak kalmış. Birilerini derin uykudan uyandırmak adına ‘alıştıra alıştıra fakirleşiyoruz’ ilavesini de yapmak lazımmış.
Dolar alan yanmadı, yaşadı.