DR. ALİ DEMİREL- SAMANYOLUHABER.COM
Soru: “Yaşadığımız süreçten dolayı ister istemez üzerimizde bi uyuşukluk, miskinlik ve ümitsizlik hali olabiliyor. Bundan kurtulmak için neler yapmak gerekir?”
(Saliha Y.)
Her şeyden önce kendisi iman ve Kur’ân hizmetine adamış bir insan, her zaman canlı ve şevkli olmaya gayret etmeli. Sırtında altın taşıyan bir kimse, kıymetinden dolayı onu büyük bir aşk ve şevkle taşır. Bizim taşıdığımız şey, altın değil; Allah’ın yüce adı ve O’nun yâdı, Resûlü Ekrem (aleyhisselâtü vesselam), haşre iman, erkan-ı imaniye gibi her birisi elmas hakikatlerdir.
Bazen beşeriyet kaynaklı sebeplerden dolayı aşk şevki her an aynı seviyede tutabilmek zor olabilir. Bunun da değişik sebepleri vardır.
Evvela iman ve Kur’ân hizmetinin en büyük düşmanları nefis ve şeytandır. Nefis ve şeytan, Allah’ın dinine hizmet edilmesini hiç istemez. Hayırlı işlerin, muzır manileri çok olur. Şeytanlar ve nefis bu hizmetin hadimleriyle çok uğraşırlar. Yerinde korku, yerinde tama, yerinde dünyaya ait bir sürü iş çıkarıp onları meşgul ederler.
Bazen de, “Bir siz mi varsınız hizmet eden? Yok mu başka Allah’ın kulu? Size mi kaldı bu iş? Bu iş, irfan işidir. Bu yüce vazifeyi Allah’ın seçkin kulları yapar. Hem farkında değil misiniz Allah bu işi sizden aldı.” demek suretiyle içimize attığı fitlerle, şevkimizi söndürmeye çalışırlar.
Ancak iman ve Kur’ân hizmetine talip kimseler bu tür vesveseleri kulak ardı etmeli. Çünkü en büyük işi onlar yapmakta, sırtlarında saman değil, bîhemtâ elmas taşımaktadırlar. Bu sebeple şeytan ve avaneleri, onları yer yer birbirine düşürecek, birbirlerindeki kusurları nazarlarına vererek atâlete ve şevksizliğe sevk edecektir.
Ancak hizmet ehli, sık sık bir araya gelmek suretiyle, geride bıraktığı şeylerin muhasebesini yapıp ileriye matuf meselelerin de fizibilitesini görüşerek daima canlı ve şevkli kalmaya çalışmalıdır.
Bir diğer husus, hizmet erlerinin bir araya gelip hizmetlerinden bahsetmeleri, şevklerinin artmasına vesile olabileceği gibi aynı zamanda bir çay içip birbirlerini görmeleri, hasbihal etmeleri, hizmetin her şeye rağmen devam ettiğini görmeleri de gayretlerinin coşmasına sebep olacaktır.
Buradan hareketle şunu da söyleyebiliriz: Hizmet ehli bir mü’min, hem evdeki hanımı ve çocukları hem de kendisi adına bir gezinti düşünüyorsa, bulundukları yerden başka bir beldeye gidip oradaki hizmet müesseselerini veya hizmette koşturan arkadaşlarını görmeliler.
Son bir husus aşklı ve şevkli bir mü’min, görüp duyduğu şeyleri, az buçuk şevki sönen arkadaşına anlatmalı, onu teyid ve takviye ederek sönmesini önlemelidir.
Mesela iman ve Kur’ân hizmeti yapan insanların olduğu bir yerde farz-ı muhal herkesin aşkı ve şevki sönse ve sadece bir insan kalsa, o, bir hayırhâh olup etrafındaki insanları tekrar eski canlılıklarına kavuşturmalıdır.
Gerçi herkesin şevki birden sönmez ama cüzî, ârızî bir kısım meselelerle bazı kimseler duraklama veya gerileme dönemine girebilir. Ancak yine de o kimseler boş bırakılmayıp takip edilmeli geçici dahi olsa, böyle bir şevksizliğin meydana gelmesine imkan verilmemelidir.