Bilim ve Fikir adamları
Tacikistan Bilimler Akedemisi, Diyalog Avrasaya Platformu ve Şelale Eğitim Kurumları'nın 7/8
Eylül 2007 tarihinde Tacikistan’ın başkenti Duşambe’de ortaklaşa düzenlediği ‘’
Mevlana ve Medenyetlerarası Diyalog’’ adlı uluslararası konferansta biraraya geldiler. Bu konferansta Mevlana ve Diyalog olmak üzere iki tema üzerinde duruldu. İşte Tacikistan Cumhurbaşkanı Sayın
İmam Ali Rahman’ın konularla ilgili görüşleri.
1. Sizin teşebbüs ve davetiniz üzerine 27 ayrı
ülkeden aydınlar ‘’Mevlana ve Medenyetlerarası Diyalog’’ adlı uluslararası konferansa davet edildiler. Böyle büyük bir konferansı düzenlemenizdeki amaç nedir ve siz insanlığa ne gibi mesajlar vermek istiyorsunuz?
Sizin sorunuza
yanıt vermeden önce isterseniz bu yüce insanın hayatına bir göz atalım. Mevlana yazdığı eseriyle Peygamberimiz
Muhammed (sav)’den sonra
İslam aleminde en çok okunan yazar sayılmaktadır. Aynı zamanda Rumi 70 bin dizeden fazla yazdığı şiirle de en fazla şiir yazan şairdir. Diğer şairlerle karşılatırdığımızda Mevlana 30 yaşından sonra şiir yazmaya başlamıştır. Mevlana
Asya’nın kuzey ve
doğusunu gezip dört dilde Tacikçe,
Türkçe,
Arapça ve
Yunan dillerinde eserler yazmıştır. Mevlananın eserleri 13.yüzyıldan beri doğu ülkelerindeki özel okullarda okutulmaktadır.
Mevlana şimdiki Tacikistan topraklarında dünyaya gelmiş ve hayatının büyük bir bölümünü
Türkiye’de geçirmiştir. Türkiye’ye yaptığım resmi bir seferimde onun türbesini ziyarete gitmiştim. Ben orada Türk vatandaşlarınıın bu büyük insan hakkında kendi insanı gibi gururla bahsettiklerine şahit oldum. Benim için bu çok etkileyici bir hadisedir. Tacikistan,
Afganistan,
İran, ve Turkiye insanı yüyıllardır Şeyh Rumi’yle aynı toprağı paylaşmış ve onu kendi vatandaşları gibi saymışlardır. Ben bu insanların gayretini çok haklı görüyorüm. Çünkü böyle büyük insanlar her zamanki gibi bütün millet ve medenyetlere aynı seviyede yakındırlar. Özellikle milletleri ve medenyetleri birbirlerine sürekli bağlamaya çalışan Mevlana Hazretleri bizim için gerçekten gurur kaynağıdır.
Her şeyden önemlisi vefatının üzerinden 800 yıl geçmesine rağmen hala tüm dünyanın dikkatlerini üzerinde topluyor. Şimdi onun şiirlerini her zamankinden daha çok okunmaya, öğrenilmeye ve hayatımıza tatbik etmeye ihtiyacımız vardır. Ülkelerarasında gelişen karlı
işbirliği, hoşgörü ve birbirine saygı gibi meselelerin ön plana çıktığı bu zamanda onun öğütleri ve rehberliği bizi daha başarılı edecektir.
Bu arada, Mevlananın medeniyetlerarası diyloğun olması gerekliliğini savunanların başında olduğunu belirtmek isterim.
Evet, Mevlana değişik dillerle eserler yazmıştır; ama onun eserlerinin dili tektir, O da tüm insanlara anlaşılır ve açık olan kalplerin dilidir.
Cengiz Han’ın
katliam ve savaşlarının dorukta olduğu zamanlarda Mevlana barış, dostluk, sevgi ve şefkatten bahsedip şiirler yazıyordu.
Maalesef bu günlerde onun yazdığı eserler ve bıraktığı vasiyteler ya unutulmuşlar ya da yanlış anlamalara maruz kalmışlardır. Bundan dolayı biz bu meseleler etrafında fikirlerini ortaya çıkarmasını istediğimiz değişik ülkelerden alimler, araştırmacılar ve yazarları Tacikistan’a davet ettik.
2. Mevlana Tacikistanda ne kadar biliniyor?
Mevlanayı anlama, tasavvuf ilminin özünü bilmeden, çok zor bir olaydır. Bildiğiniz gibi Mevlana tasavvuf ilminin sütunlarından ve çok meşhur sofilerden biridir. Ama tasavvuf ilmi ne anlama geliyor ve neleri gerektiriyor? Tasavvuf ilminine göre de bunun asıl anlamı ve fonksiyonunu anlamak ve açıklamak imkansızdır.
Ama her şeye rağmen insan nerede yaşıyorsa yaşasın (Tacikistan, Afganistan, İran ya da Türkiye) hiç yorulmadan Mevlana’nın manevi yoluna baş koyduğu zaman kesinlikle bu ilminin mahiyetine ve Mevlana’nın manevi atmosferine ulaşabileceğini düşünüyorum. Bu hayırlı iş doğrultusunda bizim ülkemizin hem orta ve lise seviyesindeki okullarımızda hem üniversitelerimizde hem İlimler Akademisi
Araştırma Merkez’imizde hem de
Yazarlar Birliği gibi kurumlarımızda bazı faaliyetler devam edilmektedir.
Mevlana’nın, insanın gücü kötülükleri yeryüzünden kaldırmaya yetmiyorsa da insanı
Allah’tan uzaklaştıran kendi içindeki kötülük tohumlarını yok etmeye kadir olabileceğini söylediğini, unutmamak gerekir. Başka bir deyişle, insan dünyada geçen kötülüklerden hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemelidir ve her zaman kötülüğü kendinden uzaklaştırma yollarını araştırma telaşı içinde olmalıdır.
Yeryüzünde yaşayan her bir fert eğer bu telaş içinde olursa Taciklerin deyimi ile alem gül gülistan olur.
3. Mevlana’nın Mesnevi’si ABD’de en çok okunan eser olarak sayılmaktadır. Siz bunu nasıl izah edersiniz?
Dünyanın çoğu dilbilimcileri, felsefecileri ve şairleri
Amerikalı
bilim adamı Kalman Barks’ın yazdığı ‘Rumi’nin Mahiyeti’ adlı eserini
okuma ve öğrenmeye çalıştıklarını biliyorum. Düşünürlerin söylediğine göre Amerika’da
İngilizce yayımlanan Mesnevi’nin tercümesi dil güzelliği ve etkisini kaybetmemiştir.
Bakın, şimdiye kadar Batıda Mesnevi’nin çok az tercüme edilen beyitleriyle kanaat edilirken, şimdi Amerika kütüphanelerinin raflarını Mesnevi’nin tamamının tercümesi süslemektedir.
Bugünlerde Amerika ve Batı ülkelerinde Mevlana’nın şiirleri çok sevilmektedir. Bana ulaşan bir haber de Amerikada Mevlananın şiirinden yola çıkarak üç opera sahneye çıkartılmış ve ünlü müzisyen Philip Glass bu dalda dijital opera icad etmiştir. Ünlü şarkıcı Maddona ve Demi Moor Mevlana’nın eserlerinden yararlanarak oluşturdukları yeni albümlerini piyasaya sürmüşlerdir.
Bütün bunlar bizim için bir iftihar kaynağıdır. Amerikada Mevlananın eserlerinin tirajı son 2-3 sene içinde Şekspirin eserlerini geride bırakmıştır. Bu olay son 300 yılda İngiliz dilinde yayımlanan eserler arasında ilk olmuştur.
4. Son yıllarda terörizmin islam diniyle alakalı olduğunu gösterme çabası daha da artmıştır. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? İslam dinini doğru anlatma yolunda Mevlanadan nasıl istifade edilebilir?
Ben terörizmin islam dinine bağlı gösterilmesine ve yakıştırmasına katiyen karşıyım.Bu tavrımı da bir çok uluslararası toplantılarda ifade ettim. İslam dini hiçbir terörizmle özellikle ne uluslararası terörizmle ne de insana karşı yapılacak bir zorbalıkla bağlantısı yoktur. Çünkü terörizmin ne dini ve nede belirli bir vatanı vardır.
Eğer siz
Kuran’ın ve şeriatı kurallarını biliyorsanız, islam dininde adam öldürme, zorbalık,
hırsızlık, binaların patlatılması ve bile bile insanlara zarar vermek gibi her türlü kötü amelin
haram olduğunu bilirsiniz. Bunu islam dinine inanan her kes bilir ve insanın her amelinden dolayı Allahın önünde sorguya çekileceğini unutmaz. Bunları unutanlar ise her türlü kötülüğe bulaşırlar ve büyük günahları üzerlerine alırlar. Bunun İslamla hiçbir bağlantısı yoktur.
5. Şu anda izlediğiniz politikalarda bir barış mimarı olarak Mevlananın ‘’Biz ayırmaya değil birleştirmeye geldik’’ beytinin nasıl bir rölü vardır?.
Çok özel bir rol oynuyor. Onun bu beyti sanki yüzyıllar önce özellike bizim için söylenmiş gibidir. 800 yıl geçmiş ama insanların tabiatı ve içi çok az değişmiştir. Malesef insanlar bazen birşeyler söylüyorlar ve bambaşka işlerle meşgül oluyorlar.
Mevlananın eserleri Allaha giden bir yol yani hakikatı anlamanın yoludur. O, bizim yolumuzu aydınlatan, kalplerimizi ve evlerimizi ısıtan ve bizim iyi ve güzel
yaşamamız için ortam hazırlayan bir ışıktır.
6. Şanghay işbirliği örgütünün gelecekte ülkelerin emniyetine olumlu bir etkisi olabilir mi?
Olabilir. Çinkü bu örgüt özellikle bölgedeki ülkelerin emniyet ve sukuneti için kurulmuş bir örgüttür. Bugün Şanghay işbirliği örgütü Avrasyanın yüze 61’ini kapsamakta, dünya nüfüsünün dörtte birine sahip olmakta ve çok hızlı gelişen
ekonomik bir yapıya sahip olmaktadır. Bölgede ve dünyada hakim olan çoğu problemleri ortadan kaldıracaktır. Bunlar sadece ekonomik alanında değil diğer emniyet alanlarında da.
7. Küresel ısınma probleminin en önemli konuların başında olduğu bu günlerde, su kaynakları bol olan bir ülke olarak Tacikistanın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Küresel ısınmanın etkisiyle Tacikistanda olan buz dağlarının çoğu erimeye başlamıştır. Bu süreçte Orta Asyanın en büyük buz dağı olan Fedçenko da 1 kilometre kadar kısalmıştır.
Yani küresel ısınma Tacikistan'a da etkisini göstermiştir. Bu problemle ilgili olarak bizim jeofizik ve meteoroloji uzmanlarımız diğer uluslararsı örgütlerle bizim nehirler ve buz dağlarımızın şimdiki durumlarını araştırıp öğreniyorlar ve imkanların el verdiği ölçüde bunun zararlarını azaltmaya çalışıyorlar. Ayrıca Tacikistan Cumhuriyeti hükümeti de bu işe çok ciddi önem vermektedir. Çünkü bu kadar sözü edilen bol su kaynaklarımızın asıl kaynağı bu buz dağlarından oluşmaktadır. Buz dağlarımızın toplam hacmi 5000 km2 dir.
Bu sene başında Duşanbe’de bu konuda bir konferans düzenlenmiştir. Tacikistan 2007-2008 uluslararası kutup yılı programlarının düzenlenmesinde etkin bir rol oynacağını düşünüyorum. Bu konferans ülkelerarası ve uluslararsı örgütlerin buz dağları problemleri ve iklim değişiklikleri sonuçlarının hafifletilmesi yolunda öncü rol oynayacaktır.
Biz iklim değişiklikleri ile ilgili vazifelerimizi
Birleşmiş Milletler kurallarına uygun olarak gerçekleştiriyoruz. Ve ben özellikle enerji ve su kaynaklarımızın bol olması itibarıyla bizim ülkemizin güzel ve parlak geleceği olduğunu düşünüyorum. Tacikler ‘’Su ışıktır’’ boşuna demiyorlar.
8. Tacikistanın genelde genç bir nüfüstan oluşmasının ülkenize ne gibi önemi vardır?
Güzel bir soru. 7 sene önce yaşlılar dünyanın yüde 10’unu oluşturuyorlardı.
Birleşmiş Milletlerin verilerine göre bu rakam 2050 de yüzde 20’ye ulaşacaktır. Yani 60 yaşını geçen insanların sayısı 43 sene sonra 1 milyarı geçecektir. Bu da genel nüfüs artışının yüzde 40’ı demektir.
Ama sizin söylediğiniz gibi Tacikistanda nüfüs dağılım durumu başkadır. Ülkemizin ortalama nüfüs yaşı 23,5-24’tür, başka bir deyişle Tacikistan nüfüsunun yüzde 70’i 30 yaşına kadar olan insanlardan oluşur. Bunun sebebi ise nüfüs artış hızı bizde yüksektir. Aslında eski Soviyetler birliği zamanında da Tacikistan bu konuda ilk sıradaydı. Ne kadar nüfüs artış hızı yüksekse nüfüs yaş ortalaması da düşecektir.
Siz bunun önemini soruyorsunuz. Elbette bu bizim ülkemizin gelecekteki gelişmesi adına bunun önemli bir fonksiyonu olacaktır. Biz kendi tarihimizi hiçbir zaman unutmayız onu çok sever ve sayarız; ama çok güçlü bir
inanç ve ümitle daha güzel ve hoş bir geleceğe bakıyoruz. Bu yolda biz özellikle gençlerimizin gücüne ve aklına güveniriz, çünkü onlar milletimizin geleceğidir.
Elbette bu yolda zorluklar pek fazladır. Gençler tabii olarak çok şeyler beklerler, herbiri daha iyi yaşam ve iş şartlar olmasını isterler. Onlar her zaman yeniliklerden yanadır. Diğer taraftan gençlerle ülkenin geleceği için temeller atmak daha kolaydır, çünkü 25-30 yaş arası gençler yeni yaşam ve iş şartlarına, teknoloji yeniliklerine ve dil öğrenmeye daha çabuk ayak uydururlar.
Bakın, çıkan sonuçlar genelde pozitif sonuçlardır. Yani Tacikistanın genç bir nüfüsa sahip olması ülkenin geleceği adına çok önem arzetmektedir.
9. Tacikistan Türkiye arsındaki ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bugünkü ilişkileri tatmin edici bir seviyede midir?
Tacikistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler son yıllarda ekonomik ve sosyal alanlarda çok gelişmiş durumdadır. Bu bir kaç sene içerisinde iki ülke arasında 14 işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 2005 yılına göre mal alışverişi 3 katına artmış ve bu senenin başına göre de yüzde 15 artış göstermiştir.
Tacikistan ve Türkiye uzmanları değişik projelerde müşterek kurumlarda çalışıyorlar. Mesela, şimdi Duşanbenin merkezinde Tükiyenin sermayesiye kurulacak olan 220
yatak kapasiteli ilk beşyıldızlı otelin inşaatı devam ediyor.
Ama bütün bunlara rağmen ben bu iki ülke arasındaki ilişkilerinin son noktaya geldiğini düşünmüyorum. Bu ilişkiler içinde özellikle ekonomi alanındaki ilişkilerin seviyesini daha da artırmamız gerekiyor. Bizim, Türkiye ile Tacikistana daha faydalı olacak ernerji, inşaat, tarım, hafif sanayi, ve metalürji gibi alanlarda ilişkilerimizi artırmamız daha iyi olacaktır.