AB vicdan testi kıskacında

Göçmenlerin uyum sorununu çözemeyen Avrupa, insan haklarına aykırı bulunan vicdan testine yöneliyor. Almanya’da başlayan uygulamanın diğer ülkelere yayılması halinde AB’nin kendi değerleriyle çelişece

AB vicdan testi kıskacında

Almanya ve Hollanda’da uygulanan vicdan testine tepkiler artarken, benzer yöntemlerin bütün Avrupa’ya yayılma ihtimali belirdi. Önceki gün Almanya’nın Heiligendamm kentinde bir araya gelen AB yetkilileri, vatandaşlık testi ve uyum sözleşmesi hazırlanması konusunda mutabık kaldı. Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ve Polonya içişleri bakanları, Fransız meslektaşları Nicolas Sarkozy’nin, ‘uzmanlar grubu oluşturalım’ teklifini kabul etti. Vatandaşlık ve vicdan testinin göçmenlerden ziyade Müslümanları hedef aldığına ilişkin çok sayıda şikâyet bulunuyor. AB’nin en büyük 6 ülkesinin aldığı bu kararın ardından uygulamanın 25 AB üyesini içine alacak şekilde genişleme ihtimali var. AB, yıllardır göç konusunda ortak siyaset üretmeye çalışıyor. İçişleri bakanlarının 2 günlük toplantısının ardından alınan kararın uygulamaya konulması halinde Avrupa’ya göç etmek isteyenler gidecekleri ülkenin dilini ve kültürünü bildiklerini ispatlamak için imtihanlara girmek zorunda kalacak. Ortak karar, Müslümanlara dinler ve kültürlerarası diyaloğun da güçlendirilmesi için çabaların artırılması gerektiğini kaydediyor. Kararın, 11 Eylül sonrası vuku bulan Irak Savaşı, Madrid ve Londra bombalamalarının yanı sıra karikatür krizinin ardından gelmesi dikkat çekiyor. Bazı uzmanlar, AB’nin çözemediği uyum sorununu göçmenlere yıktığını savunurken, diğerleri daha ihtiyatlı yaklaşarak uygulamanın nasıl şekilleneceğini görmek gerektiğini kaydediyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türk asıllı üyesi Cem Özdemir ve Belçika Senatosu’nun Türk asıllı üyesi Fatma Pehlivan karara tepki gösterirken, Göç Siyaseti Merkezi (MPC) uzmanı Yongmi Schibel, kararın sorunlara yol açabileceğini; ancak yorum için uygulamaya bakmak gerektiğini kaydediyor. Londra Kolej Üniversitesi’nden Prof. Nigel Harris ise kararı yerden yere vurarak, “Bu yaklaşım, Fransız cumhurbaşkanlığı seçimlerini gözeten yabancı düşmanı bir anlayış ve saçma sapan.” dedi. Avrupa ülkelerine göçenlerin, imzaladıkları sözleşmeye aykırı hareket etmeleri durumunda sınır dışı edilmeleri de söz konusu olabilecek. Ortaya çıkacak vatandaşlık testinin, bazı üyelerdeki uygulamaları esas alacağı belirtiliyor. Yapılacak imtihanda, göç edenlerin “Batı değerlerini ne kadar bildikleri, dile ne kadar vâkıf oldukları ve ekonomik durumları” anlaşılmaya çalışılacak. Aralarında Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerin bulunduğu AB üyeleri, göç konusunda birtakım uygulamaları sürdürüyor. Danimarka, Hollanda ve Almanya’daki uygulamalar tepkilere sebep oluyor. Hollanda’nın bu ay yürürlüğe soktuğu göçmen kanunu dünyanın en ağır düzenlemesi olarak anılmaya başladı bile. Hollanda’daki yeni kanuna göre göç etmek isteyenler dil ve kültür imtihanlarından geçecek ve 375 saat mecburi dil kursu alacak. Hollanda, ayrıca potansiyel göçmenlere müstehcen ve eşcinsellikle ilgili kısa filmler gösterip tepkilerini araştırıyor. Göç konusuyla yakından ilgilenen ve Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu’nun iç politika sözcüsü olan Türk asıllı Alman milletvekili Cem Özdemir, 6 bakanın uzlaştığı formülün olumsuz bir saikle ortaya çıktığına işaret etti. Zaman’a konuşan Özdemir, söz konusu bakanların göçmenlerin bulundukları ülkelere olumlu katkılarını görmezden geldiklerini ve onları bir sorun olarak gören anlayışa yakın durduklarını söyledi. Özdemir, “Düşünün ki okulda öğretmen talebesini ya da işveren işçisini sürekli sorun kaynağı olarak görüyor, oradan olumlu bir şey nasıl çıkar? Bakanlar da göçmenleri sürekli sorun kaynağı olarak görüyor. Eğer deselerdi ki göçmenler bize büyük katkıda bulundular; ama entegrasyon için biraz daha gayret sarf etmeliyiz, o zaman işin şekli de rengi de değişirdi.” şeklinde konuştu. Bakanların göç sorununu yanlış teşhis ettiklerini, teşhis yanlış olduğu için tedavinin de işe yaramayacağını söyleyen Cem Özdemir, Avrupalı yetkilileri işi yokuşa sürmekle itham etti: “Uyum sözleşmesi boş bir laf. Mesela dense ki anayasa herkesin uyması gereken temel esastır. Bunda hiçbir sorun yok; ama Almanya’da özel hayata ilişkin sorular soruluyor, belli bir grubun hedef seçildiği çok açık.” Prof. Harris: Saçma ve yabancı düşmanı karar İngiltere’de göçle ilgili eleştirel yaklaşımı ile tanınan Prof. Nigel Harris, kararın “Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini gözeten, yabancı düşmanı, saçma sapan” bir yaklaşım olduğunu savundu. Kararın Avrupa’ya göçenleri Batılı değerlerle donatmak gibi bir hedef güttüğüne işaret eden Prof. Harris, “Sanki Avrupalılar terör eylemi yapamaz gibi bir yaklaşım var. Kızıl Tugayları, IRA’yı, ETA’yı ne çabuk unuttuk?” dedi. “Batılı değerler” ifadesinin de sorunlu olduğunu kaydeden Harris, “Hitler’i, Mussolini’yi, Stalin’i bu Batılı değerler doğurdu. Emperyalizmi de Batı icat etti. Bunlar hiç yaşanmamış gibi bir tavır var.” dedi. Soruna yanlış teşhis konulduğunu vurgulayan Harris, meselenin istihdam üretmek olduğunu, Batı’nın nüfus artışı göz önüne alındığında işçi ihtiyacının daha net ortaya çıktığını vurgulayarak, “Evimde musluğumu tamir eden kişinin İngilizce konuşup konuşmaması beni ilgilendirmiyor, önemli olan dille ilgili kabiliyeti değil, musluğu tamir etmesi.” dedi. Pehlivan: İşe yaramaz Prof. Nigel Harris, söz konusu kararın kısa vadeli olduğunu ve ülkelerin iç siyasi menfaatlerine hizmet ettiğini vurgularken, Belçika’da benzer kanunlara karşı mücadele eden Türk asıllı senatör Fatma Pehlivan da vicdan testi gibi uygulamaların hiçbir işe yaramayacağını, sorularla insanların özel hayatlarına müdahale edilmeye çalışıldığını söyledi. Avrupa ülkelerini entegrasyon politikalarındaki başarısızlıklarını bu tür yöntemlerle örtmeye çalışmakla suçlayan Fatma Pehlivan, “Tabii ki insanlar gittikleri ülkelerin değerlerini ve dillerini öğrensinler. Bunu biz de teşvik ediyoruz. Ama öpüşen erkeklere ne tepki verirsiniz gibi sorular tamamen özel hayata ilişkin. Belçika’da öpüşen erkeklere tepki gösteren, beğenmeyen Belçikalılar da var.” diye konuştu. Dinin vatandaşlıkla hiçbir ilgisi olmadığını vurgulayan Pehlivan, genelde Hıristiyan Demokrat hükümetlerin göçe ilişkin sert tedbirler aldığına işaret etti. En ağır uygulamaların Hollanda, Almanya ve Danimarka’da olmasına dikkat çeken Türk asıllı senatör Fatma Pehlivan, “Bunların hepsi sağ hükümetler. Burada bir siyaset yapılıyor, konu siyasileştiriliyor.” diye konuştu. Pehlivan, katı kurallarla insanların bir günde değişmeyeceğini, entegrasyona yatırım yapılması gerektiğini vurguladı. ‘Ranitzky bile Alman olamazdı!’ Almanya’da iki eyalette vicdan testi uygulanıyor. Baden Wurttemberg’de göçmenlere özel hayatlarına ilişkin sorular sorulurken, Hessen’de ise sorular çok zor. Almanya’nın yaşayan en büyük edebiyat eleştirmenlerinden Marcel Reich Ranitzky’nin Hessen eyaleti vicdan testindeki bir soruya doğru cevap veremediği ortaya çıktı. Ranitzky’ye söz konusu sorulardan soran bir Alman gazetesi, ünlü eleştirmenin doğru cevap veremediğine ve bu soruya muhatap olması halinde Alman vatandaşı olamayacağına sayfalarında geniş yer ayırdı. ZAMAN
<< Önceki Haber AB vicdan testi kıskacında Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER