AB Komisyonu'nun yayımladığı raporda, önceki
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleri üzerine yeni atamaların hızla yapılması övgü aldı.
Raporda, ''
Ağustos 2011'deki
YAŞ toplantısı öncesinde
Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlarıyla birlikte emekliliğini istedi. YAŞ toplantısında yeni komutanlarının geciktirilmeden atanmaları, hükümetin üst düzey komutanların atanmasını
kontrol ettiğini doğruladı'' ifadesi kullanıldı.
AB raporunda,
sivillerin ordu üzerindeki kontrolünde müspet ilerlemeler sıralanırken, ''Genel olarak güvenlik güçleri üzerindeki sivil denetim prensibinin güçlendirilmesinde iyi ilerleme sağlandı. Ağustos 2011 YAŞ toplantısı, silahlı kuvvetler üzerinde daha güçlü sivil denetim yönünde atılmış bir adımdır. Askeri harcamalar üzerinde sivil gözetim güçlendirildi ve Milli
Güvenlik Stratejisi gözden geçirildi. Buna ilaveten
YAŞ kararları sivil yargının incelemesine açıldı'' denildi.
İlerleme raporunda, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin yetkilerini aşan siyasi konulara doğrudan ya da dolaylı müdahale girişimi vakalarının azaldığı da ifade edildi.
Raporda ordunun sivil kontrol kapsamında
Türkiye'ye yönelik eleştiriler arasında ise YAŞ'ın yapısı ve yetkilerinin değiştirilmemesi,
terfi ve atamalarda sivil kontrolün sınırlı kalması, İçişleri ve
Milli Savunma bakanlıklarının
jandarma üzerindeki yetkisinin sınırlı kalması, askeri yargının yapısı ve görev alanının gözden geçirilmemesi, YAŞ kararlarının ve diğer askeri makamların
kariyer yönetimiyle ilgili kararlarının yargı denetimine yeterince açılmaması, TSK Güçlendirme Vakfı'nın
Sayıştay denetimine açılmaması, orduya siyasete müdahale alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu'nun değiştirilmemesi, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmaması, orta öğrenimde
milli güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesi ve TSK'nın medya kuruluşlarına seçici
akreditasyon uygulamasını sürdürmesi sıralandı.
Yeni anayasa çağrısı
İlerleme raporunda, 12
Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa paketinin özellikle yargıda standartları yükselttiği belirtilerek, ''Yeni anayasa,
demokrasi, hukukun üstünlüğü,
insan hakları ve
azınlık haklarına saygıyı güvence altına alan kurumların istikrarını güçlendirecek ve aralarında
Kürt meselesinin de bulunduğu köklü sorunların çözülmesini sağlayacaktır.
Hükümet ve muhalefet, özgürlükleri merkezine alan yeni anayasa için çalışma konusunda taahhütte bulundular.
Anayasanın hazırlanması sürecinde tüm
siyasi partiler ve sivil
toplum dahil en geniş istişarelerin gerçekleştirilmesinin güvence altına alınmasına azami dikkat edilmelidir'' ifadesi kullanıldı.
Raporda
Ergenekon davası ve
darbe planlarına yönelik diğer soruşturmaların ''Türkiye açısından demokrasiye karşı işlendiği iddia edilen suçlara ışık tutmak ve hukukun üstünlüğüyle demokratik kurumların uygun işleyişine güveni artırmak için fırsat kalmaya devam ettiği'' kaydedildi.
Bununla birlikte raporda sözkonusu soruşturmaların yürütülmesiyle ilgili endişelerin bulunduğu,
savunma hakkının riske edildiği, savcıların ve mahkemelerin kamuoyunu bilgilendirme mekanizmalarına sahip olmadığı gibi sorunlar nedeniyle kamoyunda süren davaların meşruiyetiyle ilgili endişelere neden olduğu dile getirildi.
Cumhurbaşkanı Gül'e övgü
AB Komisyonu'nca hazırlanan raporda Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, ülkedeki belirgin kutuplaşma atmosferinde ''uzlaştırıcı rolünü sürdürmesi'' nedeniyle övgü aldı.
Raporda Gül'ün Türkiye'nin gündemindeki bazı
kilit meseleleri ''yapıcı açıklamalar ve müdahalelerde çözdüğü'' kayda geçirildi.
AB raporunda Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresinin gelecek yıl mı yoksa 2014 yılında mı sona ereceğinin hala müphem olduğu ifade edildi.
12 Haziran seçimlerinin ardından ilk kez müstakil yapıda AB Bakanlığı oluşturulması ve hükümetten gelen AB
katılım sürecine bağlılık yönündeki açıklamaların Türkiye'nin AB kararlılığını teyit ettiği kaydedilen raporda, AB Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış da ''bakanlıklar arası çalışmaları daha etkin hale getirmek ve sivil toplumu sürece dahil etmek için çaba göstermesi'' nedeniyle övüldü.
İfade ve basın hürriyeti
Raporda, hassas olarak nitelendirilen meselelerin kamuoyunda açıkça tartışılabilmesine rağmen yüksek sayıda
ifade özgürlüğü ihlallerinin ve basın özgürlüğünün pratikte kısıtlanmasının endişe doğurduğu bildirildi.
Gazetecilerin hapse atılmasının ve
Ergenekon soruşturması kapsamında yayımlanmamış bir kitap taslağına el konulmasının bu endişeleri güçlendirdiği savunulan raporda, Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğünde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyum sağlayabilmek için yasal düzenlemeler yapması gerektiği belirtildi.
İlerleme raporunda ''Türkiye'de ceza yasaları büyük ölçüde sorunlu ve ifade özgürlüğünü orantısız şekilde kısıtlamaya açık.
Basın kanunu ve Atatürk'ü koruma kanunu da ifade özgürlüğünü kısıtlamada kullanılıyor'' denilerek Türk
Ceza Kanunu'nun 125, 214, 215, 216, 220, 226, 285, 288, 314 ve 318'inci maddeleriyle Terörle Mücadele Kanunu'nun 6'ncı ve 7'nci maddelerinin değiştirilmesi talep edildi.
AB ilerleme raporunda, medya kuruluşlarına birçok kez yüksek
para cezası uygulanması eleştirildi.
HSYK daha bağımsız
Raporda Türkiye'nin yargı alanında özellikle geçen yılki Anayasa paketinin uygulanmasıyla ilerleme sağlamaya devam ettiği belirtilerek Adalet Bakanlığı'nın HSYK üzerindeki etkisinin azaldığı kaydedildi.
Raporda, daha önce sadece toplantılara katılmayarak karar alınmasını engelleyebilen
Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK'daki yeni yapılanmanın ardından artık bu gücünü yitirdiği dile getirildi.