AB'nin Türkiye raporu 'endişe' dolu

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun hazırladığı ve 8 Ekim’de yayınlanacak 17. İlerleme Raporu’nda Ankara’ya sert eleştiriler yöneltiliyor.

AB'nin Türkiye raporu 'endişe' dolu

80 sayfalık taslak raporda AKP hükümetine seçimler, yargı, yolsuzlukla mücadele, hukukun üstünlüğü ve basın hürriyeti konularında ciddi uyarılar yapılıyor. Rapor taslağında en fazla kullanılan kelime ‘endişe’. AB, iktidarın yolsuzluk iddialarına yaklaşımının yargı bağımsızlığını zayıflattığını, kamu idaresinin etkinliğinde endişelere yol açtığını vurguluyor. Yolsuzluk iddialarını nasıl ele alacağı merakla beklenen AB’nin iktidarın ‘paralel devlet’ tezine itibar etmediği görülüyor. Deniz Feneri ile ilgili yolsuzluk iddiaları yine gündeme getiriliyor. Hükümetin Kürt meselesinde attığı adımlar ise olumlu bulunuyor.

17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından çıkarılan kanunlara tek tek atıf yapılan taslak ilerleme raporunda, bu yasaların gerekli istişareler yapılmaksızın, alelacele çıkarıldığına dikkat çekiliyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan ilk ayrılan partinin AKP olduğu vurgulanan raporda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devlet imkanlarının Recep Tayyip Erdoğan lehine kullanıldığına işaret ediliyor.  AB’nin 17. raporu olan taslak, 8 Ekim’de resmen açıklanacak. Teorik olarak taslağın son dakikaya kadar değişme ihtimali bulunuyor ancak kaynaklar ciddi bir tadilat beklemediklerini ifade ediyor.

Taslak raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

ANAYASA: Meclis Uzlaşma Komisyonu yaklaşık 170 maddenin 60’ında ön mutabakat sağladı. Mutabakatta süregiden uzlaşmazlık eksikliği üzerine, iktidardaki AKP, Kasım 2013’te Komite’den çekildi. Komisyon resmen aralıkta lağvedildi. 2010 anayasa referandumunda kabul edilen değişikliklerle ilgili olarak şahsi verilerin korunması, askeri yargı, cinsiyet eşitliğine yönelik kanunların uygulanmasında gelişme kaydedilmedi. Anayasa reformu donduruldu. Ancak anayasa Türkiye’nin daha demokratikleştirilmesi, kuvvetler ayrılığının temini, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, eşitlik, demokrasi ve hürriyetleri teminat altına alacak en güvenilir mecra olacaktır. Venedik Komisyonu ile aktif istişareler sürdürülmelidir.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ:Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylar genel itibarıyla özgürce kampanya yapabildiler. Ancak AGİT ve Avrupa Konseyi (AK) Başbakan’ın resmi pozisyonunu kullanması ve son derece taraflı medya desteğinin kendisine diğer adaylar karşısında aşikar bir avantaj sağladığı yönünde endişelerini seslendirdi. Hukuki mevzuat demokratik seçimler için uygun olsa da seçim sürecinin şeffaflık ve hesap verebilirliğini kısıtlayan kampanyaların finansı, detaylı raporlama ve müeyyide uygulanması konularında hâlâ reforma ihtiyaç var.

MAHALLİ SEÇİMLER: Seçimler genelde iyi tertip edildi ve Güneydoğu dahil barışçıl şekilde yapıldı. Ancak kampanya kutuplaştırıcı ve gergindi; seçimlerde hile iddiaları bazı şehirlerde protestolara yol açtı. Birçok belediyede seçimlere itirazlar edildi ve iptaller için çok sayıda müracaat yapıldı. Sonuçta 13 yerleşim biriminde neticelerde değişikliğe gidildi. Seçimler kampanya bütçelerini, bağışları ve adayların mal varlıklarını denetleyecek gerekli hukuki ve kurumsal çerçeve olmaksızın gerçekleştirildi.

Genel olarak, cumhurbaşkanlığı seçimleri düzgün şekilde gerçekleştirildi ancak kampanya sürecinde devlet kaynaklarının Başbakan lehine suistimal edildiğine dair ve basın yayın organlarındaki taraflı yayın endişelere yol açtı. Mahalli seçimlerin ilk neticelerine yapılan rekor sayıda itiraz ülkede derinleşen kutuplaşmaya işaret ediyordu.

FEZLEKELERİN GECİKMESİ RAPORDA

MECLİS: Yolsuzluk iddialarına ilişkin geniş Meclis dokunulmazlığı mevcudiyetini korudu. Mayısta Meclis, eski bakanları kapsayan yolsuzluk iddialarına ilişkin tek bir meclis araştırma komisyonu kurdu. Komisyon, itham edilen milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi’nde yargılanıp yargılanmamaları konusunda Genel Kurul’a tavsiyede bulunmakla görevlendirildi. AKP’nin adaylarını açıklamaması üzerine iki ay geciken komisyon nihayet 8 Temmuz’da 15 üyeyle kuruldu. 15 üyenin 9’u AKP, 4’ü CHP, MHP ve BDP/HDP’den birer üyeyle teşkil edildi. 14 Temmuz’da komisyon başkanı dizini olmadığı gerekçesiyle dosyayı savcılara iade etti. Komisyonun bir üyesi gecikmeyi protesto ederek istifa etti. Komisyon, ağustos sonunda iddiaları incelemeye başladı. Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanının denetlenmesinde şeffaflık ve hesap verebilirliğe ilişkin büyük endişeler mevcudiyetini sürdürdü. Meclis’in ana vazifesi olan kanun yapma ve yürütmeyi denetleme fonksiyonlarını icra etme kabiliyeti, siyasi partiler arasındaki uzlaşma ve diyalog eksikliğinin sürmesi üzerine engellendi.

DERSHANELER: Temel kanunların kabulünden önce yeterli hazırlık ve istişare eksikliği teamülü devam etti. Hükümetin ve AKP’nin hazırladığı internet, yargı, dershanelerin kapatılması ve MİT kanunlarını tadil eden düzenlemeler uygun Meclis müzakereleri ya da sivil toplum ve paydaşlarla iştişare edilmeden kabul edildi. Kanun yapımında kapsayıcı ve istişari yaklaşım kuraldan ziyade bir istisna olma vasfını sürdürdü.

SAYIŞTAY: Meclis’te teknik uzmanlığa sahip uzman bir komisyon eksikliği Parlamento’nun Sayıştay raporlarını takibini ve kamu harcamalarının denetlenmesini zayıflattı. Ayrıca, yürütmenin ve kamu harcamalarının (bilhassa askeri harcamaların) Meclis tarafından denetlenmesinde bir gelişme sağlanamadı. Bu problem Sayıştay’ın hukuki mevzuatının zayıflığı ile daha da derinleşti.

HÜKÜMET, 17 ARALIK SONRASI YARGIYA MÜDAHALE ETTİ

HÜKÜMET: Yılın mühim bir kısmında dikkat Başbakan, dört bakan ve akrabaları, en büyük kamu bankasının müdürü, memurlar ve işadamlarına yönelik 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddialarına çevrildi. 25 bakanın 10’u 25 Aralık’taki hükümet değişikliğinde koltuklarından ayrıldı. Yolsuzluk iddialarında itham edilen dört bakanın Meclis dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik taleplerin ulaştırılmasında önemli gecikmeler yaşandı. Yolsuzluk iddialarına karşılık hükümet, Gülen Hareketi tarafından kontrol edilen devlet içinde ‘paralel bir yapı’nın yargı darbesi yaptığını iddia etti. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarında bulunan savcı ve polisler görevlerinden uzaklaştırıldılar. Poliste, kamuda ve yargıda önemli sayıda yer değiştirmeler, ihraçlar yargıya ilişkin hukuki düzenlemeleri takip etti. Mühim sayıda polis memuru tutuklandı. Eylülde İstanbul Başsavcılığı 17 ve 25 Aralık yolsuzluk olaylarına karıştığı iddia edilen 96 kişi için takipsizlik kararı verdi. Hükümetin yolsuzluk iddialarına cevabın bir parçası olarak aralarında HSYK ve internet de olan temel kanunlar alelacele ve istişaresiz kabul edildi. Genel itibarıyla, yürütmenin yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve etkinliğine müdahalesine dönüşen hükümetin yolsuzluk iddialarına cevabı ciddi endişelere yol açtı. Bu cevap siyasi iklimin daha kutuplaşmasına yol açtı. Temel kanuni düzenlemelerin istişaresiz ya da yeteri kadar istişare yapılmadan kabulü ve teklifine ilişkin uygulama sürdürüldü.

MİT’İN YARGI DENETİMİ DARALTILDI

ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİ: Genelkurmay çözüm sürecine ilişkin bir konu dışında yetkisini aşarak siyasi konularda yorum yapmaktan imtina etti. Nisan 2014’te kabul edilen MİT kanununda yapılan tadilat Teşkilat’a olağanüstü geniş yetkiler verdi. Mezkur düzenleme Teşkilat’ın görev alanını genişletmiş, mensuplarının zaten var olan oldukça geniş dokunulmazlığını artırmış, herhangi bir tahdit olmadan ve yeterli Meclis ve yargı denetimine gerek duyulmadan bütün kamu kurumları ve bankaların elindeki bilgilere erişimini artırmıştır. Aralık 2011’de Uludere/Roboski’de Türk ordusunun operasyonu sonucu öldürülen 34 siville ilgili başlatılan askeri ve sivil hukuki soruşturmalar herhangi bir neticeye varmamıştır. Genelkurmay Askeri Savcılığı beş askeri sanığın yargılanmamasına karar vermiştir. Karar, askeri hiyerarşinin operasyonel hata yaptığını kabul etmiş ancak operasyonun kanunen meşru olduğuna karar vermiştir. Genel itibarıyla, asker üzerindeki sivil kontrolünde herhangi bir değişiklik olmamış ve istihbarat teşkilatının sivil denetimi konusunda da herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir. İstihbaratın yargı denetimi önemli oranda daraltılmış ve bu alanın mali denetimi daha da tahdit edilmiştir. Asker, polis, jandarma ve istihbarat teşkilatının sivil denetimi için reformlara ihtiyaç vardır.

YARGI: HSYK düzenlemesi ve takiben çok sayıda savcı ve hakimlerin yerlerinin değiştirilmesi, bazı görevlilerin ihraç edilmesi, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ciddi endişelere yol açtı. Paydaşlarla gerekli istişareler yapılmadan adalet sisteminde sık sık yapılan değişiklikler Türk ceza sisteminin etkinliğini daha da azaltma riski taşımaktadır. Nisanda kabul edilen MİT kanunu AB standartlarına aykırı olarak adli bir denetim olmaksızın Teşkilat’a dinleme yetkisi vermektedir.

YOLSUZLUKLA MÜCADELE: Bilhassa Aralık 2013’ten sonra başlayan yolsuzlukla mücadele soruşturmalarından sonra yolsuzluk iddiaları Türkiye’deki siyasi tartışmada önemli rol oynadı. Yolsuzluk iddialarının ele alınış şekli bu iddiaların ayrımcılık yapılmadan, şeffaf ve tarafsız şekilde yapılabileceğine ilişkin ciddi endişelere yol açtı. Türkiye, 2014 sonrası için yolsuzlukla mücadele stratejisi kabul edip etmeyeceğine karar vermelidir.

KÜRT MESELESİ: Kürt sorununun çözümüne yönelik çözüm süreci devam etti. Çözüm için alternatifler genişçe ve özgürce tartışıldı. Martta yapılan değişiklikler ile mahalli ve genel seçimlerde Türkçenin dışındaki dillerde siyasi propaganda yapabilme, oyların yüzde 3’ünden fazlasını alan partilere devlet desteğinin sağlanması, anadilde özel eğitime izin, Kürtçe harfler X, Q, W’nun kullanımına ilişkin cezai müeyyideler kaldırıldı. Nevruz’a genel itibarıyla olumlu bir hava hakim oldu. Terörizmin bitirilmesi ve sosyal entegrasyonu kuvvetlendirmeye yönelik kanun, çözüm süreci müzakereleri için kuvvetli bir hukuki zemin üretmektedir.

BASIN HÜRRİYETİ: Devlet yetkililerinin açıklamaları basına gözdağı veren etkilere yol açtı ve savcıların editör ve gazetecilere karşı davalar açmaları ile neticelendi. Hatta, devlet görevlileri gazetecilere ve yazarlara karşı bazıları hapis cezası ile neticelenen davalar açtı. Bununla birlikte çok sayıda gazetecinin kovulması, medya sahipliğinin menfaatleri bilgi dolaşımının ötesine geçen işadamlarının elinde temerküz etmesi, yolsuzluk gibi kamu yararını ilgilendiren konularda gazete sahiplerinin ve gazetecilerin oto sansürünün devamına yol açtı. Nisanda kabul edilen yeni MİT kanunu gizli belgeleri yayınlayan gazeteciler, editörler ve diğerleri için 12 yıla kadar hapis öngörüyor.


<< Önceki Haber AB'nin Türkiye raporu 'endişe' dolu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER