Avrupa Parlamentosu, hazırladığı Türkiye raporunda basının, büyük şirketlere ait olmasından ve artan otosansürden rahatsız olduğunu dile getiriyor. HSYK’da yapılacak muhtemel değişikliğin Venedik Kriterleri’ne uyumlu olması gerektiğini vurguluyor. Raporda, askerî yargı ve şahsî verilerin muhafazasıyla ilgili kanunların bir an önce Meclis’ten geçirilmesi talep ediliyor.
Avrupa Birliği (AB), basın hürriyeti ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) konusunda bir defa daha Türkiye’yi uyarmaya hazırlanıyor. Birliğin yasama organı Avrupa Parlamentosu (AP), hazırladığı taslak Türkiye raporunda basının önemli bir kısmının iş dünyasında hayli faal olan şirketlere ait olmasından ve artan otosansürden rahatsız olduğunu vurguluyor. Hükümeti eleştiren gazetecilerin işten çıkarıldığının, bağımsız basının demokratik sistem için ‘hayati’ olduğunun altı çiziliyor. İfade hürriyeti ile medyada çoğulculuğun Avrupa değerlerinin merkezinde olduğu belirtilen taslakta otosansürün gazeteciler ve medya sahipleri arasında yayılarak derinleştiğine dikkat çekiliyor. Zaman'ın haberine göre, raporda, HSYK ve Venedik Komisyonu (VK) konularında uyarılar da yer alıyor. HSYK’da yapılacak muhtemel değişikliğin Venedik Kriterleri’ne uyumlu olması gerektiği, yeni anayasa yazımında da VK’dan istifade edilmesinin önemine vurgu yapılıyor. VK daha önce, 2010 referandumuyla değiştirilen HSYK’nın çalışmasından memnun olduğunu ve hükümetin HSYK ile ilgili tekliflerinin ‘geriye gidiş’ olacağını açıklamıştı. Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten’in kaleme aldığı raporda, anayasa değişikliklerinin bir kısmının hâlâ hayata geçirilmediği hatırlatılıyor, bilhassa askerî yargı ve şahsî verilerin muhafazasıyla ilgili kanunların ivedilikle Meclis’ten geçirilmesi talep ediliyor.
Ekim’de açıklanan AB Komisyonu İlerleme Raporu ile büyük paralellikler gösteren Avrupa Palamentosu’nun Türkiye raporu taslağında, Türk basının Gezi Parkı olaylarını haberleştirmede sınıfta kaldığı belirtiliyor. Demokratikleşme paketi, yargı reformu ve çözüm sürecindeki hükümet icraatları olumlu bulunurken, Türk siyasetindeki uzlaşma geleneği eksikliği ve kutuplaştırıcı dil eleştiriliyor. Hükümetin icraatlarını tarafsız şekilde ele almaya çabaladığı gözlenen taslağın ilk tartışması önümüzdeki hafta Fransa’nın Strasbourg şehrinde yapılacak. Değişiklik önergelerinin ardından 17 Şubat’ta Dışişleri Komitesi’nde oylanacak taslağın 27 Şubat’ta Genel Kurul’da kabul edilmesi bekleniyor.Ankara’nın “dengeli” bulduğu taslağın değişiklik önergeleri ile sertleşmeside ihtimal dâhilinde. Zaman’a konuşan AP kaynakları, taslağın Oomen-Ruijten’in kaleme alacağı son rapor olacağını zira Hıristiyan Demokrat siyasetçinin mayısta yapılacak seçimlerde aday olmayacağını ancak seçimlere girecek birçok milletvekilinin Türkiye konusunda yumuşak görünmemek için metni sertleştirme yönünde çaba sarf edeceğini belirtiyor. 22 ile 25 Mayıs arasında 28 AB üyesi ülkede yapılması planlanan 8. dönem AP seçimleri sonrası sağ, aşırı sağ ve Avrupa şüphecisi partilerin güçlenmesi bekleniyor.
AP taslağında, hem AB’ye hem de Türkiye’ye çağrı yaparak müzakere sürecinin daha inandırıcı olması için adımlar atılması talep ediliyor. Türkiye’nin en fazla eleştirildiği konuların başında gelen temel hak ve hürriyetler ile içişleri ve adalet konularına odaklanan 23 ve 24. fasılların açılması çağrısı yapılan taslakta, 15 numaralı enerji başlığının da açılması isteniyor. Her 3 fasıl da Rumlar tarafından veto ediliyor. Türkiye, müzakerelerin başladığı 2005’ten bu yana sadece 1 fasılda müzakereleri geçici olarak kapatabildi. 35 müzakere başlığının yarısına yakını Rumların ve Fransızların vetosuna takılmış durumda.
‘Türkiye, stratejik ortak’
Türkiye’nin AB için “stratejik ortak” olduğu vurgulanan taslakta, başta 30 Eylül’de kabul edilen demokratikleşme paketi olmak üzere son 12 ayda gerçekleştirilen reformlardan övgüyle bahsediliyor. Hükümetin Gezi Parkı olaylarını ele alış şeklinin kapalı şekilde tenkit edildiği raporda, hükümete reformları sürdürme ve toplumun her kesimiyle diyaloğu artırma çağrısı yapılıyor.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun 60 madde üzerinde anlaşmasının memnuniyetle karşılandığı taslakta milletvekillerine yeni anayasada uzlaşma çağrısı yapılıyor. Taslak kaleme alındığında Uzlaşma Komisyonu’nun henüz lağvedilmediği anlaşılıyor. Ancak hükümet HSYK ve Venedik Komisyonu (VK) konularında uyarılıyor. HSYK’da yapılacak muhtemel değişikliğin Venedik Kriterleri’ne uyumlu olması gerektiği vurgulanırken, yeni anayasa yazımında da VK’dan istifade edilmesinin önemine işaret ediliyor. VK, 2010’da kabul edilen referandum neticesinde tadil edilen HSYK’nın çalışmasından memnun olduğunu ve hükümetin HSYK’ya ilişkin tekliflerinin “geriye gidiş” olacağını daha önce açıklamıştı. Oomen-Ruijten, 2010’da referandumla kabul edilen anayasa değişikliklerinin bir kısmının hâlâ hayata geçirilmediğini hatırlatarak, bilhassa askerî yargı ve şahsî verilerin muhafazası kanunlarının ivedilikle Meclis’ten geçirilmesini talep ediyor. Suriye konusunda dikkat çekici bir dil kullanılan taslakta Türkiye’nin kapılarını Suriyeli mültecilere açması memnuniyetle karşılanırken, Ankara’nın Suriye’de insan hakları ihlalleri yapan muhalif gruplara yardım ettiği ima ediliyor. Suriye’deki yabancı menşeli savaşçıların mühim bir kısmının Türkiye üzerinden ülkeye geçtiği belirtilen taslakta, “Türkiye’nin sınır devriyelerini artırmasını, sistematik şekilde insan hakları ihlalleri yaptığı tespit edilen savaşçı ve silahların ülkeye girişini sınırlamasını talep eder.” deniliyor.