Oylamadan 528 ''Evet'', 52 ''
Hayır'' oyu çıktı. Raporda,
Türkiye'ye reformların hızlandırılması
çağrısı yapıldı.
KABUL EDİLEN DEĞİŞİKLİK ÖNERGELERİ
Raporun oylaması sırasında sunulan 16 değişiklik önergesinden 4'ü kabul edildi.
Avrupa güvenlik ve
savunma politikası planlanmasında, ''NATO'nun önemli ülkesi'' Türkiye'ye danışılmasını
tavsiye eden değişiklik önergesi kabul edildi.
Kıbrıs'ta kayıp kişilerin akıbetinin araştırılmasıyla ilgili olarak Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarında, BM
Güvenlik Konseyi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (
AİHM) kararlarına uygun hareket etmesi tavsiye edildi.
Kabul edilen başka bir değişiklik önergesiyle, TBMM'nin kadın-erkek fırsat eşitliğiyle ilgili
komisyon kurma kararının memnuniyetle karşılandığı ifade edildi.
Bir diğer değişiklik önergesiyle, Türkiye'nin bir "
Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu" kurulması
önerisine atıfta bulunuldu.
Yine kabul edilen sözlü önergesiyle orijinal paragrafın içine ''
laiklik'' kelimesi eklenerek, siyasi parti liderlerine yapılan tavsiyeyle ilgili metin şu şekilde kabul edildi:
''
Avrupa Parlamentosu, siyasi parti liderlerine, ciddi şekilde
diyalog aramaları ve uzlaşma ruhu içinde Türkiye'nin modernleşmesi gündemi üzerinde uzlaşmaları çağrısı yapar ve reformların hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına ve temel özgürlüklere bağlı, istikrarlı, demokratik, çoğulcu, laik ve müreffeh bir
toplum hedefine yönelik olması gerektiğini vurgular.''
Kıbrıs ile ilgili kabul edilen başka bir değişiklik önergesinde ise müzakerelerin tamamlanması halinde, AB'nin özgürlüklerle ilgili ilkelerinin
Kuzey Kıbrıs'ta geçici ve geçiş sürecinde kısıtlanabileceğine vurgu yapan öneri kabul edildi. Bu önergenin kabul edilmesine
Rumlar karşı çıkmıştı.
Raporda, ''AB Konseyi'ne,
AB Komisyonu tarafından gerekli koşulların yerine getirildiği belirtilen fasılların açılması yolunda ilerleme sağlanmasını gözden geçirmesini tavsiye ediyoruz'' ifadesi yer aldı.
Raporda, "Türkiye'nin AB reformlarında son 3 yıldır devam eden yavaşlamadan endişe duyulduğu" belirtilerek, Türk hükümetinden ''2005 yılında taahhüt ettiği reform sürecine devam konusunda siyasi iradesini ispatlaması'' istendi.
"Türk toplumunda ve önde gelen
siyasi partiler arasında süren kutuplaşmanın 2008 yılında daha da derinleştiği" savunulan raporda, "bunun siyasi kurumların işleyişini ve reform sürecinde ilerlemeyi olumsuz etkilediği" kaydedildi.
Siyasi parti liderlerine ''ciddi şekilde diyalog aramaları ve uzlaşma ruhu içinde Türkiye'nin modernleşmesi gündemi üzerinde uzlaşmaları'' çağrısı yapılan raporda, reformların ''hukukun üstünlüğüne dayalı,
insan haklarına ve temel özgürlüklere bağlı, istikrarlı, demokratik, çoğulcu laik ve müreffeh bir toplum'' hedefine yönelik olması gereği vurgulandı.
Raporda, ''Daha önceki kapsamlı
Anayasa reformu çabalarının başörtüsü tartışmasıyla son bulmasından ve toplumun daha fazla kutuplaşmasına yol açmasından üzüntü duyuyoruz.
Temel özgürlükler ve insan haklarının korunmasını merkeze alacak yeni ve
sivil anayasa çalışmalarına yeniden başlaması için hükümete çağrı yapıyoruz'' denildi.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Yeni anayasa çalışmalarına ''etnik ve dini
azınlıklar dahil sivil toplumun ve siyasi partilerin de katkı yapmasının'' talep edildiği raporda, AK Parti ve DTP hakkında açılan
kapatma davalarına atıf yapılarak, Siyasi Partiler Kanununun değiştirilmesi istendi. Raporda, şunlar kaydedildi:
''2008 yılında TBMM'deki iki partinin kapatılması istemiyle açılan davalardan endişe ediyoruz. Siyasi partiler kanununun öncelikli olarak değiştirilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve Avrupa Konseyinin
Venedik Komisyonu önerilerine bütünüyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.''
Belgede, ''ordu üzerinde tam sistematik sivil gözetim sağlanması konusunda ilerleme kaydedilememesinden'' ve ''TBMM'nin ordu ve savunma politikasını denetlemesinin güçlendirilememesinden'' kaygı duyulduğu ifade edildi.
''
Yargı mensuplarının siyasi tartışmalara müdahil olmamasını güvence altına alarak, yargının tarafsızlığını ve mesleki yetkinliğini güçlendirecek sistematik çabalara acil ihtiyaç duyulduğu'' vurgulanan raporda, hükümetin yargıda reform çabalarını sürdürmesinin önemine işaret edildi.
ERGENEKON DAVASI
Raporda, ''
Ergenekon suç örgütü sanıklarının
yargılanmaya başlamasından memnuniyet duyuyoruz. Örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılması için yetkilileri soruşturmayı sürdürmeye
teşvik ediyoruz. Sanıklara muameleyle ilgili (olumsuz) haberlerden endişe duyuyor, Türk makamlarından sanıklara adil yargılanma hakkı sunmalarını ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkıca bağlı kalmalarını istiyoruz. Hrant Dink'in öldürülmesi gibi çözümlenemeyen davalar değerlendirilirken Ergenekon'un bu tür olaylarda rolü olduğu tezi daha çok ciddiye alınmalıdır'' denildi.
Türkiye raporunda, DTP'ye ve tüm seçilmiş parti üyelerine, ''
PKK ve
terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymaları'' çağrısı da yapıldı.
PKK TERÖRÜ
Raporda, PKK ve diğer terör örgütlerinin Türkiye
topraklarındaki terör eylemleri kınanarak, ''terörle mücadelesinde Türkiye ile
dayanışma içinde olunduğu'' tekrar edildi.
Terör örgütü PKK'nın ''derhal ve ön koşulsuz
silah bırakması'' istenilen raporda,
Irak'ın kuzeyindeki bölgesel
yönetim dahil Türkiye ile Irak makamları arasında geliştirilen diyalog ve
işbirliğinin memnuniyetle karşılandığı belirtildi.
Irak makamlarının Türkiye ile işbirliğini yoğunlaştırarak, topraklarından komşu ülkelere
terör saldırısı yapılmamasını güvence altına alması talep edilen belgede, Türkiye'nin de
sınır ötesi askeri operasyonlarında ''Irak'ın toprak bütünlüğüne, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstererek, sivillerin zarar görmemesini garanti altına alması'' istendi.
Raporda, ''Demokratik Toplum Partisi ile tüm seçilmiş üyeleri, PKK ve terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymalıdır. Tüm siyasi partiler, Türk devletinin istikrarı, refahı ve bütünlüğünü güçlendirecek bir çözüme katkı yapmalıdır'' denildi.
Belgede, hükümete ''
Kürt meselesinin nihai çözümü için öncelikli olarak siyasi inisiyatif göstermesi'' çağrısı yapıldı, hükümetten, ''Kürt kökenli vatandaşlar için
ekonomik ve sosyal fırsatlar sunarak, devlet ve özel okullarda
Kürtçe öğrenmeyi gerçekten mümkün kılacak ve Kürtçe yayına izin verecek şekilde kültürel hakları somut şekilde iyileştirmesinin beklendiği'' kaydedildi.
ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
Ermenistan ziyaretinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, bu girişimin iki ülkenin ilişkilerini normalleştirmesine gerçek katkı sunacağı umudu dile getirildi.
1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezlerine yer verilmeyen raporda, Türkiye'nin ''sınırı yeniden açarak
Ermenistan ile ekonomik ve siyasi ilişkileri bütünüyle tesis etmesi'' talep edildi.
Raporda, bu kapsamda Türk ve Ermeni hükümetlerine yapılan çağrıda, ''bugüne ve geçmişe saygı göstererek, geçmiş olayların açıklıkla ve samimi olarak tartışılmasına izin vererek, uzlaşma sürecinin başlatılması ve AB
Komisyonunun bu sürece katkı yapması'' istendi.
''Türkiye'nin Kıbrıs'taki müzakere atmosferini kolaylaştırmak için askerlerini çekmesi ve her iki lidere kendi ülkelerinin geleceklerini özgürce müzakere izni vermesi gerektiği'' görüşü de raporda yer aldı.
Türk hükümetine ''
Mart 2009 yerel
seçimlerine katılan tüm partilerin seçim komisyonlarında temsil edilmelerine izin vermesi'' tavsiye edilirken, ''demokratik, çoğulcu bir toplumda ifade özgürlüğünün ne sık sık
internet sitesi yasaklamakla ne de eleştirel basına
baskı yapmakla ve dava açmakla sağlanabileceği'' belirtildi. Raporda, TRT-6'nın Kürtçe yayına başlamasından duyulan memnuniyete de ifade edildi.
Türk iş dünyasında sıkça yakınma konusu olan AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına
Gümrük Birliği üyesi olmasına karşın dahil edilmemesi de raporda yer alırken, serbest ticaret anlaşmalarıyla ilgili hazırlanan etki raporlarının Türkiye'yi de kapsaması gereği vurgulandı.
Raporda Türkiye'den öğrenciler, akademisyenler ve iş adamları gibi gruplara AB'nin
vize kolaylığı getirmesi çağrısı yapıldı.
Raporda ayrıca, ''Türk hükümetinin ve yargı makamlarının, 'yeşil
sermaye' olarak adlandırılan şirketlerce ya da '
Deniz Feneri' davasında olduğu gibi
yardım kuruluşlarınca dolandırılan AB vatandaşı ya da AB'de oturumu bulunan mağdurları ilgilendiren davalarda, AB üyesi ülkelerle daha fazla işbirliği yapmaları gerektiği'' ifade edildi.