1- Şiiler'in yükselişi Araplar'ı korkutuyor
İsrail, Lübnan'a karşı başlattığı operasyonda
Hizbullah'ı
hedef aldığını açıklıyor. İsrail'in varlığına karşı çıkan Hizbullah, Şii Müslümanlar'ın kurduğu bir
örgüt... ABD'nin
Irak işgalinden beri
Sünni-Şii farklılığı bölgede öne çıktı. Çoğu Arap ülkesi, Hizbullah'ın güçlenmesini iktidarlarına bir tehdit olarak algılıyor. Şiiler'in yükselişinden, bu mezhebi "
İslam dışı" gören Vahhabiliğin
egemen olduğu S.
Arabistan özel olarak rahatsız. Başta Suudiler olmak üzere Körfez'deki diğer şeyhlikler, topraklarındaki Şiiler'in ayaklanmasından kaygılanıyor. S.Arabistan'da nüfusun yüzde 20'sini, Kuveyt'te yüzde 30'unu ve Bahreyn'de de yüzde 60'ını Şiiler oluşturuyor.
2. Şeyhler iktidarı kaybetmek istemiyor
Arap Birliği üyesi 22 ülkenin sadece 11'inde parlamenter
seçim sistemi bulunuyor. 11 ülkenin başında ise şeyh ve emirler var. Örneğin, S.Arabistan'ı 1932'den beri Suud Hanedanı yönetiyor.
Mısır,
Sudan ve
Moritanya gibi seçim olmasına rağmen siyasi hanedanlıklara sahip olan ülkeler çıkarıldığında, geriye "demokratik" olarak adlandırılabilecek 4 Arap ülkesi kalıyor. Biraz daha açmak gerekirse,
ekonomik açıdan söz sahibi ancak gücünü halklarından almayan zayıf iktidarlar yaşamlarını başta ABD olmak üzere Batı'ya dayanarak sürdürüyor. Bu nedenle ABD'nin ve dolaylı olarak İsrail'in bölgedeki
politika ve girişimlerine ses çıkarmakta zorlanıyorlar.
3. İran'ın artan gücü endişe yaratıyor
Mısır başta olmak üzere Arap devletlerini İsrail'e yakınlaştıran ana nedenlerden biri İran'ın artan nüfuzu...
Afganistan ve Irak'ta yaşananlardan en fazla İran yararlandı; İran'da sürgünde yaşamış birçok Şii İslamcı Irak'ta üst düzey görevlere geldi. Hatemi döneminde devrim ihracı politikalarına ara veren
Tahran, Ahmedinecad'ın
cumhurbaşkanı olmasıyla bölgenin, hatta İslam dünyasının liderliğine oynuyor. İran, nükleer programıyla Batı'ya kafa tutarak, Hizbullah'la İsrail devletini tehdit ederek Araplar'ın ve Müslümanlar'ın kalplerini ve zihinlerini kazanmaya başladı.
4. Gerçek çözüm işlerine gelmiyor
Arap milliyetçiliğinin iflasıyla birlikte Arap rejimleri de bir ideolojik
kriz yaşıyor. Ellerinde kala kala sadece "
Filistin davası" kaldı, halklarını yıllardır bununla oyalıyorlar. Dolayısıyla kalıcı bir barışı çok arzulamıyorlar. Hamas'ın İsrail'i, İsrail'in de Hamas'ı tanımakta acele etmesinden korkuyorlar.
İsrail'in askeri gücü caydırıcı unsur
Arap ülkeleri şimdiye kadar İsrail ile 3 kez büyük savaşlarda karşı karşıya geldi. 1948'deki Arap-İsrail savaşı, İsrail'in bağımsızlığı ile noktalandı. "6 Gün
Savaşı" olarak adlandırılan 1967'de ise
Gazze,
Batı Şeria ve
Golan İsrail'in oldu. Son büyük savaş ise 1973'teydi. Yom Kippur olarak bilinen çatışmaların başında Araplar
zafer kazansa da İsrail daha sonra 4 Arap ulusunu püskürtmeyi başardı. Bu 3 savaştan
ders alan Araplar şimdi İsrail'in çok daha gelişmiş gücünden çekiniyor. İsrail her yıl
silah alımlarına 10 milyar dolar harcıyor. Bir o kadar da ABD'den hibe yoluyla silah alıyor. S. Arabistan dışındaki Arap ülkelerinin harcamaları ise çok gerilerde.
Suriye gibi ülkeler modası geçmiş silahlar kullanmak zorunda kalıyor. Hamas'ın
Onbaşı Gilat'ı kaçırması sonrası Esad'ın sarayının üzerinden İsrail jetleri uçarken en ufak tepki gösterilmemesi de bu yüzden. ABD tarafından giderek daha fazla suçlanan Suriye, yan komşusu Irak'ta 100 binden fazla
ABD askeri varken bir girişim yapmaya korkuyor.
Ruşen Çakır / VATAN