Erdoğan, konuşmasında ABD ile
Türkiye arasındaki ilişkilere, dünya
finans krizine ve Türkiye ekonomisine değindi. Dünya finans krizinin nasıl çözülebileceği konusunda tavsiyeler sunan Erdoğan, Türk ekonomisinin örnek bir
model olabileceğini ifade etti.
Başbakan Tayyip Erdoğan, sözlerine
Amerikan başkanlık seçimlerini kazanan Barack Obama'yı kutlayarak başladı. ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tarihinin çok eski olduğunu belirten Erdoğan, birçok konuda da ABD ile
dayanışma içinde olduklarını ifade etti. Türkiye'nin, küresel ve bölgesel sorunlara önemli katkılarda bulunmakta olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bu sayede Türkiye, barış ve istikrar arayışlarında katkıları hissedilen bir
ülke olarak ABD için güvenilir bir ortak olmaya devam edecektir. Sorunların çözümüne yönelik müşterek çabalar devam edecektir." dedi.
Bugün dünyayı tehdit eden bütün sorunların temelinde "
yoksulluk, cehalet ve
adaletsizliklerin yol açtığı çatışma kültürü" olduğunu ifade eden Erdoğan, "Yeni bir paylaşım düzenine, farklı kültür havzaları arasındaki önyargıların aşılmasına, bir arada yaşama kültürünün yaygınlaştırılmasına, daha çok adalet,
özgürlük ve sevgi ve hoşgörüye ihtiyaç duyduğumuz açıktır." diye konuştu.
"GELİN DÜŞMANLIĞA DÜŞMANLIK YAPALIM, NEFRETTEN NEFRET EDELİM"
Başbakan Erdoğan, "Ortak düşmanımız; bu itibarla yoksulluk, cehalet ve adaletsizliklerden beslenen nefret, şiddet,
terör ve çatışmacı yaklaşımlardır. Gelin düşmanlığa düşmanlık yapalım, nefretten nefret edelim, önyargılara karşı biz de önyargılı olalım.
Şiddet ve terörü hiçbir şekilde mazur görmeyelim, cesaretlendirmeyelim. Başkalarının acısında mutluluk aramayalım. Bu konuda ortak ve kararlı bir duruş sergileyelim. Herkes için adalet,
refah ve güvenlik sağlanmadıkça dünyanın hiçbir yerine hiç kimse adalet, barış ve huzur bulamayacaktır. Ortak düşmana karşı ortak mücadeleden başka yol göremiyorum." diye ekledi.
Bu bakımdan ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin stratejik
ortaklık ve ortak vizyon temelinde daha da geliştirilmesinin ve derinleştirilmesinin büyük önem taşıdığında dile getiren Başbakan, "İlişkilerimizin gelişmesi sadece ülkelerimizi ulusal menfaatleri bakımından değil, geniş bir bölgedeki barış ve istikrar için de hayati önem taşımaktadır. Türkiye olarak bir her türlü gayreti göstermekte karalıyız." şeklinde belirtti. Erdoğan, "İlişkilerin somut adımlarla desteklenmesi için çaba göstermeye devam edeceğiz."diye ekledi.
"YENİ ABD YÖNETİMİ HASSASİYETLERİMİZİ DİKKATE ALMALI"
Geçmişte olduğu gibi yeni ABD yönetimi ile çok yönlü bir
işbirliğinin önemli olduğuna inandığını aktaran Başbakan Erdoğan, "Yeni yönetimin bizim için hayati önem taşıyan konulardaki hassasiyetimizi dikkate alması da beklentilerimiz arasındadır." dedi. Bulunduğu bölgenin çok önemli aktif bir rol üslenmiş ülkesi olarak Türkiye'nin bu durumunun açık olduğunun altını çizen Erdoğan, bu durumun ikili ilişkilerin yanı sıra barış ve istikrar bakımından da önem taşımakta olduğunu kaydetti. Erdoğan, "Bu bağlamda Obama'nın
terör örgütü ile mücadelede desteğin devam edeceğini söylemesi memnuniyet vericidir. Karşılıklı ziyaretler vesilesiyle tekrar tekrar teyit edilen ülkelerimiz arasındaki stratejik işbirliği ve dayanışma ruhu, önümüzdeki dönemde de ilişkilerimiz temel taşı olmaya devam edecektir." ifadelerini kullandı.
"DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VEREN ÜLKELERE ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR"
Washington'da G20 zirvesi vesilesiyle bulunduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, dünyanın yaşamakta olduğu krizin "finans piyasalarındaki kriz" olduğuna dikkat çekti. Ancak krizin giderek reel
sektöre yayılmakta olduğunu ve bu yüzden dünya ekonomilerini etkisi altına almaya başladığını vurgulayan Erdoğan, "Krize doğrudan etkisi bulunmayan ve nüfuslarına oranla küresel refahtan pay alan ülkeler, sınırlı dayanma güçlerinden dolayı krizin en masum ama en ağır kurbanları olmaktadır. Dünya ekonomisine yön veren ülkelere önemli görevler düşmektedir." dedi.
Erdoğan, "Uluslararası finans piyasalarını güvene kavuşturacak acil tedbirler alınması, uluslararası denetim organlarının daha sağlıklı ve etkin bir mekanizmaya kavuşturulması aciliyet arz etmektedir." diye kaydetti.
Ancak alınacak tedbirlerin,
sermaye artışına ve sermaye akışına yeni engeller çıkarmaması gerektiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan "
Ticarete engel konulmaması ve korumacı eğilimlere karşı çıkılması, krizin etkilerinin hafifletilmesi açısından son derede önemlidir. Doha Ticaret Müzakerelerinin bir an önce başarıya ulaştırılması da dünya ticaretinin serbestleştirilmesine
hizmet edecektir." diye ekledi.
"G20 ZİRVESİNDEN BEKLENTİMİZ, GERÇEKÇİ VE DÜRÜST BİR ANALİZDİR"
Erdoğan, "Krizin, uluslararası işbirliğinin en yüksek düzeyde ve mümkün olan en geniş temsiliyet oranıyla sağlanarak aşılabileceğine inanıyoruz. Bu açıdan dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 90'ını, dünya ticaretinin yüzde 80'ini ve dünya nüfusunun 3'te ikisini temsil eden G20 ülkelerini katkıları büyük önem taşımaktadır. Zirve toplantısından beklentimiz, krizin gerçekçi ve dürüst bir analizi yapabilmek ve üzerinde öncelikle çalışılması gereken konuları belirleyebilmektir." şeklinde belirtti.
"KRİZİN ÇÖZÜLMESİ İÇİN TECRÜBELERİMİZİ PAYLAŞMAYA HAZIRIZ"
Dünya finans krizinin ardından Türkiye ekonomisinden örnekler veren Erdoğan, "2001 krizini mali önlemler ve yapısal reformlar sayesinde başarıyla atlattık. Bu krizin aşılması için tecrübelerimiz paylaşmaya hazırız." önerisinde bulundu.
Ardından Türkiye'nin yaşadığı
ekonomik değişimi anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Türkiye, AB'ye tam üyelik sürecinin de katkısıyla son 20 yılda köklü bir değişim sürecinden geçmektedir.
Ekonomik ve mali alanda uygulamaya koyduğumuz yapısal
reformu örnek bir performansla sergilemiştir. Türkiye ekonomisi, 2003 - 2006 döneminde ortalama yüzde 7,3lük
büyüme ile aynı dönemde yüzde 4,7 büyüme kaydeden küresel ekonominin çok üzerinde performans göstermiştir.
Küresel mali dalgalanmalara ve 2007 yılındaki seçime rağmen ekonomi, ekonomimiz yüzde 4 civarında büyümüştür. 1995 - 2001 dönemi ortalaması yüzde 71,6 olan enflasyon oranı aldığımız tedbirlerle 2002 - 2007 döneminde ortalama yüzde 13,6 olarak gerçekleşmiştir.
Mali sektörü yeniden yapılandırdık,
özel sektör odaklı büyümenin önünü açtık, devleti ekonomimin ticaretin içerisinden adeta tamamen çektik. 2006'da 7 bin 214 olan kişi başına GSMH 2007'de 9 bin 305 dolara yükselmiştir. Doğrudan uluslararası yatırım girişi 2007 yılında 22,3 milyar dolara ulaşmıştır. 2006 da 85,5 milyar dolar olan ihracatımız 207'de 107 milyar dolara şu anda ise 133 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artarak devam etmektedir. Kişi başına GSMH bizim belirlemiş olduğumuz
hedef 10 bin dolardı, biz onu aşmış bulunuyoruz. Türkiye, 70 senede bizim iktidarımıza kadar
GSYH'de 230 milyar dolarak ulaşmışken, 4,5 yıl içinde bunun üzerine 2007 sonu itibariyle 659 milyar dolara ulaştık. 2008 sonu itibariyle GSYH 750 milyar dolara doğru gidiyor, onu da aşabiliriz. Bu Türkiye'nin yaşadığı heyecandır. Türkiye'nin dünya sıralamasında 17, AB üye ülkeler itibariyle 6. büyük ekonomiye sahip olduğunun rakamlarıdır."
Hükümet olarak yürürlüğe koydukları ekonomik programı aynıyla uygulamaya devam edeceklerini dile getiren Erdoğan, "Gerçekleştirdiğimiz reformların ve neticelerinin, küresel finans krizi ve onun yansıması olan ekonomik kriz ortamında umutlu ve iyimser olmak için haklı bir neden, çıkış yolu arayan ülkeler için de iyi bir örnek olduğuna inanıyorum." diyerek konuşmasını noktaladı.
Erdoğan'ın konuşmasının ardından soru
cevap kısmına geçildi. (CİHAN)