Belçika meclisinde başörtülü bir Türk

Mahinur Özdemir Belçika'da vekil olan ilk Türk değildi. Ama başörtülü olunca hem Belçika hem tüm dünya basını objektifleri üzerine çevirdi.

Belçika meclisinde  başörtülü bir Türk

Öğrenimini Katolik bir okulda tamamladı, Okul korosunda yer alıp Noel şarkıları söyledi. Bir yandan kendi dinini öğrendi. 14 yaşında örtünmeye karar verdi. İlk seçim kampanyasını 2006 yılında babasının marketinde kasiyer olarak çalıştığı sırada yaptı ve belediye meclis üyesi seçildi. 2009'da henüz 26 yaşındayken Hümanist Demokrat Merkez Partisi'nden (CDH) milletvekili olarak parlamentoya girdi. Aslında milletvekili olan ilk Türk o değildi. Ama başörtülü olunca hem Belçika hem tüm dünya basını objektifleri üzerine çevirdi. Yılbaşı tatili için İstanbul'a gelen Türk asıllı Belçika milletvekili Mahinur Özdemir, islamofobianın yükseldiği bir Avrupa'da meclise girmeyi nasıl başardığını anlattı. Belçika'daki birçok Türk gibi Emirdağlıyız Belçika'ya aileden ilk gelen kişi dedem Hasan Malak olmuş. Annemin babası. Beş ay sonra da eşini ve beş çocuğunu yanına almış. Yıl 1969. Üç çocukları daha olmuş. Belçika'daki birçok Türk gibi Emirdağlı'yız. Şu anda Emirdağ ilçe nüfusu 20 bin civarında aslında. Belçika'da ise 30-40 binden fazla Emirdağlı yaşıyor. Belçika nüfusu 11 milyon olan küçük bir ülke. Yüzde 10'u yabancı, yüzde 5'i Müslüman. Brüksel ise konumu gereği çok kültürlü bir başkent. Dedem hiçbir Türkün yaşamadığı Lüksemburg bölgesine yakın bir kasabaya yerleşmiş. Bir çiftlikte çalışmış. Onu çok iyi ağırlamışlar. Hâlâ oradaki ailelerle iletişim halinde. 33 torunlu bir ailenin en büyüğüyüm Annem ve babam 1981'de evlenmişler. Schaerbeek'te yaşamaya başlamışlar. Babam İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu. Ben de 33 torunlu bir ailenin en büyük torunuyum. Benim eğitim ve sosyal yaşamımda babamın büyük katkısı var. İki kız üç erkek olmak üzere beş kardeşiz. Benim bir küçüğüm olan erkek kardeşim şu anda doktorasına devam ediyor. İyi akademisyen adayı. Kız kardeşim özel sektörde çalışan başarılı bir kız. Diğer iki erkek kardeşim lise ve ilköğretime devam ediyor. Schaerbeek, 130 bin nüfuslu tarihi, şirin bir Türk mahallesinin de bulunduğu bir belediye. Belçika'nın en büyük 6. belediyesi. 2006'dan beri Schaerbeek Belediye'sinde meclis üyesiyim. Yerel seçimler 6 yılda bir yapılıyor. Belediye binasına yakın bir yerde oturuyorum, Belçika'da siyasiler seçim bölgeleri dışında ikamet edemezler. Üç yıl solfej dersleri aldım Tıpkı annem gibi iyi bir müzik kulağına sahibim. Küçük yaşta tek başıma piyano çalmayı öğrendim. Daha sonra ise profesyonel bir şekilde Müzik Akademisi'nde piyano ve solfej eğitimime üç yıl boyunca devam ettim. Türküleri seviyordum ve kendi gayretlerimle kısa sürede saz çalmayı da öğrendim. Sazı da piyanoyu da hala çok seviyorum ama eskisi kadar zaman bulamıyorum. Profesyonel olarak fotoğrafçılıkla ilgileniyorum ve yakın zamanda ilk kişisel fotoğraf sergimi açmayı planlıyorum. Kitaplar hayatımın vazgeçilmezi, kütüphanem evimizde ben ve eşimden sonraki 3. kişi. Okumayı seviyorum, özellikle Fransız literatürüne hakimim. Yayınları yakından takip etmeye özen gösteririm. Türkiye'de ise en çok takip ettiğim konu Beşiktaş. Okulun voleybol takımında uzun süre oynadığım için spora ilgim büyük. Çocukluğumdan buyana ya avukat ya siyasetçi olacağım söylenirdi halbuki ben siyaseti hiç düşünmemiştim, zamanla hayat parkurunda ki bazı tercihlerim sanırım beni buraya getirdi. Katolik bir okulda okudum 2,5 yaşından anaokuluna başladım, zaten Belçika'da 3 yıl anaokulu zorunlu. 18 yaşına kadar da mecburi eğitim söz konusu. İyi eğitim vermesinden dolayı tüm eğitimim Katolik bir okulda geçti. Katolik, dini eğitim gördüm, İncil'i iyi biliyorum. Babam o yıllarda din dersi öğretmenliği yapıyordu, kendi dinimi ailemden ve Belçika Diyanet Vakfı'ndan öğrendim. Cumartesi pazarları vakıfta, hafta içi de okula gidiyordum. Okulun başarılı öğrencilerindendim Müslüman olduğum için de bir ayrım görmedim. İlkokulda okulun korosunda yer aldım. Noel şarkılarının hepsini bilirim mesela. İlahileri de... lisede 6 yıl Latince kimya-matematik bölümünde okudum. Türkçe, İngilizce, Fransızca, Flamanca biliyorum. İspanyolca, İtalyanca, Almanca'yı da orta düzey konuşabiliyorum... Bu kadar ağır bir lise eğitiminden sonra hocalarım dahil birçok kişinin beklentisi benim eczacılık veya tıp okumamdı. Oysa hukuk en önemli tercihlerimden biriydi. Ama başörtüsüyle avukatlık yapamayacağımı öğrendiğimde çok üzüldüm ve vazgeçtim fakat bu tercih belki de beni bugünlere getirdi... Başarılı göçmen bir Türk gençliği oluşuyor Üniversitede aynı anda ekonomi ve siyasal bilimler okudum. Kamu yönetimi masterı yaptım. 500 kişilik sınıfta sadece 15 Türk vardı. Başarılı bir göçmen Türk gençliği yetişiyordu ama kimse birbirini tanımıyordu. Birkaç arkadaşımla üniversite nezdinde Türk Öğrenciler Birliği La Turquoise'ı kurmaya karar verdik. İlk başta Belçika'da üniversiteye giden Türk gençlerinin sayısı fazla değildi. 40-50 taş çatlasın 100 kişi. Bizim kurduğumuz dernek diğer üniversitelerdeki gençlere örnek oldu ve şu anda Belçika genelinde Türk öğrenciler platformunu oluşturdular ve oldukça başarılılar. Aktif bir öğrenciliğim oldu, birçok sivil toplum kuruluşunda çalıştım ve projelerinde aktivist olarak yer aldım. Tüm bunlar sivil, mücadeleci ve inisiyatif alabilen bir ruhun bende gelişmesinde sanırım etken oldu. Seçilmemde Katolik okulunda okumamın etkisini olduğunu zannetmiyorum. Ama hem bu okul, hem devlet okulunda okumak bana vizyon kattı. Üniversitedeyken öğrenci temsil kurumuna atandım Öğrenci konseyinde görev yaptığım sürece karar mekanizmalarına taşınan tüm sorunları yakından takip ettim. Sonuçta Belçikalı bir Türküm. Hiçbir kimliğimin kompleksini taşımıyorum. Hem Belçikalı'yım hem Türk'üm, hem Müslümanım, hem kadınım ve gencim. Pek çok Avrupalı göçmen kökenli gençlerde şu var: ''Ne oralıyız, ne buralı'' kendilerini arada/arafta kalmış hissediyorlar. Ben bunu kabul etmedim. Mutsuz Türk modeline bir örnek daha olmamalıydım. Önemli olan bu kimlikleri taşıyabilmek. İlk kuşak ekonomik nedenlerle Avrupa'ya göç etti, ikinci kuşak adaptasyon süreci geçirdi, üçüncü kuşak bunu aşabilmeli. Siz kendinizi tanımlamazsanız başkaları sizi tanımlar Biz göçmen kökenli vatandaşlar olarak Belçika toplumunun bir parçasıyız. Madem buralıyız, bizim de söyleyeceklerimiz olmalı, bir vatandaş gibi davranmalı, seçimlerde kime oy kullanacağımızı bilmeli, sözcü olabilmeliyiz. Her türlü meseleye sadece izleyici olarak değil, aktör olarak da katılmamız, yaşadığımız toplumu sahiplenmemiz gerektiğini düşündüm. Üniversitede 180 milleten insanla tanıştım. Üniversite temsil kurumundayken karar mekanizmasında yer almanın ne kadar önemli olduğunu gördüm. Siz kendinizi tanıtmazsanız başkaları sizi tanımlar hem de bazen gerçek olmayan bir şekilde, sonra da ister istemez başkasının kafasındaki oluşturmak istediği imajı taşırsınız. CDH, 9 yıl önce adını değiştirdi Tamamen bir yurttaşlık bilinciyle hareket ettim ve 2004 seçimlerinde fikirlerimi destekleyen bir partiye oy kullandım ve hemen akabinde bu partiye üye oldum. Neden bu partiyi tercih ettim? Çünkü Hümanist bir partiydi, parti tüzüğünde eğitim ve aile değerleri ön plana çıkıyordu. Belçika boşanma oranın çok yüksek olduğu bir ülke. Dünyanın ilk 10 ülke arasına giriyor. Bu göçmen aileler için de büyük bir sorun. Partinin birleştirici özelliği dikkatimi çekti. Sonra partinin teşkilat toplantılarına dahil oldum. İlk başlarda çok şaşırdılar zira Avrupa'da gençler siyasetle pek ilgilenmiyorlar. Bazı yerlerde Hıristiyan demokrat partisinden milletvekili olduğum yer alıyor ama partimin isminde Hıristiyan kelimesi geçmiyor, CDH elbette eski Hıristiyan partisi ama 9 yıl önce adını değiştirip daha kapsayıcı bir kimliğe sahip oldu. Partide fikirlerimle ön plana çıktım Siyasete girdiğimde 'Acaba beni olduğum gibi kabul edebilecekler mi?' diye düşündüm. Tam tersine gayet kucaklayıcı bir şekilde yaklaştılar. Çünkü partide fikirlerimle öne çıktım. Teşkilat toplantılarına programının içeriğini çalışıp her daim hazırlık yaparak gidiyordum. Adaylık teklifini grup başkan vekili yaptı 2005 yılında bir sonraki sene yapılacak mahalli seçimler olacaktı, kadın aday aranıyordu. Belçika'da listeler oluşturulurken kadın ve erkek adayların oranı eşit olmak zorunda. Yüzde 50, yüzde 50. İlk iki sıradaki adayların da biri erkek, diğeri kadın olmalı. Partinin grup başkanından belediye meclis üyeliği adaylığı teklifi aldım. İki ay düşünme sürecinden sonra kabul ettim, müzakereden geçtim. 18. sıradan aday gösterilmiştim, sıralamam çok gerideydi ama ben aldığım tercihli oylarla 3. sıraya yerleştim ve 2006'da belediye meclisine girdim. 47 kişilik belediye meclisinde farklı partilerden 10 kadar Türk kökenli siyasetçi var. Markette kasiyerlik yaptım 23 yaşındaydım. Master tezimi yeni bitirmiştim. Aynı anda ailemin marketinde çalışıyorum. Annem ve babamın yaşadığımız Türk mahallesinde 800 metrekareye yakın bir marketleri var. 10 kadar da işçileri. Ben de o elemanlardan biriyim. Kasiyerlik yapıyordum. Derslerim olmadığı zamanlarda, yaz tatillerinde aileye yardım amaçlı sürekli çalıştım. Tabi mahalledeki herkes beni tanıyordu. Babam 1998'den beri işletiyor bu marketi. Ama ondan önce imam hatip lisesi çıkışlı olduğu için din dersi öğretmenliği yaptı Belçika'da. Flaman okullarındaki Müslüman çocuklarına din kültürü dersi verdi. Tabi devlet tarafından atanıyorsunuz. Belçika devleti 1974'ten beri İslam dinini tanıdığı için okullarda Müslüman çocukların İslam dinini ders olarak görme hakları var. En büyük destekçim ailemdi Seçim kampanyamı kasadayken yapabilmenin çok faydasını gördüm. İnsanlara direkt kendimi tanıtıp kart verebiliyordum. Markete gelen herkesle birebir iletişim halinde oluyorsunuz ve nabızları yoklayabiliyorsunuz, belli bir eğitimden geçmişsiniz, toplumun hassasiyetlerini öğreniyorsunuz, onları gözlemledim. Hiç Fransızca bilmeyenler var. Bir nevi toplumun sosyal danışmanı oluyorsunuz, mahallenin üniversitede okuyan birkaç gencinden biri olunca... Sadece Türklere yönelmedim Ayrıca pazarlarda insanlarla birebir konuştum. Kapı kapı dolaştım, zillere bastım. Sadece Türk insanına yönelmedim. Herkese ulaşmaya çalıştım. Belediye'de 2006 yılında partinin sadece 2 sandalyesi vardı ve ben 18. sıradan 3. sıraya çıktım. Birçok üst düzey siyasiden daha fazla oy aldım. Yüksek oy alınca belediye meclisindeki sandalye sayımız 5 oldu. Genel başkanımız vizyoner bir bayandır, beni çağırdı. Bu kadar geri plandan öne çıkan biri olarak beni tanımak istedi. Bana kendisi ile çalışmam hususunda teklifte bulundu. Marketteki işler ağırlaşmıştı, kamu sınavlarını da kazanmıştım ve ben genel başkanın teklifini kabul ederek partide çalışmaya başlamadım. İlk olarak bana parti, bilinçli yurttaşlık ile ilgili eğitim görevi verdi. Çalışmalarım beğenilmesinden dolayı farklı görevlerde yer aldım; özel kalemlik en son olarak da partinin siyasi danışmanlığını yürüttüm. 2009'da bölgesel seçimleri için adaylığımı koydum. Hiçbir partide başörtülü aday yoktu fakat genel başkanın da desteği ile 21. sıradan aday gösterildim. Bizim parti 10 milletvekili çıkarıyor, benim de aldığım tercihli oylarla 11 kişi milletvekili olarak meclise girdik. Halen belediye meclis üyeliği, milletvekilliği ve CDH Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu Üyesi olarak görevlerim devam ediyor. İşimiz sadece başörtüsü değil Seçildiğimde ufak bir kesim sadece başörtüsüyle ilgili konuşacağımı düşündü. Bundan rahatsız oldum. Benim bir görev alanım var, pek çok alanla yakından ilgileniyorum, Mecliste çevre ve enerji, imar ve şehir planlama ve sosyal meseleler komiyonlarını takip ediyorum ve projeler konusunda yoğun çalışıyorum aktif bir parlameter, çevreye ve sosyal meselelere duyarlı bir birey olarak da gerek mecliste gerekse sivil toplum kuruluşları içinde işimi en iyi şekilde yapmaya özen gösteriyorum. 21 yıllık meclis ilk kez tıklım tıklımdı Yemin anında unutamadığım balkonda annemlerim olmasıydı. Tıklım tıklımdı her yer. 21 yıllık bir meclis ama bu süre zarfında bu kadar kalabalık hiç görmemiş. Heyecanlıydım... Acaba beni ne bekliyor diye. Yemin törenimi iptal etmek için anayasaya mahkemesine başvuranlar oldu. Partim beni sonuna kadar destekledi. Belçika meclisinde kılık kıyafet normaldir. Döpiyesler çok abartılmaz. Sıradan insanlar gibi yaşıyoruz. Herkes istediği gibi giyinebiliyor. Başörtüsü uyumumu çok enteresan buluyorlar. Kaç başörtün var diye sormuşlardı. Gençlerle çalışıyorum Ben göçmen kadınların problemlerine yoğunlaşıyorum; dil eğitimi, kadına karşı şiddet gibi konular. Avrupa'daki asıl amacımız çıtayı yükseltmek. Çok yalnızlaşan bir topluma gidiyoruz. Özellikle toplumun kanayan yaralarına parmak basmak gerektiğine inanıyorum. Gençlerden oluşan bir platform oluşturduk ve hep birlikte yoğun bir şekilde, değişik sosyal tabakaları içene alan projeler ve ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Seçimleri kazanamasaydım organik restoran açacaktım 2009 seçimlerini kazanmasaydım organik bir restoran açmayı düşünüyordum. Mutfakla aram oldukça iyidir, yemek yapmayı ve en güzel şekilde sunmayı çok severim. Annem çalışan bir kadın olduğu için kardeşlerimin sorumluğu kısmen de olsa bana aitti, bu durum mutfak kültürümün gelişmesinde etkilidir. Fakat geçen sene kaza geçirdim. Yemin töreninden sonra meclis açıldı, bir hafta sonra meclis çıkışı araba çarptı. Bir hafta hastanede kaldım. Sağ kolum biraz arızalı. Üç demir taşıyorum. Ameliyatla demirler alınacak. Kolum yüzde 10-15 oranında gücünü kaybetti. Eşim beni her zaman destekledi Eşim beni yaptığım işte her zaman destekliyor. Siyasetin diline hakim. İyi bir hukukçu, bazı olaylara benden daha farklı bir açından bakabilmekte, hayatımı da işimi de çok kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Hermes marka örtü takıp seninle fotoğraf çektireceğim Hermes marka örtü takıp benimle fotoğraf çektirmek isteyen biri oldu. Avrupa'da yükselen bir İslamifobya var. Bazı partilerin söylemleri çok sivrileşti. Grip gibi bulaşıyor. Birlikte yaşamanın önemi göz ardı ediliyor. Bugüne kadar sorun olmayan şeyler göze batmaya başladı. Irkçılık söylemlerine yakın söylemler bunlar. Fakat islamafobyanın olmadığını iddia edenler de yok değil. Bu duruma üzülen bir vekil arkadaşım, tepki göstermek için 'Hermes marka eşarp takıp seninle fotoğraf çektireceğim.' dedi.
<< Önceki Haber Belçika meclisinde başörtülü bir Türk Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER