Benazir Butto suikastı, kardeş
Pakistan’daki iç dengeleri altüst etti. Kanlı saldırının perde arkası henüz aralanamazken, nükleer güç Pakistan’ın istikrarı önüne sürekli yeni engeller çıkması dikkat çekiyor.
‘Yaşım 54. Ölüm artık beni korkutamaz. Babam da bu yaşta öldü. Herkes beni biliyor, babamı biliyor. Onu ve iki kardeşimi neden kaybettiğimi biliyor. Demokrasiyi yeniden inşa etmeye çalışıyoruz. Her şeye rağmen
ülkeme döndüm. Müşerref de, bir başkası da buna engel olmamalı...’ Son röportajlarından birinde bu cümleleri kullanmıştı Benazir Butto. Eski
Başbakan, Pakistan’ın başkenti
İslamabad’ın yanı başındaki Ravalpindi’deki
seçim mitinginde 27
Aralık akşamının alacakaranlığında yapılan suikast ve bombalı saldırıyla öldürüldü. Butto ile birlikte 30’a yakın insan da hayatını kaybetti. Demokrasinin 8 Ocak seçimleriyle yeni bir viraj almaya hazırlandığı günlerde yaşanan bu menfur suikast ile Pakistan âdeta
iç savaşın eşiğine getirildi. Cinayetle birlikte ülkenin dört bir yanında yoğun şiddet olayları başladı. Onlarca devlet dairesine, hükümet yetkililerine ait
sivil ve kamusal alanlara saldırıldı.
Suikast sonrası çıkan
sokak çatışmalarında cuma günü itibariyle 50’den fazla insan hayatını kaybetti.
Pakistan’da son bir ayda olaylar sanki bu saldırıyı haber verircesine şiddetlenmişti. Bazı kaynaklara göre,
Sünni ve Şii kökenli Peştun aşiretleri arasında yaşanan çatışmalarda 200’e yakın kişi öldü. Bir yandan da ülkede sert seçim
tartışmaları yaşanıyordu. Eski Başbakan ve Pakistan Halk Partisi (PPP) Genel Başkanı Butto 18
Ekim’de 8 yıllık sürgünün ardından döndüğünde K
araçi’de 138 kişinin öldüğü bombalı saldırıdan kurtulmuş, ardından Aralık ayının başında 1999
darbesiyle ülkeden uzaklaştırılan
Navaz Şerif de ülkeye geri dönmüştü. İç siyasi hesapların kızıştığı o günlerde ülkeyi sakinleştiren,
iktidar ve muhalefet arasında sıcak temaslar kuran Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün kardeş Pakistan’a yaptığı ziyaret tarihe damgasını vurmuştu. Pakistan Müslim Lig-Navaz (PML-N) lideri Şerif’in seçimi boykot çağrılarına en anlamlı cevabı Gül vermişti. Gül, o görüşmede kapalı kapılar ardında
AK Parti’nin 3
Kasım 2002 tecrübesini hatırlatıp Şerif’in demokratik süreçte yer alması tavsiyesinde bulunmuştu. Basına açık görüşme kısımlarında ise Gül, bol bol birlik mesajı vermişti. Butto da Gül ile görüşmesinde benzer mesajları vermiş, seçimlerden vazgeçmediklerini duyurmuştu.
Şerif ve Butto’nun ülkeye getirdiği yeni
siyaset rüzgarı;
Amerikan yanlısı politikalar izlediği iddiasıyla Devlet Başkanı
Pervez Müşerref aleyhinde gösterilere dönmüştü. Neredeyse her miting ve toplantının merkezinde ‘Go Müşerref, go’ sloganları yer aldı. Navaz Şerif ve kardeşinin seçime alınmaması, Butto’nun ise Müşerref’le sağladığı mutabakattan sonra ülkede alternatifsiz muhalefet lideri olarak yükselişi perşembe akşamı yaşanan suikast ile sona erdi. Sıcağı sıcağına kimse açıklama yapmasa da 8 Ocak seçimlerinin tehir edilmesi için muhalefet tarafından artık her şey yapılacak. Pakistan’ı seçime götüren geçici Başbakan Miyan Soomro, seçim takviminin hâlâ geçerli olduğunu duyurdu cuma günü. Ancak seçime giremeyen Navaz Şerif taraftarları ile, liderleri öldürülen Pakistan Halk Partilileri (PPP) karşı karşıya getirecek yeni bir
kaos döneminin kapıları çoktan açıldı. Seçimin iptali
sürpriz olmayacak.
RAVALPİNDİ SUİKASTI KİMİN İŞİ?
Butto’nun en yakınındaki isimlerden avukatı Babar Awan,
Karaçi’de 138 kişinin hayatını kaybettiği 18 Ekim saldırısını da hatırlatarak, “Güvenliğinden endişesi vardı; ancak
halkın içinde olmak istiyordu.” diyor. Butto’ya suikast düzenlenen Ravalpindi, Pakistan’ın ordu kentlerinden biri. Daha önce burada Müşerref’in uçağına da füzeli saldırı olmuştu. Bölge fakirliğiyle de meşhur.
Suikastın hemen ardından
Aksiyon’a değerlendirmelerde bulunan
emekli General Mesut
Aktar Şeyh; son günlerde Serhat eyaletinin (NWFP) problemli alanı olan FATA odaklı
terör hadiselerinin ülkenin batısından doğusuna taşınmak istendiğine, suikastla bunun başarıldığına dikkat çekiyor: “Ne olursa olsun
cinayet Pakistan’ı zorda bırakmış, yeni ve içinden çıkılması zor bir süreç başlatmıştır. Cinayetle ilgili net bilgiler yok. Ancak huzursuzluk her yeri sardı denebilir.”
Aktar Şeyh’in o akşam yaptığı tahminini doğrulatan gelişmeler Benazir Butto’nun cuma günü, Sindh Eyaleti’nin Larkana şehrinde Garhi Hüda Baks köyünde defnedildiği saatlerde iyice tırmandı. Butto yanlısı protestocular yüz binlerce kişinin katıldığı cenaze törenine rağmen ülkenin değişik yerlerinde olaylara karıştı, protestolar yaptı. Pakistan’daki özel televizyon kanallarından ARY üzerinden saldırının
El-Kaide terör örgütünce üstlenildiği duyuruldu.
İçişleri Bakanlığı, suikast ve bombalı saldırının
El Kaide işi olduğuna dair haberleri yalanladı. Ancak bizzat İçişleri Bakanının ağzından cuma akşamı ilginç bir başka bilgi daha ortaya atıldı: “Butto,
silahla vurulmadı, bombanın etkisiyle kafasından yaralandı ve hayatını kaybetti.”
Mesut Aktar Şeyh’e göre, suikastın sır perdesi aralandıkça ülkede yeni gerilimler oluşabilir. Pakistan’daki diğer kaynaklara göre cinayetten en çok etkilenecek taraf ve kişi ülkeyi seçime götüren geçici hükümet ile bir yıllık netameli sürecin ardından üniformasını çıkarıp sivil olarak devlet başkanlığı koltuğuna geçen Müşerref olacak.
Peki iddia edildiği gibi Butto suikastının ardında açık ya da örtülü olarak Müşerref ya da yanlıları olabilir mi? Pakistan
Dışişleri’ne yakın bir kaynak, böyle bir iddianın Müşerref’in varlığını inkâr anlamı taşıyacağına; siyaset tablosundan eksilen siyasi liderlere bu yolla Müşerref’i de eklemenin ülkeye bir fayda sağlamayacağına dikkat çekiyor.
MÜŞERREF’İ SIKIŞTIRDILAR
Pakistan resmi ajansı APP’nin Dış Haberler Editörü Feyyaz Chaudhry ise, suçu olmamasına rağmen bu saldırıdan sonra en zor durumda kalan kişinin Pervez Müşerref olduğunu belirtiyor. Chaudhry, iddia edilenin aksine saldırının ardında Amerikan politikalarını destekleyen Müşerref’e karşı olan tarafların olduğunu savunuyor: “Çünkü Müşerref’e de birkaç kez ciddi suikast girişimi oldu. Şu ya da bu grup diyemem, ama saldırının kaynağının
Taliban ve El Kaide gibi gruplardan olduğunu düşünüyorum.” Chaudhry bunu söylerken Karaçi’de Butto’ya karşı girişilen ilk bombalı saldırının ardından benzer grupların çıktığını da hatırlatıyor: “Bu yüzden saldırıda Müşerref ya da yandaşlarının parmağını aramak saçma. Çünkü en zor durumda kalanlar onlar. Müşerref, Butto’ya açık bir şans tanımıştı; ona karışmıyordu. Ancak gelinen noktada halk Müşerref’i Butto’yu yeterince korumamakla suçlayacak. Gerçek olan şu ki, Pakistan bir sonraki seçimin sonucuna göre muhtemel başbakanını
kurban verdi.”
Yerel kaynaklar, son dönemde Butto’nun korumalarının zayıfladığını, zırhlı araç ve güvenlik güçleri tahsisinde sorunlar yaşandığını da iddia ediyor. Bu da önümüzdeki günlerde Pervez Müşerref’i en çok terletecek konulardan biri olacak.
Suikast öncesinde Müşerref’in gitmesi için âdeta tam bir cephe muhalefeti oluşmuştu. Müşerref siyasi figür olmaktan da çıkacak mı sorusu sıklıkla soruluyordu. Pakistan
demokrasisi bu yüzden bir geçiş dönemi arıyordu. Devlet Başkanı Müşerref hem askerî tecrübeleri hem son 8 yıllık siyaset deneyimi ile
bölgesindeki ‘Büyük
Oyun’un dengelerini tutan isimlerden biri oldu. 1999’daki ‘kansız darbe’de uçağını Karaçi
Havalimanı’na indirme ısrarı gösteren Müşerref, bu kez ülke demokrasisine
yakıt ikmali yaptırma konusunda ısrarcı oldu. Seçim tarihini belirledi, askerî kıyafetini çıkarıp sivil hayata geçti. Ancak Butto suikastı, ülke demokrasisinin yakıt ikmali şansını, belki de Müşerref’in siyasi geleceğinin de önünü kesti.
Saldırının gerçekleştiği gün
Afganistan-Pakistan İş Forumu’na katılmak üzere
İslamabad’a gelen Afganistan Devlet Başkanı Hamid
Karzai, Butto’yu kabul etmişti. Butto, Karzai ile terör tehdidini, şiddeti
teşvik ettiğini düşündüğü medreseleri ve radikalizmi görmezlikten gelen hükümeti masaya yatırmıştı. Karzai, Pakistan’da Devlet Başkanı Pervez Müşerref ile görüşmüş, iki lider, terör tehdidine karşı istihbaratta işbirliğini artırmayı kararlaştırmıştı. Geleceğin başbakanı olarak görülen Butto da Karzai görüşmesinde teröre karşı birlikte savaşma sözü vermişti.
NÜKLEER GÜÇ VE ARTAN İSTİKRARSIZLIK
Ülkede son dönemlerde yaşanan bir başka tartışma konusu ise ‘İslamic Bomb-İslam bombası’ olarak da adlandırılan Pakistan’ın sahip olduğu nükleer silahlardı. Özellikle ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle Pakistan arasındaki arka kanal diplomaside en çok tartışılan konular arasında yer alan nükleer meselesi; ülkede adeta milli bir sır. Üç hafta önce gerçekleştirdiğimiz Pakistan gezisinde üst düzey bir askerin, “
Nükleer gücün Pakistan’da olmasıyla
Türkiye’de ya da herhangi bir İslam ülkesinde olması arasında bir fark yok.” sözleri tartışmanın neden sır olduğunu da, arka planda neler konuşulabileceğini de gözler önüne seriyordu. Üstelik menzili yüzlerce kilometreyi aşmış füzelerin varlığından söz eden aynı kaynak, Pakistan’ın nükleer gücünün kapsama alanının sadece yıllardır çekiştiği komşusu
Hindistan’la sınırlı olmadığını da açıklamıştı. Hatta aynı dönemde bazı Batılı ülkelerin Pakistan ordusunda nükleer silahların yönetiminin el değiştirip değiştiremeyeceğine dair endişelerini dile getirip, tartışma başlatması da manidar bulunmuştu aynı askerî yetkililerce.
Pakistan’da ilk nükleer silah üretilme süreci 7
Şubat 1992’de
Dışişleri Bakanı Şahyar Khan’ın
atom bombası üretmek için gerekli tüm donanıma sahip olduklarını açıklamasıyla başlamıştı. 28
Mayıs 1998’de Hindistan’ın nükleer denemelerine karşı 5 nükleer silah denemesi yaparak tüm dünyaya bu gücünü gösteren ülke, önce ağır bir
ekonomik ambargo, ardından da örtülü ve açık iç savaş ve sınır savaşlarıyla istikrarsızlığa itilmek istendi. Atom gücüne kavuşan ilk İslam ülkesi unvanı Pakistan’ı hem güçlü, hem de zayıf kılan belki de en önemli etken haline geldi yıllarca.
Güney Asya Stratejik
Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı Pakistan Uzmanı Ali
Şahin, Butto suikastını nükleer güç olan Pakistan’ın önüne konulan yeni bir engel olarak görüyor: “160 milyonluk ülkedeki huzuru bozarak demokrasiye geçişi bir kez daha engellediler. Saldırının gerçek
hedefi nükleer güç olan Pakistan’dır.”
TERÖRÜN İLK HEDEFLERİNDEN
Şahin’e göre Pakistan, tıpkı Afganistan gibi ABD’nin El Kaide ve Taliban’a karşı yürüttüğü savaşın meydanı haline geldi. Bu yüzden Butto’nun Karaçi Havaalanı’nda ayağının tozu ile, “Pakistan’daki aşırıcılıkla mücadele edeceğim.” sözleri doğrudan hedef haline geleceği anlamını taşıyordu. Şahin, “Butto, bunun yerine darbeye karşı mücadele edeceğini, demokrasi mücadelesi vereceğini söylemeliydi” diyor.
Ali Şahin’e göre Butto’nun bu söylemi ABD’nin Pakistan’daki El Kaide ve Taliban unsurlarına karşı yürüttüğü mücadelesinde piyon haline gelmesinden başka bir şeye yaramadı, “Meydan savaşlarının yaşandığı ülkede Butto bu yüzden hedef oldu.”
Pakistan’ın nükleer gücüyle ilişkili bir başka iddiayı daha dile getiriyor Ali Şahin: Pakistan nükleer güce sahip bir İslam ülkesi olması hasebiyle müttefiki gözükse de ABD başta olmak üzere
İsrail ve Hindistan üçgeninde devamlı zayıflatılmaya çalışılıyor. Yani Butto,
Orta Asya ve Hindistan alt kıtasındaki stratejik büyük oyunun kurbanı olmuş olabilir: “Suikastın sorumlusu olarak Müşerref’i gösterecekler. Müşerref’in ABD yanlısı politikalarının Pakistan içindeki sosyal dengelerdeki cevabı sert olacak. Belki seçimler de ertelenecek.”
Türkiye-Pakistan Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı
Burhan Kayatürk’e göre Butto’nun çıkışları nedeniyle hedef haline geleceği biliniyordu. Kayatürk, “Demokrasinin bir adım daha ileri gitmesi için seçimlerin iyi yapılması gerekiyordu. Maalesef suikastla bu engellendi. Ben Navaz Şerif’e zarar verecekler diye korkuyordum. Çünkü Butto döndüğü ilk gün patlamadan kurtulmuştu. Butto daha iyi korunmalıydı.” diyor. Kayatürk, saldırının dış kaynaklı olduğuna, çok ciddi istikrar sorunu yaşanacağına inanıyor.
Yeni süreçte PPP’nin yeni lider bulması zor. Seçimlerin iptali de uzak ihtimal değil. Pakistan’a uluslararası
baskının artacağını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Suikast, terörle mücadelede milyar dolarlar akıttığı Pakistan’da istikrarı hedefleyen ABD’nin planlarını bozdu. Olağanüstü halin kaldırılması ve Müşerref’in sivil devlet başkanı olması için baskı yapan ABD’nin planı Müşerref ve Butto’nun ülkeyi beraber yönetmesiydi. Pakistan’ı yakından izleyen ABD, Butto ile temaslarda bulunarak Müşerref’e yaklaştırmaya çalıştı. Müşerref’in otoritesinden ve El Kaide-Taliban tehlikesinin artmasından endişelenen ABD, istikrar için Butto’nun gerekli olduğuna inanıyordu. Pakistan’a 2001’den bu yana yaklaşık 10 milyar dolar para akıtan ABD ülkedeki güçlü kartlarından birini kaybetti.
Butto öldürülmeseydi 8 Ocak seçimleri Pakistan’ın “demokrasi ve istikrar puanını” önemli ölçüde yükseltecekti. Her şeye rağmen, Pakistan’daki demokrasi yarasını samimane sarmaya
aday “bir numaralı ülkenin” Türkiye olduğu da unutulmamalı.
Ankara, buna göre daha aktif adımlar atmalı.
AKSİYON