Terörün diplomasi dışı bir enstrüman olduğunu gösterdi. Babası
Hafız Esad’dan devraldığı ‘kapalı’
Suriye’yi,
Ortadoğu denklemine oturtma çabasında.
1999’da
halk oylamasıyla beşinci kez devlet başkanlığına seçildiğinde “Suriye için daha yapacaklarım var.” diyordu, General Hafız Esad.
Kasım 1970’te bir darbeyle ele geçirdiği iktidarı bırakma yanlısı değildi. 70 yaşında hayattan koptuğunda takvimler 2000’i gösteriyordu. Ölümü sadece Suriye’deki değil, Ortadoğu’daki tüm taşları yerinden oynatmıştı. Esad’ın ardından gelenin onun
politikalarını devam ettirip ettirmeyeceği, cevabı beklenen en büyük soruydu. Hafız Esad’ın hayattayken vârisini belirtmemesi yeni denklemin belirsizliğini artırıyordu. O günlerde
PKK’ya verdiği destekten ötürü Şam’a karşı gergin bir
siyaset izleyen
Türkiye de komşusundaki gelişmeleri yakından izliyordu.
TANKÇI ALBAYDI, ŞİMDİ BAŞKOMUTAN
Çok geçmeden Suriye’nin yeni lideri kesinleşti. Hafız’ın 1965 doğumlu ortanca oğlu
Beşar Esad yeni başkandı. Aslında Hafız Esad’ın gözdesi, büyük oğlu Basil Esad’dı (Hafız Esad’ın Basil, Büşra, Beşşar ve Mahir adlarında dört çocuğu var). Basil, 1994’te
şüpheli bir
trafik kazasında ölünce,
baba Esad,
Londra’da tıp tahsili gören
göz doktoru oğlunu aynı yıl ülkeye geri çağırmak zorunda kalmıştı. Sonraki altı yıl gözden uzak bir şekilde siyasete hazırlanan Beşar Esad, 1995’te Hums’taki askerî akademide eğitime başlamış, 1999’da
mezun olup albay rütbesiyle bir tank birliğinin komutanlığına atanmıştı. 2000’de babasının ölümünün ardından da önce silahlı kuvvetler başkomutanlığına, ardından da
Baas Partisi genel başkanlığına getirildi. Bu atamalarla cumhurbaşkanlığı yolu açıldı. 17 Temmuz 2000’deki referandumda da oyların yüzde 97’sini alarak koltuğa oturdu.
Yakınlarının ‘Doktor’ diye hitap ettiği,
erken yatıp erken kalkan,
içki ve sigara kullanmayan Beşar, daha
küçük yaşlardayken seçmişti mesleğini. Ancak hayat onun da planlarını değiştirdi. Şam’daki Teşrin
Askerî Hastanesi’nde başladığı tıp eğitimine Londra’da devam etmiş, göz branşındaki uzmanlığını burada almıştı. Yakınlarının “cömert, titiz ve sabırlı biri” olarak tanımladığı Beşar Esad Londra’daki günlerinde tanıştığı Esma ile hayatını 2000’de birleştirdi. O dönemde
JP Morgan Bankası’nda çalışan Esma’nın
Humus kökenli babası da bir doktordu. Esad çiftinin ikisi erkek biri kız üç çocuğu var.
Devlet başkanlığının yanı sıra
Baas Partisi lideri ve başkomutan sıfatlarını da üzerinde taşıyan Esad, alışılmış Ortadoğu liderlerinin dışında bir seyir izliyor. ‘Sakin’ ve ‘soğukkanlı’ Beşar Esad, iktidarının ilk döneminde oldukça aktif bir politika ortaya koydu. Yolsuzlukla mücadeleye girişti,
sivil ve askerî kadroların neredeyse dörtte üçünü değiştirdi, mafyaya müdahale etti. Siyasete bir yumuşama getirdi, modernleşmeye eğildi, çok sayıda siyasi tutukluyu serbest bırakıp medya üzerindeki kısıtlamaların bazılarını gevşetti. Açıklık ve hoşgörü yanlısı politikalarını, 2007’de tek
aday olarak seçimi kazandığı ikinci
başkanlık döneminde de uyguladı. Bu dönemde dış politikaya ağırlık vererek öncelikle Türkiye ile 2000’de başlayan, PKK lideri Abdullah
Öcalan’ın Suriye’den sınır dışı edilmesiyle normalleşen ilişkileri en üst seviyeye çıkardı.
Ankara’nın desteğiyle, ‘tarihî düşman’
İsrail’le masaya oturdu,
Lübnan’daki istikrarsızlığın son bulması için çaba gösterdi. Batı’yla
diyalog kurmaktan kaçınmadı, Kasım 2007’de katıldığı Annapolis Konferansı’yla da bazı Arap devletlerinin baskılarını göğüsleyerek dünyadaki ‘Suriye önyargıları’nı kırdı. Aslında Suriye-İsrail barış görüşmelerinin temeli de burada atılmıştı. Açılım ve diyalog tabanında ilerleyen politikaları Suriye’yi ‘Şer Ekseni’nden çıkarmaya da gebe. Bu yolda ilerleyen Esad, Arap devletlerine de sırtını dönmüş değil. Onların gözünde de ülkesinin itibarını artırma çabasında.
TECRİDİ TERCİHE ÇEVİRDİ
Esad’ın yeni vizyonu, Suriye’nin yanı sıra bölgeye de istikrar getiriyor aslında. Esad’ın sorunları görüşme yanlısı tutumu,
İngiltere ile
Fransa gibi önemli aktörlerin Şam seferlerini de artırıyor. Onlar Esad’dan
Filistin ile Lübnan konusunda yapıcı adımlar, İsrail barış sürecinde ise yeni inisiyatifler bekliyor. Esad ise terörün diplomasi dışı bir enstrüman olduğunu gösterip ülkesinin yönünü Batı’ya çevirme arzusunda. Geleneksel politikaları rafa kaldırma hamleleri de bundan. Aradan geçen sekiz yıl zarfında Esad’ın ülkesine kazandırdıkları da ortada. Belki bundan ötürü sadece Ortadoğu’nun değil, dünyanın da bir gözü Esad’ın Suriye’sinde.O
AKSİYON