Bugün Gazetesi Washington temsilcisi Adem Yavuz Arslan, Erdoğan'ın, ''ABD Kongresi'nden 88 milletvekilinin Kerry'ye yazdıkları ve imzaladıkları mektubu'' kastederek 80 kiralık kişi bulmuşlar sözünün ABD'deki yansımalarını yazdı. Arslan'a göre bu ifadeler ABD - Türkiye ilişkilerinde ağır hasara yol açacak ve bu ifadeler diplomasi tarihinde pek de rastlanamayacak skandal ifadeler.
İşte o yazı
***
''80 kiralık kişi!”
Başlıktaki ifade Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.
Türk okullarını kapattırmak ve Hizmet Hareketi’ni şikayet etmek için çıktığı Güney Amerika seyahatinin Meksika ayağında söyledi.
Sözün muhatabı ise ABD Kongresi’nin üyeleri. Yani ABD’li milletvekilleri.
Erdoğan, Romero Enstitüsü’ndeki konuşmasında N. Carolina’da öldürülen 3 Müslüman’a sahip çıkılmamasını eleştirip Obama’ya da ‘neden susuyorsun’ demişti.
Fakat birçok kişi sözün gerisini takip etmedi.
Oysaki orada diplomasi tarihinde pek de rastlanamayacak skandal ifadeler var.
Erdoğan aynen şöyle dedi: “Sayın Obama niye susuyorsun? Biden niye susuyorsun? Kerry neden susuyorsun? Ama Türkiye’yle ilgili sana 80 tane kiralık kişi buluyorlar, bir mektup gönderiyorlar Türkiye’nin aleyhine kalkıp kampanya yürütüyorsunuz.”
Bir dönemin meşhur ifadesiyle ‘insanın vücut kimyasını bozan’ sözler bunlar.
Düşünün; Erdoğan ABD Kongresi’nin 80 üyesini ‘kiralık-satılık’ olmakla itham edip Obama, Biden ve Kerry’i de ‘Türkiye aleyhine kampanya yürütmekle’ suçluyor.
Bu ifadelerin, zaten tarihinin en kötü dönemini yaşayan Türk-Amerikan ilişkilerinde yol açacağı hasarı tahmin etmek zor değil.
Erdoğan’ın tepkisinin kaynağı ise malum.
ABD Kongresi’nin 88 üyesi Kerry’e hitaben bir mektup yazarak hükümetin, medyaya yönelik ‘cadı avı’na tepkilerini dile getirdiler.
Erdoğan başta olmak üzere AKP’liler mektuba sert tepki gösterdiler. Hatta tepkiler ‘organize tacize’ dönüştü.
Devletin 100 yıllık ajansını parti bültenine çeviren hükümet, bir yandan da havuz gazetecileriyle metne imza koyan kongre üyelerini taciz ettirdi.
Hatta bazı havuz gazetecileri (!) Kongre üyelerine ‘Gülen aslında Vatikan’a düşman, radikal İslamcı biri’ mealli mailer attılar.
Ne garip ki aynı isimler Türkiye’deki yayınlarında ‘Cemaat Vatikan ile el ele’ diyor.
Bu durumun literatürde bir karşılığı var ama konumuz o değil.
Öte yandan havuzda fazla kalmaktan düşünme yetenekleri kaybolmuş olacak ki yaptıklarının Washington’da çok daha büyük tepkiye yol açtığını anlayamadılar bile.
Trolleşen ajans ve havuz kalemlerinin iddiasına göre “Cemaat, parayla ABD Kongre üyelerini satın almış ve Türkiye aleyhine bir mektup yayınlatmıştı.”
Eğer ABD siyaseti, yargısı ve Washington’daki işleyiş hakkında en ufak bir bilginiz olsa bu haberlere güler geçersiniz.
Bu aşamada oturup ABD’de siyasetin nasıl işlediğini, STK’ların siyaset üzerindeki etkisini, ‘derdini iyi anlatanların siyaset üzerinde etkili olduğunu’, ‘siyasilere yapılan bağışların çok katı kurallara tabi ve şeffaf olduğunu’ anlatmaya filan gerek yok.
Kaldı ki hükümet medyasının iddia ettiği gibi ne milyonlarca dolarlık bağışlar var ne de ballı geziler.
Hizmet Hareketi’nin ABD genelinde ciddi bir lobi gücünün olduğu muhakkak.
Hükümetin milyonlarca dolar aktardığı lobi şirketlerinin yapamadıklarını kıt imkanlarla başarıyorlar. (Bu arada Türkiye aleyhine sayısız gelişme yaşanırken o milyon dolarlık lobi şirketleri ve büyükelçi ne yapıyor dersiniz?)
50 eyalete dağılmış dernekler ile politikacılara doğrudan ulaşıyorlar ve siyasete etki ediyorlar.
Bunun garipsenecek bir tarafı olmadığı gibi bilakis takdir edilmesi gerekir.
Kaldı ki bunu en iyi AKP’liler biliyor ve düne kadar da takdir ediyorlardı.
Öte yandan bu işleri en iyi bilmesi gereken isimlerden Başbakan Davutoğlu’nun ‘Cemaat Ermeni lobileriyle çalışıyor’ iftirasına ne demeli bilmiyorum.
Çünkü ABD’li Ermeni lobileri hararetle ülke genelindeki Türk okullarını kapattırmaya çalışıyor.
Kim bilir başarılı olurlarsa Erdoğan’ı okul kapattırma zahmetinden de kurtarabilirler!
Bir önceki yazımda da “Türkiye’nin yurtdışındaki itibarını zedeleme konusunda kimse Erdoğan ve AKP’nin eline su bile dökemez” demiştim.
Erdoğan’ın son açıklamaları bu tespiti teyit etmiş oldu.
Anlamakta zorlandığım şey şu; hadi diyelim Erdoğan’ın, Hizmet Hareketi’ne olan nefreti nedeniyle gözü hiçbir şey görmüyor, etrafında kimse yok mu?
Kimse, Erdoğan’ın kini ve hırsı nedeniyle ülke menfaatlerinin zarar gördüğünü fark edemiyor mu?