Hizbullah’ın gücü anlaşıldı

İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının sona ermesinin ardından ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Bu savaşın galibi kim; İsrail mi Hizbullah mı?

Hizbullah’ın gücü anlaşıldı

Bu soruya sağlıklı bir cevap vermek için öncelikle İsrail’in bu saldırılarla neleri hedeflediğine bakmak gerekiyor. Açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki 12 Temmuz’da başlayan İsrail saldırıları sadece Hizbullah’ın askerî gücüne yönelik operasyonlar değildi. Bu, daha geniş bir alanı kapsayan ve daha derin hedefleri olan bir saldırıydı. Lübnan’ın altyapısının tamamen tahribine yönelik bu saldırılar Amerikan basınının da açıklıkla ifade ettiği gibi çok önceden planlanan bir hazırlığın neticesiydi. İkinci olarak İsrail’in bu saldırıların başlangıcında ilan ettiği hedefler gerçekten çok büyüktü. Hizbullah’ın tamamen yok edilmesi, askerî tesislerinin imha edilmesi, hiç olmazsa Hizbullah’ın güçsüz bırakılması, İsrail sınırlarından uzaklaştırılması, İsrail topraklarına kadar uzanabilecek füze saldırılarının engellenmesi vs... Askerî açıdan ele aldığımızda bu savaşta: İsrail asıl amacına ulaşamadı İsrail, Hizbullah’ı yok etme hedefinde başarılı olamamıştır. İsrail ordusu bu savaşta stratejik hiçbir önemi olmayan bir kısım küçük yerleşim birimlerine odaklanmıştır, ki bu ordu daha önceden pek çok Arap ordusunu yenmiş ve Filistin silahlı güçlerinin Güney Lübnan’da bulunduğu 1982 yılında Beyrut’a girmişti. Ancak o dönemde Hizbullah henüz ortada yoktu. İsrail ordusu bu savaşta gerek ölü ve yaralı asker sayısı olarak gerekse askerî mühimmat açısından önemli kayıplar vermiştir. Özellikle Lübnan toprakları üzerinde vuracak av arayan o dev helikopterler, Hizbullah füzelerinin en kolay hedefleri haline gelmiştir. İsrail, Hizbullah füzelerinin kendi topraklarına düşmesini de engelleyemediği gibi, gün geçtikçe İsrail topraklarına yönelik füze saldırıları yoğunlaşmıştır. İsrail topraklarında Tel Aviv’in çok yakınlarına kadar düşen Hizbullah füzeleri bu coğrafyada uzun zamandır görülmemiş bir tahribata yol açmıştır. Bunun yanı sıra İsrail’in elindeki Patriot tarzı füze engelleyicileri de işlevsiz kalmıştır. İsrail hükümeti ilk defa, uzun zamandan beri nice askerî başarılara imza atmış bir komutanını bu savaşın ardından görevden almak zorunda kaldı. Ekonomik açıdan değerlendirecek olursak, İsrail bu savaşta sanayi, ziraat ve turizm açısından kendi açıklamalarına göre en az 7 milyar dolarlık büyük bir kayba uğramıştır ki bu rakam açıklananın aksine tahmin edilenden çok daha büyüktür. Bunun yanı sıra bir milyonu aşkın İsrailli yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalmış, 300 bini aşkın İsrail vatandaşı da başka ülkelere kaçmak için Tel Aviv’deki büyükelçiliklere başvurmuşlardır. İsrail’in bu savaştaki en büyük kaybı güvenlik kaybıdır. Artık İsrailliler, Hizbullah füzelerinden ve orantısız güce rağmen kendilerine karşı direnen gerilla tipi Hizbullah askerlerinden daha ciddi endişe duymaktadırlar. Öyle ki gerek hava ve deniz gerekse kara gücü açısından Amerikan destekli dünyanın en modern silah teknolojisine sahip İsrail ordusu sınırlı imkanlara sahip, sayısı tam olarak bilinmeyen, uçakları, helikopterleri ve uzay uydu sistemleri olmayan küçük bir grup Lübnanlının kurduğu Hizbullah karşısında ne yapacağını şaşırmıştır. İsrail bir kayıp da işlediği savaş suçları dolayısıyla yaşamaktadır. Bu saldırılarda İsrail yaklaşık 1500 masum insanın kanına girmiştir. Beyrut’un güneyinde her tarafa yayılan bu vahşi katliam pek çok insanı evlerini terk etmeye zorlamıştır. Ayrıca bu savaşta ilan edilen hedef Hizbullah’ın elindeki iki esir İsrail askerinin serbest bırakılmasıydı ki bu gerçekleşmedi. İsrail’in elindeki Lübnanlı esirler serbest bırakılıncaya kadar da bu gerçekleşmeyecektir. İsrail’in bir kaybı da Arap ve Müslüman topluluklarında manevi şuurun güçlenmesine sebep olmasıdır. Artık uzun zamandır Arap ve İslam topluluklarına hakim olan ve İslam ümmetine karşı yapılan saldırı ve komplolara cevap vermekte ve mukabele etmekte aciz kalan ve isteksiz davranan yapılar değişmek zorunda kalacaktır. İsrail hezimetinin bedeli olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı Amerika’nın etkisiyle alınmıştır. Bu karara göre İsrail sınırına yakın noktalarda Hizbullah’ın her türlü varlığına izin verilmemesi öngörülüyor. Buna göre Birleşmiş Milletler’in bölgeye göndereceği uluslararası askerî güç düzenli bir Lübnan ordusunun teşkili için çalışacaktır. İsrail’in burada kaybettiği nokta, Birleşik Devletler’in bu kararı desteklemesidir. Ancak Hizbullah bu noktada Güney Lübnan’dan çekilmeyi reddetmektedir. Çünkü bu kararda İsrail saldırılarının bir daha tekrar etmeyeceğine ve Güney Lübnan’ı işgal etmeyeceğine dair bir garanti yoktur. Bu karar İsrail’in güvenliğini sağlamaya yönelik bir karardır. Burada Lübnan’a yönelik hiçbir garanti söz konusu olmadığı gibi, Hizbullah’ın tasfiyesiyle Lübnan’ın askerî yönden tamamen zayıf düşürülmesini amaçlamaktadır. Ayrıca 1701 sayılı karar her ne kadar bir kısım mevcut problemleri halletse de yeni yeni problemler çıkarmaktadır. Şüphesiz Hizbullah, Güney Lübnan halkı tarafından kayıtsız şartsız desteklenmektedir ve bu savaşı kazanmadıkça da silahını bırakmayacaktır. Bu sebeple Lübnan ve özellikle de güneyi, İsrail asıl hedefine ulaşmadan -ki bu, Hizbullah’ın tamamen yok edilmesidir- huzur, istikrar ve barışa kavuşamayacaktır. Ve maalesef 1701 sayılı Birleşmiş Milletler kararı Lübnan’da çok daha çetin savaşlara sebebiyet verecek mahiyettedir. Lübnan’ın şahit olduğu bu savaş İsrail ve Hizbullah arasında cereyan eden son savaş değildir. hem başbakanının hem de dışişleri bakanının beyanlarıyla hezimetini ilan eden İsrail, şimdi artık yenilginin sebeplerini araştırmaya girişecektir. Hükümet bu sebeple ciddi bir krizin eşiğindedir. Çünkü birileri bu yenilginin bedelini ödemek zorundadır. Ancak İsrail bundan sonra bu son saldırılarındaki hatalarından istifade ederek daha az hatalı ya da hatasız yeni saldırılar planlamakla meşgul olacaktır. Bu yazıyı Zaman Gazetesi için kaleme alan Prof. Dr. Nureddin, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı’dır.
<< Önceki Haber Hizbullah’ın gücü anlaşıldı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER