Irak’ın Musul şehrini kontrol altına alan radikal Selefi örgüt IŞİD’in şehirdeki Türk konsolosluğunu basarak buradaki diplomat, emniyet personeli ve onların aileleri olan 49 Türk’ü kaçırmasının üzerinden 38 gün geçti. Aradan geçen bunca vakte rağmen ne vatandaşlarımızın akıbeti hakkında sağlıklı bilgi alınabilmesi ne de salıverilmeleriyle ilgili kayda değer bir gelişme olmaması nedeniyle rehine krizi üzerindeki soru işaretleri azalacağına artış gösterdi. Rehinelerin niye kaçırıldığını ve niye hâlâ serbest bırakılmadığını Zaman’a değerlendiren uzmanlar, IŞİD’in rehineleri kullanarak Türkiye’nin kendilerine karşı harekete geçmesini engelleme hesabı yaptıkları ihtimaline dikkat çekiyor.

Rehinelerin canlı kalkan olarak kullanılmasına ihtimal vermeyen emekli diplomat ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, IŞİD’in rehineleri ‘Türkiye’den bir şeyler koparmak, Türkiye’yi kendi üzerine fazla çekmemek için’ elinde tutuyor olabileceğini belirtiyor. IŞİD’in Türkiye’de uzantıları olduğu ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen IŞİD’e katılmak isteyen insanların Türkiye üzerinden geçiş yaptığı iddialarını hatırlatan Yakış, “Bütün bu aşamalarda Türkiye’de bağlantılar oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye’de hükümetin bilgisinin dışında veya içinde uzantılarının olduğunu düşünüyorum. O bağlantıları muhafaza etmek için rehine vatandaşlarımızı kullanıyor olabilir.” ifadelerini kullanıyor.

Yakış’la benzer kaygıları dile getiren Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Alper Dede de “Türkiye IŞİD’e karşı bir hamleye geçecek olursa, IŞİD rehineleri kendi elinde koz olarak tutmak istiyor.” ifadelerini kullanıyor. Canlı kalkan ihtimalini de dışlamayan Ortadoğu uzmanı Dede, olası bir saldırıya karşı intikam hisleri için de rehinelerin hedef olabileceği uyarısında bulunuyor. 38 gündür bir gelişme olmamasını ‘endişe verici bir durum’ olarak niteleyen Dış Politika Uzmanı, eski AK Parti Milletvekili Suat Kınıklıoğlu ise Bağdat’ın ve Amerika’nın IŞİD’e yönelik bir saldırısı olması durumunda rehinelerin örgüt tarafından canlı kalkan yapılabileceğini belirtiyor.

Uzmanlardan yayın yasağına eleştiri

Musul baskınının ardından baskınla ilgili yayın yasağı getirilmesini de eleştiren uzmanlar, bu uygulamanın baskınla ilgili soru işaretlerini artırdığı hususunda birleşiyor. Dışişleri Bakanlığı’ndan konuyla ilgili yapılan açıklamaları ‘yuvarlak ifadeler’ diyerek yetersiz bulan Yrd. Doç. Dr. Dede, “Gerçekten rehinelerin durumu ve sürdürülen çabaların ayrıntısı ile Türk halkına açıklanması gerekiyor. Bu konuda yayın yasağı konulması da şüpheli bir durum.” diyor. Daha önce Suriye’de kaçırılan Türk gazeteci ve işadamlarıyla ilgili medyada yapılan yayınlar ve derneklerin faaliyetleri sayesinde toplumun genelinde bir tepki oluştuğu için rehinelerin serbest kaldığını hatırlatan Dede, “Yayın yapılması ve tepki verilmesi rehinelerin dönüşüne negatif değil, pozitif bir etki yapar.” görüşünü savunuyor. “Yayın yasağının getirilmesi de bir şeylerin yazılıp çizilmesini önlüyor.” diyen eski milletvekili Kınıklıoğlu da “Demokratik bir ülkede bunlarla ilgili süreç kamuoyuna paylaşılması ve ne olup bittiğinin öğrenilmesi gerekiyor.” sözleriyle yayın yasağının yanlış olduğunu savunuyor.